Herkese merhaba!
Nasılsınız? İyi misiniz? İyi olmaya çalışıyor musunuz? Ben iyiyim. Olgun bir domates kadar kırmızıyım. Cildim büyük ihtimalle strese bağlı olarak açık yaralar çıkarmaya başladı sivilceler yerine. Biraz aleo vera ile yatıştırmaya çalışıyorum. Umarım işe yarar.
Pazartesi normalimin dışına çıkıp da bir şey paylaşmamamın sebebi kitap ve notlarımı okumaya kapılıp herhangi bir şey hazırlamayı unutmuş olmam. İlk önce işe tarih ve teori derslerimin notlarını birbirinden ayırmakla başladım.
Zaten İstanbul'a gelirken ayrılmak zorunda kaldığım bütün kitaplığımı bir daha elden geçirdim. Çok da zor olmadı açıkçası. Tabii bu kitaplık dışında başka bir yer bulanana kadar korunmaları için birkaç koliye koyduklarım da var. Onları daha spesifik çalışma zamanımda ayıklamak üzere bekletiyorum. Onlar biraz daha il bazında bilgiler çünkü.
Ne yazık ki el yazısı olarak en iyi notlarım şimdilerde ihtiyacım olmayan teori derslerimin. Ve uzun bir aradan sonra sertifikalarım için ders çalışmak yerine hayatımın aşkı tarihe bir dönüş yapıyorum.
Aslında bir nevi ders çalışma olan bu ritüelleri sizinle paylaşmak isterim. Daha çok yazarak öğrenen tiplerden olduğum için tekrar gözden geçirmeye çalıştığım şeyleri; mitolojik hikâyeler ve müze ve ören yerleri ile ilgili bilgiler, sizinle aynı masaya oturmuşuz da beraber çalışıyormuşuz gibi olması şirin olur diye düşündüm.
Dün yaptığım okumanın konusu;
Çok fazla detaya girmeden, nerede doğup büyüdüğü gibi, bu değerli isimden bahsetmek isterim sizlere.
Cevat Şakir Kabaağaçlı, Türk Edebiyatı'na özellikle de seyahat alanında inanılmaz katkılarda bulunmuş bir edebi yazar. Kendisinin dili biraz şairenedir. 26 kitaplık bir setten oluşan bir seriye de sahip.
Kitaplarından bahsetmeden önce bir de size adını mutlaka duyduğunuz harika işlere imza atmış insanlarla birlikte yaptığı bir projeden bahsetmek isterim.
Mavi Yolculuk özellikle Ege ve Akdeniz kıyıları olmak üzere bu kıyılardaki zengin maviliği tanıtmak amaçlı, Bodrum'a sürgün edildikten sonra, o bölgede ahtapot avcılığı yapan ve o denizleri, koyları avcunun içi gibi bilen Paluko ile birlikte ilk yolculuğuna çıktıktan sonra Cevat Şakir tarafından düzenlenir.
İlk resmi yolculuğa 1946 yılında II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Azra Erhat, Erol Güney ve Sabahattin Güney ile birlikte çıkar ve savaşın bitmeyen etkilerinden dolayı ikinci Mavi Yolculuk 1957 yılına kadar yapılamaz. Ama Halikarnas Balıkçısı'nın yüreği savaşlara meydan okur gibi bekler de bekler. 11 yıl dile kolay.
Tabii bu süreç içerisinde kesinlikle kendini evinin karanlık odalarına kapatmaz. Doğal olarak tek tük ağaçlar bulunan kurak Bodrum'u yeşillendirmeye adar kendini. Daha o zamanda Türkiye'de bulunmayan bitki ve ağaç türlerini Roma'daki Güzel Sanatlar Akademisi'nde edindiği arkadaşlardan da yardım isteyerek yeşillendirme çalışmalarına başlar.
Hatta bu yeşil aşkı kitaplarına da yansır. Yeşili korumanın propagandasını yaparken aynı zamanda da bu ülkenin tarihi güzelliklerini unutmamış kitaplarına, ailesinin bütün isteklerine karşı gelerek bileğinin hakkıyla kazandığı akademide gördüğü eğitimin hakkını vererek, şairane bir şekilde yansıtır.
Hatta size Halikarnas Balıkçısı'nın Mavi Sürgün isimli kitabından bir alıntı yapmak isterim ki okuma fırsatı bulamayanlar biraz daha anlayabilsin.
Napoli'yi gör de öl derler, yok a canım, esas Gökova'yı gör de yaşa!
1957 yılından sonra tekrar faaliyet gösteren Mavi Yolcular arasından Azra Erhat'ı eminim duymuşsunuzdur. Mitoloji Sözlüğü, Dünya Mitolojisi desem? Peki Şiir Tadında Tarih? Ben bütün kitaplarını saymadan gelmek istediğim yere gelsem iyi olacak 😂
Azra Erhat kayıtlara geçmemiş bir sohbetinde bahseder;
Dostuma da düşmanıma da mavi yolculuk yapmasını dilerim, çünkü bu güzel dünyada dost düşman o birleştirici hava içinde insanlığın gerçek birliğini duyarlar ve yaşarlar.
