Her şey bir söylentiyle başladı.
Daha sonra, 12 Mart 2015‘te bilimsel bir dergide (Nature), dünyanın ilk genetik olarak modifiye edilmiş insan embriyosunun yaratılmasında "etik ve güvenlik sonuçlarıyla ilgili ciddi endişeleri" gösteren bir uyarı yayınlandı. (1)
Mayıs 2015’te, Sun Yat-sen Üniversitesi'nden bir Çinli grup, aslında ilk genetik olarak modifiye edilmiş insan embriyosunu oluşturduklarını bildirdiler. (2)
Onlar "insan tripronükleer embriyolar"ı aldıklarını ve hayatı tehdit eden ve dünya çapında 100.000 kişiyi etkileyen insan β-talasemi hastalığına neden olan mutant DNA'yı değiştirdiklerini bildirdiler.
Bu tür teknolojilerin vaat edilmesi - Kistik Fibroz ya da Huntington gibi hastalıkları tedavi etmek veya bir kadının göğüs ya da yumurtalık kanser riskini önemli ölçüde arttıran BRCA mutasyonunu kaldırmak için - yıllardır biyologları heyecanlandırmıştır.
Peki Çinli araştırmacılar tam olarak ne yaptı? Ve neden böyle bir kargaşaya sebep oldu?
Birincisi, deneyler insan embriyoları üzerinde gerçekleştirildi. Araştırmacılar IVF (In Vitro Döllenme) kliniklerinden canlı olmayan embriyolar topladılar. Daha sonra çalışmayı gerçekleştirmek için bu canlı olmayan embriyoyu etik gerekçe olarak kullandılar. Bilim insanları embriyonların, tripronükleer (bir yumurtanın iki sperm tarafından döllendiği, canlı bir bebekle sonuçlanamayan biyolojik durum) olduğu için yaşayamayacağını biliyorlardı.
Bu embriyolara, bilim insanları belirli bir DNA parçasını hedefleyebilen CRISPR/Cas9 sistemi olarak bilinen "moleküler makas" ı enjekte etti. Böylece, β-talasemiye neden olan HBB genini hedeflediler. Sonrasında hastalığa neden olan bölgeyi kestiler ve onu yenisiyle değiştirdiler.
Ancak bu oldukça basit ve kusursuz değildi. Araştırmacılar "hedef dışı etkileri" (bazen bu düzenlemenin DNA'da yanlış yerde meydana gelmesi) ve "mozaizm"i (tüm embriyolarda eşit olarak gerçekleşmemesi) rapor ettiler. Onların öngöremeyecekleri pek çok hata vardı.
Bu, en az iki konuyu ortaya çıkarır. Birincisi, insan embriyolarının bilimsel araştırmalar için kullanılmasıyla ilgili etik sorunlar ve tasarımcı bebekler yaratma konusundaki endişelerdir. İkincisi ise, bu düzenlemenin pek çok embriyoda yanlış meydana geldiği gerçeğidir.
DNA düzenleme sürecinin tam kontrolü olmadan, bunun gibi bir teknolojiden doğan bebeğin sonu tam olarak bilinmiyor. Bu öngörülemezlik ve belirsizlik, embriyoların DNA'sını düzenleyerek bazı hastalıkların ortadan kaldırılması ihtimalinin çok uzak bir gelecekte gerçekleşebileceğini söyler. Ayrıca teknolojinin güvenli olup olmadığını test etme konusu da var.
Neyse ki, Avustralya'da, insan embriyolarında yapılan tüm araştırmalar, insan klonlama ve diğer birçok teknolojiyi yasaklayan NHMRC tarafından, sıkı bir şekilde düzenlenmekte ve buna uymayanlara sert cezalar uygulanmaktadır. Bu, öngörülebilir bir gelecek için, Avustralya'da bu tür bir araştırmanın mümkün olmayacağı anlamına geliyor.
Bilim dünyası, embriyolarda, bu teknolojinin olası sonuçlarıyla - ki hastalığın önlenmesi veya iyileştirilmesi gerçekliği dahil - bölünmüşken, bu araştırmanın çok dikkatli yapılması gerektiği konusunda fikir birliği sağlamıştır.
Hi! I am a robot. I just upvoted you! I found similar content that readers might be interested in:
https://yeryuzunden.net/yasam/ilk-modifiye-insan-embriyosu-etik-kaygilara-neden-oldu/