Yunan, Sümer, Mısır, Roma, Pers gibi dünyayı derinden etkilemiş ve herkesin zihninde yer etmiş medeniyetler dışında, bir döneme damgasını vurarak dünya üzerinden gelip geçmiş bir çok medeniyet mevcut. Tarihin derinliklerine gömülmüş bu medeniyetler yine de arkalarında pek çok iz bırakmışlar. Hatta kaynağını bilmediğimiz ama günümüzde hala devam eden inanışların, alışkanlıkların kökenini bu medeniyetlerde bulabiliyoruz. İşte bunlardan bazılarını sizler için toparladık.
Hatti Medeniyeti
Sıkça Hititler ile karıştırılıyorlar. Oysa Hattiler’in Anadolu’daki varlığı, Hititler’den çok daha eskiye dayanıyor. Anadolu’daki Hatti beylikleri, MÖ. 2500-2000’lerde var olmuş bir Protohistorya uygarlığı. Yani henüz yazıyı kullanmadıkları için tarihsel sürece ait değiller. Ancak bu beyliklerin dili, dini, örf ve adetleri hakkında Hititler sayesinde birçok bilgiye ulaşabiliyoruz. Anadolu’nun bilinen en eski adı “Hatti Ülkesi”. Bu isim, ilk defa Mezopotamya yazılı kaynaklarında Akkadlar döneminde kullanılmış ve en az 1500 sene boyunca Anadolu; Hatti Ülkesi olarak bilinmiş ve tanınmış. Bunun yanında bazı arkeolojik bulgular yüzünden uzun yıllar, Hititler ve Hattilerin aynı ırk ya da akraba ırklar oldukları varsayılmış. Hatti halkı ise kendini Nesice konuşan Nesililer olarak anıyordu. Kendilerini Nesili olarak adlandıran bu grubun yanı sıra Luviler ve Palalar adıyla bilinen gruplar vardı. Yani Hattiler ve Hititler birbirinden dil ve ırk bakımından tamamıyla farklı. Ancak kültürel açıdan bakıldığında; Hatti sanatının Hititler tarafından alındığını, yer isimleri, şahıs isimleri ve efsaneleriyle köklü Hatti geleneğinin Hititlerde yaşadığını görürüz. Hitit metinlerinde kalıntılarına rastladığımız Hatti dilinin kendine özgü bir yapısı var ve çağdaşı hiçbir dille benzerlik göstermiyor. Küçük beyliklerden oluşan Hatti Ülkesi’nde aynı zamanda en yüksek rahip sıfatını da taşıyan krallar, özgün sanat eserlerinin meydana gelmesini sağlamışlar. Alacahöyük, Horoztepe ve Mahmatlar gibi Kızılırmak nehrinin kavisi içindeki bölgelerde bulunmuş olan bu eserler, hayvan şeklindeki tanrılardan oluşuyor. Boğalar fırtına tanrısını; geyikler onun karısı olan tanrıça Vuruşemu’yu; kral standartları ise evreni yani “Universium”u tasvir ediyor. Çoğunlukla bir çift öküz boynuzu üstünde duran bu evren sembolü, bu civarda hala süregelen bir masalın “Dünya bir öküzün boynuzları üzerinde durur ve öküz başını salladığında deprem olur” inancının kaynağı.
Zapotek Medeniyeti
Çoğu kişi Mayaları ve Aztekleri kısmen de olsa bilirken, Zapotekler tamamen unutulmuş. Kökeni hakkında fazla bilgi bulunmamakla birlikte, MÖ. 1500 civarında ortaya çıktıkları sanılıyor. Orta Amerika kültürünü etkileyen birçok şehir-devlet kurmuşlar. Zapotekler’in ana yerleşim bölgesi Maya ülkesi ile yukarı Meksika ovaları arasında kalan Oaxaca vadisi ve Alban Dağı. İspanyol istilasına kadar Oaxaca vadisinin en önemli topluluğu konumundalar. Hem yazı, hem de tarım uygulamaları açısından, o dönem bölgelerinin lideri olan bu medeniyet, Kuzey Amerika’nın da ilk şehir devletlerinden biri olan Monte Alban’ı kurmuş. MÖ. 5. yüzyılda bu şehir 25 bin dolaylarında bir nüfusa sahipmiş ve 1200 seneyi aşan bir süre boyunca da ayakta kalabilmiş. Meksika ve Orta Amerika’yı savaş, diplomasi ve haraçlar yoluyla kontrol altında tutan Zapotek Medeniyeti’nin yok oluşuna dair pek bir bilgiye sahip değiliz. Ancak en büyük şehirlerinin neredeyse hiç hasar almadan terk edilmiş olması dolayısıyla, bu yok oluşun aniden gerçekleştiği tahmin ediliyor. 1563’te ölen son Zapotek kralı Cocijo-pij, İspanyol istilasına tanık olmuş. Zapotekler, günümüzde Meksika’da bir etnik azınlık olarak varlıklarını sürdürüyor ve yaklaşık 400 bin kişi Zapotek dilini konuşuyor. Hatta eski Meksika başkanlarından Benito Juárez ve imparator Maximilien de bir Zapotek’miş
Hi! I am a robot. I just upvoted you! I found similar content that readers might be interested in:
https://www.topragizbiz.com/konular/kaybolmus-antik-medeniyetler.7743/