Düşmanına bile önerdiği bir gezinin ne kadar güzel olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Özellikle de böyle bir değerin.
Neyse. Hayallere dalmadan bu yazıyı toparlasam iyi olacak.
Ama bundan önce Cevat Bey'in hayatını adadığı bu yolculukta gündelik işlerin nasıl yürüdüğünden bahsetmek isterim.
Anadolu Üniversitesi 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında üniversitede ders kapsamında Prof. Dr. Nazmi Kozak'ın izni ile öğrenciler ile kopyası paylaşılmış "Dünden Bugüne Türkiye'de Turizm" isimli kitabında sf. 839'da Azra Erhat'ın alıntısını uzun olmasına rağmen sizinle paylaşmak isterim çünkü bu alıntı ne kısaltılabilir ne de bölünebilir fikrimce.
Sabah erkenden daha mavi yolcular kalkmadan bir kahve ya da nescafe ikramı makbul sayılır. Ondan sonra kahvaltı gelir. Kahvaltı pek zengin ve doyurucu olur. Çay, tereyağı, peynir, reçel, zeytin olağan sayılır. Kimi ekipler kızarmış ekmekler, yumurtalar ve daha başka katıklarla alkış toplarlar. Mavi yolculardan kullandıkları tabak, çatal, bıçak ve bardakları oraya buraya bırakmamaları, kalıntıları denize boşalttıktan sonra masanın üstüne koymaları veya ekipten birine vermeleri rica olunur. Ekibin işi o gün ağırdır. Kahvaltı bulaşığı yıkandıktan sonra hemen öğlen yemeğinin hazırlanmasına başlanır... Akşam yemekleri şölene dönüşür. Tutulan balıklar akşam yemeğine meze olarak hazırlanır, mangal üstünde kızartılır ve tabaklara verilir. Hoş sohbetler arasında yenilir, içilir ve sonra da türküye oturulur."
Günümüzde, modern yatlarla yapılan deniz yolculukları ve bu samimiyet... Bu konuda kişisel yorumumu atlamak istiyorum.
26 kitabından ve kocaman yeşil bir şehir kurma hedefinden bu kadar kısaca bahsetmek beni üzüyor elbet. Fakat bir rehber adayı olarak dinleyicilerin ilgisini tırnak içinde gösterilmesi gereken bilgilere çekmek daha önemli. Kısıtlı zamanın kontrolü elbet zor.
Bir de düşünseniz Cevat Bey bu kadar emeği Bodrum için vermeseydi eğer bizim bildiğimi meşhur Bodrum olur muydu? Bu kadar ziyaretçisi olur muydu? Ege'nin diğer deniz kıyısı ilçelerinden ya da daha geniş açıdan baktığımızda Türkiye'deki herhangi bir sahil kasabasından farkı ne olurdu?
Bugünkü konumun sonuna geldim. En azından genel ama verilmesi gereken detaylarla kocaman bir hayatı anlatmaya çalıştım. Buraya kadar benimle olduğunuz için teşekkür ederim.
Kendinize dikkat edin, sağlıklı kalın ve lütfen unutmayın ki;
Bu dünyada sizden başka bir tane daha yok.
Hello everyone!
How are you? Are you well? Are you trying to be well? I'm fine. I'm as red as a ripe tomato. My skin has started to develop open sores instead of pimples, most likely due to stress. I'm trying to soothe them a bit with aloe vera. I hope it works.
The reason I didn't share anything beyond my usual routine on Monday is that I got lost in reading my books and notes and forgot to prepare anything. I started by separating the notes from my history and theory classes.
I also went through my entire library that I had to leave behind when I came to Istanbul. It wasn't too difficult, to be honest. Of course, I also packed some of them in boxes to protect them until I find another place for the library. I'm keeping them for a more specific study time. They contain more region-specific information.
Unfortunately, my best notes, written by hand, are now for theory classes that I no longer need. Instead of studying for my certificates after a long hiatus, I'm making a return to the love of my life, history.
I'd like to share these rituals, which are actually a kind of studying, with you. Since I'm someone who learns better by writing, I thought it would be cute if the things I'm reviewing, like mythological stories and information about museums and historical sites, felt like we were sitting at the same table and studying together.
The subject of my reading the other day was; The Fisherman of Halicarnassus
Without going into too much detail, I'd like to tell you about this esteemed figure, such as where he was born and raised.
Cevat Şakir Kabaağaçlı is a literary writer who has made incredible contributions to Turkish literature, especially in the field of travel. His language is a bit poetic. He has a series consisting of 26 books.
