Çok eskiden Bayındır Han döneminde Ahlat'ta fakir bir anne ile oğlu yaşarmış, genç adam çobanlık yaparak geçimlerini sağlarmış. Bir gün hayvanlarını otlatırken çadırda yemeğe oturmuş. Vakit geçsin diye yeri eşelerken bir delik farketmiş. Deliği genişlettiğinde ise bunun bir kuyu olduğunu anlamış. Merdiven de olduğunu gören çoban, merak içinde aşağıya inmiş ve orada anahtar ve bir kapı görmüş. Anahtarla kapıyı açıp içeri giren çoban orada bir hazine olduğunu görünce hemen tekrar kilitleyip yukarı çıkmış, tekrar bulabilmek için de işaret bırakmış.
Hemen evine dönen çoban annesinden Bayındır Han'ın kızını istemesini söylemiş. Annesi bu isteği hayretle karşılasa da oğlunu kıramamış ve Bayındır Hana gidip kızını istemiş. Bayındır Han bu cesarete biraz bozulsa da, şakayla karışık "oğlun benimki gibi bir saray yaptırıp, bir altın kahve takımı, bir altın yemek takımı, bir altın kahve takımı, bir altın beşik getirip, bütün ülkenin davet edildiği bir düğün yaparsa kızımı veririm" demiş. Genç adam bulduğu hazineyle bütün bu şartları yerine getirince Bayındır Han istemeyerek de olsa kızını vermek zorunda kalmış. Bayındır Han genç çobanın büyük bir hazine bulduğunu anladığı için kızından hazinenin yerini öğrenmesini ve kendisine söylemesini istemiş. Genç çoban evlendikten sonra karısına bulduğu hazineyi anlatmış. Karısı görmek isteyince de onu gözleri bağlı olarak hazinenin olduğu yere götürmüş. Yolda sesler duyan genç kadın sorunca da bunların su içmeye giden Bayındır Hanın atlarının ayak sesleri olduğunu söylemiş. Genç kadın olan biteni babasına anlatınca Bayındır Han çobandan hazinenin yerini söylemesini istemiş. Çoban kabul etmeyince cellada onu korkutmak amaçlı kafasını keser gibi yapmasını söylemiş ama cellat bunu anlamayınca genç çobanı gerçekten öldürmüş. Atların ayak seslerinin geldiği yerlerin yakınlarına bakılmış ama hazine bulunamamış.
işte Mal Han isimli hanın yakınında olduğu düşünülen vebir türlü bulunamayan Malhan Hazinesinin o zamandan beri Ahlat'ta olduğuna inanılırmış.