Before talking about his books, I would also like to mention a project he did with people who have undoubtedly heard his name associated with wonderful works.
The Blue Voyage, organized by Cevat Şakir after being exiled to Bodrum and embarking on his first journey with Paluko, who hunted octopuses in the region and knew those seas and bays like the back of his hand, aimed to introduce the rich blue beauty of the coasts, especially the Aegean and Mediterranean coasts.
The first official journey took place in 1946 after World War II, with Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Azra Erhat, Erol Güney, and Sabahattin Güney. Due to the ongoing effects of the war, the second Blue Voyage could not be made until 1957. But the heart of the Fisherman of Halicarnassus waits as if challenging wars. Eleven years is no small feat.
Of course, during this time, he certainly did not confine himself to the dark rooms of his house. Naturally, he devoted himself to greening the arid Bodrum, with only a few trees. Even then, he began greening efforts by seeking help from friends at the Academy of Fine Arts in Rome, where he acquired plant and tree species not found in Turkiye.
His love for green is reflected in his books as well. While advocating for the preservation of greenery, he also reflects, in a poetic way, the historical beauties of this country into his books, defying all the wishes of his family, and earning the right to his education at the academy he won with his own efforts.
In fact, I would like to quote a passage from Cevat Şakir's book The Blue Exile so that those who haven't had the opportunity to read it can understand a bit more:
"They tell you to see Naples and die, but no, my dear, see Gökova and live!"
Among the Blue Travelers who resumed activities after 1957, you have might heard of Azra Erhat. Dictionary of Mythology, World Mythology, can I say History in the Taste of Poetry? What about all of her books? It would be good to come to my point without listing all of them 😂
Azra Erhat mentions in an undocumented conversation:
"I wish my friend and my enemy would make a blue voyage because in this beautiful world, both friend and enemy feel and experience the real unity of humanity in that unifying atmosphere."
Can you imagine recommending such a beautiful trip even to your enemy? Especially with such value.
Anyway. I should wrap up this bunch of information before getting lost in dreams.
But before that, I would like to tell you about how daily tasks were carried out on this journey that Cevat dedicated his life to.
In the 2018-2019 academic year at Anadolu University, within the scope of a course, Prof. Dr. Nazmi Kozak's permission was obtained, and a copy was shared with students in the book "Tourism in Turkey from Yesterday to Today" on page 839. Although it is long, I would like to share Azra Erhat's quote with you because this quote cannot be shortened or divided, in my opinion.
"A coffee or Nescafe offer is considered acceptable before the blue passengers wake up early in the morning. Then comes breakfast. Breakfast is quite rich and satisfying. Tea, butter, cheese, jam, olives are considered normal. Some teams receive applause with fried bread, eggs, and other accompaniments. Blue passengers are asked not to leave their plates, forks, knives, and glasses here and there, to put them on the table after emptying the residues into the sea, or to give them to someone from the team. The team's job is heavy that day. After washing the breakfast dishes, preparations for lunch start immediately... Dinner turns into a feast. The caught fish is prepared as a appetizer for dinner, fried on the grill, and served on plates. It is eaten and drunk among pleasant conversations, and then the türkü is sung."
In today's world, sea voyages with modern yachts and this intimacy... I want to skip my personal commentary on this.
I'm sad to talk so briefly about a life with 26 books and the goal of creating a huge green city. But as a guide candidate, it's more important to attract the listeners' attention to the information that should be highlighted in quotation marks. Controlling limited time is certainly difficult.
Just think, if Cevat hadn't put so much effort into Bodrum, would it be the famous Bodrum that we know? Would it have so many visitors? What would be the difference from any coastal town in other sea-bordering districts of the Aegean or, looking from a broader perspective, any seaside town in Turkiye?
I've come to the end of today's topic. At least I tried to tell a huge life with general but necessary details. Thank you for being with me so far.
Take care, stay healthy, and please remember that:
You are the only one of you.
Bütün fotoğraflar aksini iddia etmediğim sürece benim tarafımdan, akıllı telefonumla çekilmiştir.
All photos are taken by me, with my smart phone unless otherwise stated.
Editing was done using Adobe Express/free version.
Editler Adobe Express/ücretsiz üzerinden yapılmıştır.
All of my content is written in Turkish first and then with the help of translators and dictionaries below translated in English.
https://www.seslisozluk.net
https://www.deepl.com/translator
P.S. If you know English AND Turkish, I do that too... If you see a translation discrepancy that was on purpose. I did think this is as proper as I could do. Because there are many differences between these languages.
Not: Hem Türkçe hem de İngilizce biliyorsanız, ben de biliyorum... Eğer çeviri farklılığı görürseniz bunun bilinçli olduğunu bilin lütfen. Bunu yapabileceğim en uygun şekilde yaptığımı düşünüyorum. Çünkü bu iki dil arasında çok fazla fark var.
Mükemmel bir tanıtımdı. Yakından bildiğim ancak okumadığım bir kitaptı. Hemen listeme ekledim. Sipariş listemde kendine yer buldu. Mavi yolculuk ve Gökova konusuna ise kesinlikle katılıyorum. Teşekkür ederim.
Kesinlikle Halikarnas Balıkçısı'nın bütün kitaplarını tavsiye ederim. Uğradığın için teşekkür ederim ✨
Hello bemier!
It's nice to let you know that your article will take 11th place.
Your post is among 15 Best articles voted 7 days ago by the @hive-lu | King Lucoin Curator by fantagira
You receive 🎖 1.1 unique LUBEST tokens as a reward. You can support Lu world and your curator, then he and you will receive 10x more of the winning token. There is a buyout offer waiting for him on the stock exchange. All you need to do is reblog Daily Report 139 with your winnings.
Buy Lu on the Hive-Engine exchange | World of Lu created by szejq
STOP
or to resume write a wordSTART
Thank you! I will have a look surely.
Kitap düzenleme işinde sana kolay gelsin. Ben nezaman başlasam yarım kalıyor. 🥰 Halikarnas Balıkçısı tanıtma fikri bence harika. Ve çok güzel bir başlangıç olmuş. Ellerine sağlık canım
Sağ ol dostum. Okudukça, notlarımı aldıkça yerine yerleştireceğim en azından dağınıklıktan rahatsız olan biri olarak bunun beni teşvik edeceğini düşünüyorum.
Bölüm 2 olarak önümde dinler tarihi konusu var fakat bunu bu seferliğine atlayacağım sanırım. Neyse. Başka bir tarih dersinde görüşmek üzere 😂
Uğradığın teşekkür ederim ✨
çok geçmiş olsun, umarım sağlığına kavuşursun 🙏
ben de yazarak çalışanlardan olduğum için güzel oldu böyle hem konular da ilgi alanıma giriyor 🙆♀️
Mavi Sürgün dahil olmak üzere üç kitabı bende mevcut ama sadece birini okuyabildim, tarzını çok beğeniyordum sayende yaşamında bilmediğim şeyler öğrendim.
böyle başlayan bir alıntıyı okumak bile güzelken öyle bir yolculukta kendimi hayal ediyorum da.. 🙆♀️
ellerine sağlık, kitaplarını düzenlemede sana kolaylıklar dilerim ve Halikarnas Balıkçısı'nı tanıttığın için de teşekkür ederim 🌸
Teşekkür ederim. Aslında biraz kaşımayı bırakabilsem daha iyi olacak gibi de çok kaşınıyor.
Bunun lanet mi lütuf mu olduğuna hâlâ karar veremedim ama şimdilik lütuf gibi. Harika, şimdilerde okumakta oldukça zorlandığım, el yazısı ile tutmuşum hepsini 😁
Anadolu Efsaneleri, Anadolu Tanrıları ve Hey Koca Yurt'u kesinlikle öneririm. İçerisinde sanki ders üzerinde öğrendiklerim değil de her şeyini sıfırdan öğrendiğim bir tarih var.
Keşke şimdilerde ziyaretçiler biraz daha iyi davransalardı da kapanmasaydı o güzelim koylar. Bütün balık popülasyonunu etkileyecek şeyler yapıldı ne yazık ki. Ve çoğunun herhangi bir dönüşü yok.
Uğradığın ve harika yorumun için ben teşekkür ederim 🤗 Düşünceli yorumlar her zaman kalpte yer ediniyor ✨
Yay! 🤗
Your content has been boosted with Ecency Points, by @bemier.
Use Ecency daily to boost your growth on platform!
Support Ecency
Vote for new Proposal
Delegate HP and earn more
Bodrum aşkıyla yanıp tutuşan bir yazar, her ne kadar sürgün olarak Bodrum'a gönderilse de, insanlara olan sevgisinden ve etrafında gördüğü doğal güzelliklerden taviz vermediği anlaşılıyor.
Mavi Akdenize doğru yola çıktığı yol arkadaşlarıyla, 2. Dünya Savaşın etkilerini yaşamış olması da, umudunu ve sabrını tüketmemiş. Doğaya verdiği önem ve Bodrum’a kattığı yeni ağaç türleriyle, ülkesine kattığı faydayı da göz ardı edemeyiz.
Bu güzel bilgileri bizlerle paylaşmana çok sevindim. Buna benzer şairlerin yaşamlarını da merak etmeye başladım. Çok Teşekkürler.
Congratulations @bemier! You have completed the following achievement on the Hive blockchain And have been rewarded with New badge(s)
Your next target is to reach 12000 upvotes.
You can view your badges on your board and compare yourself to others in the Ranking
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP
Check out our last posts: