When I left the house in the morning, I felt a different kind of excitement. I was heading to the region known as Lycia in ancient times. For some reason I really love this area. I don't know if it's the air or the water, but every time I come here I feel like I'm at home. Whether I'm spending time in its ancient cities, mountains, plateaus or towns, I get great pleasure and a strange feeling as if I belong here. It feels as if I lived here centuries ago. But since I don't believe in reincarnation I'm not very clear on how to interpret this feeling. Perhaps my interest in becoming an archaeologist is connected to this feeling.
Turkish: Sabah evden çıktığımda içimde farklı bir heyecan vardı. Antik adıyla Likya denilen bölgeye gidiyordum. Bu bölgeyi nedense çok seviyorum. Havasından mıdır, suyundan mıdır bilmiyorum ama bu taraflara her geldiğimde kendimi evimdeymişim gibi hissediyorum. Antik şehirlerinde, dağlarında, yaylalarında, kasabalarında vakit geçirirken hem büyük keyif alıyorum hem de içimde sanki buraya aitmişim gibi garip bir his oluşuyor. Sanki yüzyıllar öncesinde burada yaşamışım gibi. Ama reenkarnasyona inanmadığım için bu duyguya anlamlandırma kısmında çok net değilim. Belki de arkeolog olma istediğimin altında yatan nedenlerden biri de bu.
Elmalı is a charming district surrounded by mountains on all sides. It is a Mediterranean district, but calling it Mediterranean would be an understatement. If someone were parachuted here and then told that they were in the Mediterranean, they would likely think it was a joke. Unlike Antalya there is no trace of the humid and hot weather here. Due to the surrounding mountains and the high altitude the effects of a continental climate are more apparent. During the Ottoman period the Teke pashas lived here. The pashas knew their business. 😄
Elmalı dört tarafı dağlarla çevrili şirin mi şirin bir ilçe. Akdenizli bir ilçe. Ama buraya Akdeniz demek bin şahit ister. Eğer birini paraşütle indirip sonra Akdeniz'de olduğunu söyleselerdi muhtemelen şaka olduğunu sanardı. Antalya'nın nemli ve sıcak havasından burada eser yok. Hem her tarafında dağlar olduğundan hem de yüksek rakımından dolayı burada karasal iklimin etkileri görülür. Osmanlı zamanında Teke paşaları burada yaşıyormuş. İşlerini biliyorlarmış paşalar. 😄
I reached here from Antalya in about 2 hours as it is approximately 120 km away. I had been here a few times before, but usually either drove around or came to visit a friend here. This time I was determined to explore in more detail and thoroughly get to know the town. I didn’t want it to be a planned trip. To make it enjoyable I decided to take one step at a time. First I would visit the museum. After that I would decide where to go next based on the local people’s recommendations. I followed this plan exactly and enjoyed it immensely. I must also mention this: How sweet are the people of Elmalı! I felt like giving them all a big hug. They treated me like I was one of their own family members even though I didn’t know any of them. When I stopped someone on the street to ask a question, they did their best to provide the best option. For example, I saw a terrace on top of a mountain. I wondered how to get there without using navigation. A young man probably around 22-23 years old, came across my path. I asked him and his answer left me speechless. He said "If you go 100 meters and then turn left and take the road you see it will be a bit longer, but the slope is easier and not tiring. If you take the slope right here you'll get there faster, but the incline is very steep and will leave you breathless. You can also use the side roads. Don’t hesitate to try different paths. All the roads here will lead you to the summit. Don’t think this was an exception. Everyone I asked for directions provided detailed answers and did their best to help. I think they are mostly Yörük people (a nomadic Turkic ethnic group known for their traditional lifestyle and hospitality). They are all so sweet. 🤗
Antalya'dan buraya yaklaşık 2 saatte ulaştım. 120 km kadar uzakta yer alıyor. Daha önce birkaç kez geldim ama genellikle ya arabayla dolaştım ya da buradaki arkadaşımı ziyarete geldim. Bu kez daha detaylı gezip ilçenin altını üstüne getirmeye kararlıydım. Ve planlı bir gezi olmasın istedim. Keyifli geçmesi için ilçeye giderken bir karar almıştım. Önce müzeye gidecektim. Sonrasında nereye gideceğime halka sorarak karar verecektim. Yerel halktan öneriler doğrultusunda bir gezi olsun istedim. Bu kararımı aynen uyguladım ve çok zevk aldım. Şuna da değinmeden geçemeyeceğim. Ya ne tatlı insanlardır bu Elmalı'nın halkı. Yanaklarını sıkasım geldi hepsinin. Bana ailelerinden biriymişim gibi davrandılar. Hiçbirini tanımıyordum. Yoldan birini çevirip soru sorduğumda adeta en iyi seçeneği sunmak için ellerinden geleni yaptılar. En basit örnek vermem gerekirse dağın başında bir teras gördüm. Acaba oraya nasıl ulaşırım diye düşünürken hiç navigasyon kullanmak gelmedi içimden. Genç bir çocuk çıktı karşıma, sanırım 22-23 yaşlarında ona sordum. Verdiği cevap karşısında ağzım açık kaldı. Dedi ki "Eğer 100 metre gittikten sonra ilk sola dönüp karşınıza çıkan yolu kullanırsanız yolunuz biraz uzar. Ama yokuşunu çıkmak daha rahattır yorucu değildir. Eğer hemen buradaki yokuşu kullanırsanız daha kısa sürede çıkarsınız. Ama yokuş çok diktir insanı nefes nefese bırakır. Ara yollardan da çıkabilirsiniz. Başka yollara girmekten kesinlikle çekinmeyin. Buradaki tüm yollar sizi o zirveye götürür." Sanmayın ki bu bir istisna. Burada kime ne sorduysam hepsi böyle detaylı cevaplar verip bana yardımcı olmak için elinden geleni yaptı. Sanırım ağırlıklı olarak yörük insanından oluşuyor. Siz ne şekersiniz hepiniz öyle. 🤗
On My Way to the Museum - Müzeye Doğru Yol Aldım
This is the starting point of my walk. According to the navigation, it was about 2.6 km to the museum. I was very curious about what beauties I would see along the way. After walking a bit I came across this statue. Elmalı is famous for its oil wrestling. The most famous place in Turkey for this is Kırkpınar (located in Edirne) and Elmalı comes in second. I sometimes go to the Feslikan plateau competitions with Ali. We definitely need to come to the competitions here at some point.
Burası yürüyüşüme başladığım nokta. Müzeye kadar navigasyondan baktığım kadarıyla 2.6 km yol vardı. Bu yolda nasıl güzellikler göreceğimi çok merak ediyordum. Biraz yürüdükten sonra karşıma bu heykel çıktı. Elmalı yağlı pehlivan güreşleri ile ünlüdür. Türkiye'deki en ünlü yer Kırkpınar, ikinci sırada Elmalı gelmektedir. Ben Ali'yi alıp Feslikan yaylasındaki yarışmalara bazen gidiyorum. Bir ara buradaki yarışmalara da gelmemiz şart oldu.
Shortly ahead I came across the stadium where these wrestling events are held. The wall was decorated with photos of famous wrestlers. Cemal Ekşioğlu, Tarık Sarvan and Muammer Ak are the district’s Golden Belt wrestlers
Az ilerleyince karşıma bu güreşlerin yapıldığı stad çıktı. Duvarında ünlü güreşçilerin fotoğrafları yer alıyordu. Cemal Ekşioğlu, Tarık Sarvan ve Muammer Ak ilçenin Altın Kemerli güreşçileri.
Along the way I encountered not only modern buildings with 3-4 floors but also small, old houses. Elmalı is famous for its historical houses and I’m glad I had the chance to visit them during my trip.
Yol boyunca 3-4 katlı modern binaların yanı sıra minik eski evler de karşıma çıkıyordu. Elmalı'nın tarihi evleri meşhurdur. Gezim sırasında onları da ziyaret etme fırsatı yakaladığım için mutluyum.
I came across a fruit and vegetable market. I decided to quickly take a look inside, but I couldn’t make a price comparison because I haven’t had much chance to visit markets recently due to exams. There were many apples. In fact the name Elmalı comes from the district’s beautiful and delicious apples. There are apple trees everywhere.
Karşıma meyve sebze pazarı çıktı. İçeriye hızlıca göz atmaya karar verdim. Ama fiyat karşılaştırması yapamıyorum. Çünkü son zamanlarda sınavlar nedeniyle pek pazara gitme fırsatım olmadı. Çokça elma vardı. Zaten Elmalı adı ilçenin güzel ve lezzetli elmalarından geliyor. Her tarafta elma ağaçları var.
These long eggplants are popular in the Antalya region. They are used to make a very nice jam. When I first heard about it, I thought "Can you really make jam from eggplants?" But after tasting it I decided it is one of the best jams. There are sugar-free varieties produced under the "Antalya reçelleri" brand. I’ve never had the chance to cook them at home. Since I avoid consuming sugar I also stay away from jams that contain sugar. The price of these eggplants was 40 lira, which is about 1.2 dollars.
Bu uzun patlıcanlar Antalya yöresinin popüler patlıcanları. Bunlardan çok güzel reçel yapılıyor. İlk duyduğumda "patlıcandan reçel mi olurmuş" demiştim ama tadına baktıktan sonra en güzel reçellerden biri olduğuna karar verdim. "Antalya reçelleri" markası adı altında şekersiz çeşitleri üretiliyor. Evde pişirme fırsatım hiç olmadı. Şeker tüketmediğim için içinde şeker olan reçellerden de uzak duruyorum. Bu patlıcanların fiyatı 40 liraydı. Yaklaşık 1.2 dolar yapıyor.
As I was about to leave the market I was caught by an elderly lady. She said the plums were very good. Being a plum enthusiast I couldn’t resist the offer and decided to add a kilo to my bag. (Fortunately as I was descending the hills, I ate half of them, which lightened my bag 😄 I’m eating the rest while writing this.)
Pazardan çıkmak üzereyken bir teyzeye yakalandım. Erikler çok güzel dedi. Ben de bir erik canavarı olarak bu teklife kayıtsız kalamayıp çantama bir kilo ağırlık eklemeyi göze aldım. (Neyse ki yokuşlardan inerken yarısını bitirerek çantamı hafifletmiş oldum 😄 Şu anda yazıyı yazarken geri kalanını yiyorum.)
After the market I arrived at the museum. On the way I encountered a kindly old man. I asked "Is the museum nearby?" He replied "You’ll go straight ahead, then you’ll see ATMs on the left. There are exactly six ATMs, my dear. You’ll pass all of them. Then the museum building will appear on the right." He even gave details down to the number of ATMs. 😄 All the people in Elmalı are like that: warm-hearted, hospitable and friendly...
Pazardan sonra müzeye geldim. Yolda tatlı dilli bir amcaya rastladım. "Müze yakın mı?" diye sordum. Düz gideceksin, sonra sol tarafta bankamatikler göreceksin. Tam altı tane bankamatik var, kızım. Hepsini geçeceksin. Sonra sağ tarafta müze binası karşına çıkacak." diye cevapladı. Bankamatiklerin sayısına kadar detay verdi. 😄 Tüm Elmalı insanı böyle. Sıcakkanlı, misafirperver, canayakın...
Elmalı Museum - Elmalı Müzesi
As I mentioned at the beginning of my post Elmalı is located in the Lycia region. Once important city-states of northern Lycia were located here. There are dozens of ancient cities in the surrounding area. The museum houses a wide range of artifacts from the prehistoric period to the ancient Greek and Roman periods, including sculptures, pottery, coins, sarcophagi and other items.
Yazımın başında belirttiğim gibi Elmalı Likya bölgesinde yer alıyor. Bir zamanlar kuzey Likya'nın önemli şehir devletleri burada yer almış. Zaten civarında onlarca antik şehir var. Müzede prehistorya döneminden tutun antik Yunan ve Roma dönemlerine kadar çok çeşitli heykel, kap kacak, sikke, lahit ve diğer eserler yer alıyor.
I entered the museum and approached the desk to ask about the entrance fee. The attendant smiled and said "Our museum is free of charge" and provided me with a brief overview of the museum's halls. It's rare to find such a wonderful museum with no entrance fee. Indeed the Elmalı museum could be called the "large museum of a small district." It showcases fantastic artifacts. While it's difficult to photograph and describe everything, I'd like to share some of my favorites with you. First I wanted to share this highly admired inscription from the district governor's office.
Müzeye girdim. Görevlinin bulunduğu bankoya yaklaşarak ücretin ne kadar olduğunu sordum. "Müzemiz ücretsizdir" diyerek gülümsedi ve bana müzedeki salonlar hakkında kısa bir bilgi verdi. Bu kadar bir güzel müzenin ücretsiz olmasına nadir rastlanır. Kaldı ki Elmalı müzesi için küçük ilçenin büyük müzesi denilebilir. Harika eserle sergileniyor. Hepsini fotoğraflayıp anlatmak zor ama en beğendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce kaymakamlığa ait bu çok beğendiğim yazıyı paylaşmak istedim.
In a 3rd-Class Society
People throw trash on the ground and others don’t mind it.
In a 2nd-Class Society
People throw trash on the ground and there are those who pick it up.
In a 1st-Class Society
People don’t throw trash on the ground, but if they see trash, they pick it up.
So, what do you think about living in a 1st-Class society from now on?
This gamaliel cross, also known as the swastika, has been found in excavations around Elmalı and dates back to the Bronze Age. Many people might not know that this symbol has positive meanings, as its association with World War II may have led to prejudice. The meaning of the word "swastika" is listed right next to the artifact. It carries meanings such as "good, happy and healthy."
Bu gamalı haç ya da bilinen adıyla swastika Elmalı çevresinde yapılan kazılarda bulunmuş ve tarihi taa Tunç çağına dayanıyor. Çoğu kişi bu işaretin olumlu anlamları olduğunu belki de bilmiyor. Çünkü ikinci dünya savaşı sırasında kullanılmış olması önyargıya sebebiyet vermiş olabilir. Swastika kelimesinin anlamı eserin hemen yanında yer alıyor. "İyi, mutlu, sağlıklı olmak" gibi anlamları var.
In the Prehistory Hall a large number of pots, dishes and tools used in Elmalı and its surrounding areas during prehistoric times are exhibited.
Prehistorya salonunda tarih öncesi dönemlerde Elmalı ve civarında kullanılmış çok sayıda kap kacak ve alet edevat sergileniyor.
Next I moved to the Pithos Hall. This section displays the large storage jars known as pithoi in Greek. The hall features the pithos graves found in Karataş, dating back to the Bronze Age. These graves contained skeletons, with adults placed in larger jars and children in smaller ones. Some jars have been reopened and new remains added. As with many ancient cultures, grave goods such as ornaments, pitchers and weapons were also placed inside the jars.
Sonrasında Pithos salonuna geçtim. Burası küp mezarların sergilendiği bölüm. Pithos büyük saklama kaplarına Yunanca verilen isim. Salonda Karataş'ta bulunan küp mezarlar sergileniyor. Tarihleri Tunç çağına dayanıyor. İçlerinde iskeletler bulunmuş. Büyükler büyük küplere, çocuklar küçük küplere konulup gömülürmüş. Bazı küplerin tekrardan açılıp içlerine yeni cesetlerin eklendiği tespit edilmiş. Ve birçok eski kültürde olduğu gibi burada da küp mezarların içine mezar sahiplerine ait süs eşyası, testiler, silahlar koymuşlar.
As I climbed to the second floor I saw artifacts displayed in the garden through the window. After finishing the interior of the building I decided to visit the garden. On the second floor the museum showcases Elmalı treasure coins, Kızılbel tombs and various grave steles. I was particularly drawn to these ancient weights.
İkinci kata çıkarken pencereden bahçede sergilenen eserleri gördüm. Binanın içini bitirdikten sonra oraya gitmeye karar verdim. İkinci katta Elmalı definesi sikkeleri, Kızılbel mezarları ve çeşitli mezar stelleri yer alıyor. Özellikle dikkatimi bu antik ağırlıklar çekti.
I was very impressed by this monument. It was erected by a priest named Meleagros in honor of Marcus Aurelius and Lucius Aurelius.
Bu anıt çok hoşuma gitti. Anıtı Meleagros adında rahip Marcus Aurelius ve Lucius Aurelius'un onuruna yaptırmış.
Here is another beautiful funerary stele. I was amazed by it. It dates back to the Roman period. This stele belongs to a woman named Zozusa. Her husband had it made for her after his death and the inscription reads: "Zesimos, out of goodwill and love for his wife Zozusa, had this tomb made"
Çok güzel bir mezar steli daha. Hayran kaldım gerçekten. Roma dönemine tarihlenmiş. Bu Zozusa adlı bir kadının mezar taşı Kocası onun için öldükten sonra yaptırmış ve üstündeki kitabede "Zesimos, kocasına iyi niyetinde ve sevgisinden ötürü karısı Zozusa'ya bu mezarı yaptırdı." yazıyor.
Afterwards I went out to the garden. A lot of artifacts are on display here. I have a particular fondness for sarcophagi and enjoy examining them. I found the reliefs on this sarcophagus lid very charming.
Sonrasında bahçeye çıktım. Burada çok sayıda kalıntı sergileniyor. Lahitlere karşı özellikle zaafım var. Onları incelemeyi seviyorum. Bu lahit kapağındaki kabartmaları çok şirin buldum.
Other impressive artifacts include grain silos and beehives. Both carry traces of Lycian architecture. I believe this is proof that the Lycians didn't disappear but instead integrated with the local people and continued to live here.
Diğer etkileyici eserler ise tahıl ambarları ve arı serenleri. Her ikisi de Likya mimarisinin izlerini taşıyor. Bu da Likyalıların hiçbir yere kaybolmadıklarını ve yerel halkla kaynaşıp burada yaşamaya devam ettiklerinin bir kanıtı bence.
After finishing the museum tour I headed towards the exit. I also made sure to ask the staff for restaurant and museum recommendations. For a restaurant, they suggested Şen Baba and for another museum, they recommended the Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır museum.
Müzeyi gezip bitirdikten sonra çıkışa yöneldim. Görevliden restoran ve müze önerisi almayı da ihmal etmedim tabii. Restoran olarak Şen Baba'yı, müze olarak ise Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır müzesini önerdi.
Lunch Break at Şen Baba and Local Antalya Cuisine - Şen Baba'da Öğle Molası ve Antalya Yerel Yemeği
Following the museum staff's recommendation, finding Şen Baba restaurant was a breeze. This charming spot established in 1966, welcomed me warmly. Although the restaurant had air conditioning a staff member kindly brought a fan to my table. He then joked "It seems like people from Antalya have brought the heat with them." I responded "I guess I’m one of them" and we both had a good laugh. I took a look at the menu, not feeling too hungry but craving something light. I spotted piyaz, a dish known for its popularity in Antalya due to its tahini dressing. I decided to order just the piyaz, but they went above and beyond, setting up the table with an array of delicious additions.
Müze görevlisinin önerisi ve tarifiyle Şen Baba restoranına ulaşmam hiç zor olmadı. Burası 1966 yılından kalma eski bir restoran. Güzel karşılandım. İçeride klima çalışıyordu ama yine de restoran çalışanı bir vantilatör de getirip masamın yanına koydu. Sonrasında "Antalya'dan gelenler buraya sıcağı getirmişler galiba." diye şaka yaptı. "Ben de onlardan biriyim" dedim ve ikimiz de çok güldük. Sonrasında menüye göz attım. Canım çok bir şey istemiyordu. Hafif bir şeyler ararken piyazı gördüm. Antalya'mızın tahinli piyazı meşhurdur. Sadece piyaz siparişi verdim ama onlar masayı donattılar.
After enjoying the piyaz I ordered a Turkish coffee. Just as I was about to leave they offered me some tahini helva, but I was too full to accept. I promised to try it next time and settled the bill. To my surprise they only charged me for the piyaz and the Turkish coffee was on the house. The food was delicious and the service was exceptional. For all the food, appetizers, ayran and coffee, I paid a total of 130 Turkish lira, which is about 4 dollars. Next on my list was the other museum.
Piyazdan sonra Türk kahvesi siparişi verdim. Tam masadan kalkmak üzereyken tahinli helva ikram etmek istediklerini söylediler ama ben çok doymuştum. Bir dahaki sefere diyerekten hesabı ödedim. Benden sadece piyaz parası aldılar. Türk kahvesini bile ikram ettiler. Yemekler çok lezzetliydi ve servis kesinlikle üst düzeydi. Bu kadar yemek, meze, ayran ve kahve için toplamda 130 lira yani yaklaşık 4 dolar ödedim. Sırada diğer müze vardı.
Ömer Paşa Mosque - Ömer Paşa Camii
I encountered this beautiful and impressive mosque on the way. It is called Ketenci Ömer Paşa Mosque. It is a magnificent example from the Ottoman period. Currently due to renovation work, I couldn't get very close to it. This mosque is the largest in the Antalya region. It is mentioned in the Seyahatname of the famous traveler Evliya Çelebi. I plan to organize a trip following one of Evliya Çelebi's routes in the future. His book is very fascinating and the information he provides is definitely valuable.
Yolda karşılaştığım bu güzel ve gösterişli caminin adı Ketenci Ömer Paşa Camii. Osmanlı dönemine ait muhteşem bir eser. Şu anda yenileme çalışmaları olduğundan çok yakınına gidemedim. Burası Antalya bölgesinin en büyük camisi. Ünlü gezgin Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde adı geçer. Bir ara Evliya Çelebi'nin rotalarından birini takip ederek bir gezi düzenlemeyi planlıyorum. Anlattıkları çok ilgi çekici ve verdiği bilgiler kesinlikle çok değerli.
After passing the Atatürk statue in front of the mosque I turned into a side street. Everyone I asked about the museum said it was located in front of a large plane tree. I was very curious about this tree. After walking a bit I saw this beautiful tree. The elderly lady sitting on the bench underneath it said she was over 100 years old, but she wasn't exactly sure.
Caminin karşısındaki Atatürk heykelinin geçtikten sonra bir ara sokağa döndüm. Burada kime müzeyi sorduysam büyük kayın ağacının karşısında dediler. Çok merak ettim bu ağacı. Biraz yürüdükten sonra karşıma bu güzel ağaç çıktı. Altındaki bankta oturan teyze yaşının 100 yıldan fazla olduğunu söyledi ama tam bilmiyordu.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Museum
This is a small museum located in an old house in Elmalı. It was once the residence of Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır a renowned philosopher, jurist, esteemed scholar, translator and calligrapher. The museum showcases his personal belongings and works.
Küçük bir müze burası. Eski bir Elmalı evinde yer alıyor. Elmalılı felsefeci, hukukçu, ünlü din alimi, tercüman ve hattat Muhammed Hamdi Yazır burada yaşamış. Müzede kendisinin kişisel eşyaları ve eserleri sergileniyor.
At the entrance of the museum I was greeted by a smiling lady director. (She told me her name, but now I'm unsure if it was Zeynep or Zehra.) First I watched an informative 8-minute video. Then I explored the two-story museum.
Müzeye girişte beni güleryüzlü bir müdüre hanım karşıladı. (Adını söylemişti ama ben şimdi Zeynep mi, Zehra mı diye tereddütte kaldım) Önce 8 dakikalık bir bilgilendirici video izledim. Sonra iki katlı müzeyi gezdim.
This museum was also free of charge. At the exit just to follow tradition, I asked the director for recommendations on places to visit. She suggested the Blacksmiths Bazaar and the Elmalı houses. After resting a bit under the old tree and chatting with the lady there, I changed my route to the Blacksmiths bazaar.
Burası da ücretsizmiş. Çıkışta adet yerini bulsun diye, müdüre hanımdan gezilecek yer önerisi istedim. Demirciler çarşısı ve Elmalı evleri dedi. Eski ağacın altında biraz dinlendikten ve buradaki teyzeyle muhabbet ettikten sonra rotayı Demirciler çarşısına çevirdim.
Here there was also a small mosque named Karyağdı mosque, which has been active since 1955. The lady said "My dear, you should also take a photo of the mosque." Since she mentioned it I paid attention to it. It's a very small mosque and seems to be hidden under the tree.
Burada ayrıca küçük bir cami vardı. Adı Karyağdı camii. 1955 yılından beridir aktif. Teyze "Kızım camiyi de çek dedi" Öyle olunca dikkatimi çekti çünkü çok küçük bir cami ve ağacın altında saklanmış gibi duruyor.
Blacksmiths Bazaar and Master Recep - Demirciler Çarşısı ve Recep Usta
There is no tourism in Elmalı. The local people are engaged in agriculture and livestock farming. Also handicrafts are very well-developed here. The elderly men are involved in blacksmithing, tinning and knife-making. I met Master Recep in the Blacksmiths Bazaar. He is a very hospitable gentleman. He practices tinning here. This profession has been passed down to him from his father and from grandfather to his father.
Turizm yok Elmalı'da. Yerel halk tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Bir de el sanatları çok gelişmiş. Demircilik, kalaycılık, bıçakçılık gibi uğraşları var buradaki yaşlı amcaların. Demirciler çarşısında Recep ustayla karşılaştım. Kendisi çok misafirperver bir amcamız. Burada kalaycılık yapıyor. Bu meslek ona babasından, babasına da dedesinden kalmış.
The initial state of the pots and pans brought to him is like this.
Ona getirilen kap kacakların ilk halleri böyle.
After passing through Master Recep's hands, they all become shiny and look like this.
Recep ustanın ellerinden geçtikten sonra hepsi ışıl ışıl oluyor ve bu hale geliyor.
Master Recep's children are not involved in this work. In fact many people have been telling him to stop, but he says "I can't stay idle." He thought I was a YouTuber. 😄 I tried to explain a bit, but he's not very familiar with the internet. I'm not sure if he fully understood the concept of a blog. Thank you for hosting me, dear Master Recep. 🤗
Çocukları bu işle uğraşmıyormuş Recep ustanın. Hatta ona "yapma artık bu işi" diyenler çok oluyormuş ama "Çalışmadan duramıyorum" diyor. Beni Youtuber sandı Recep usta. 😄 Biraz anlatmaya çalıştım ama internetle çok arası yokmuş. Blog olayını tam anladı mı ondan emin değilim. Teşekkür ederim beni ağırladığın için, Recep usta 🤗
After saying goodbye to Master Recep I wandered around the market for a bit. I saw varieties of leblebi (roasted chickpeas) that I had never seen before. Elmalı is famous for its leblebi. They wanted me to taste some, but I was already well-fed at Şen Baba, so it would have been too much. Here they had spicy, milky corn, cheesy, hot and barbecue-flavored leblebi. I haven't tried any of these. In fact the idea of mixing leblebi with cheese to make a meze even crossed my mind after seeing these.
Recep ustayla vedalaştıktan sonra biraz çarşıda dolaştım. Burada leblebinin hiç görmediğim çeşitlerini gördüm. Leblebisi meşhurdur Elmalı'nın. Tadına bakmamı istediler ama Şen Baba'da iyi ağırlamışlardı, o yüzden fazla gelecekti. Burada baharatlı, süt mısırlı, peynirli, acılı, barbekülü leblebi çeşitleri vardı. Hiç denemedim bunlardan. Hatta aklıma leblebiyi peynirle karıştırıp meze yapma fikri bile geldi bunlardan sonra.
There was an office of the Toros newspaper right in the market. I thought it would be a good idea to visit them for travel recommendations. They provided excellent information. They suggested visiting the historic Elmalı houses and Topdağı hill.
Toros Gazetesi'nin bir ofisi vardı tam da Demirciler çarşısında. Gezi önerisi almak için iyi fikir diye düşünerek onlara uğradım. Çok iyi bilgilendirdiler. Tarihi Elmalı evlerini ve Topdağı tepesini önerdiler.
The Historic Elmalı Houses - Tarihi Elmalı Evleri
These are very old houses, some of them 500 years old possibly even older. They were built during the Ottoman period. With their unique bay windows, windows and doors, they are quite awe-inspiring. This place reminded me a bit of Kaleiçi in Antalya. However the cobblestone streets here are definitely much more beautiful. And everything is spotlessly clean. This has become one of my favorite aspects of Elmalı.
Çok eski evler bunlar. Bazıları 500 yıllık, belki daha da eskileri var. Osmanlı döneminde yapılmışlar. Kendilerine has cumbaları, pencereleri, kapıları ile hayranlık uyandırıyorlar. Biraz bizim Antalya'nın Kaleiçi'ni de andırdı burası. Ama taş döşeli yolları kesinlikle çok daha güzel. Ve her taraf tertemiz. Elmalı'nın en çok sevdiğim yönlerinden biri de bu oldu.
I Set My Sights High - Gözümü Yükseklere Diktim
I had already set my sights on Topdağı Hill and asked about it. However everyone had different opinions about the duration. A young boy mentioned earlier said I could reach the top in 15 minutes. An older lady on the other hand, suggested it would be exhausting and better to go by car. Of course they didn't know that I had walked to Termessos. After Termessos I entered a different mindset. Walking on flat ground no longer satisfies me and I feel the urge to climb any hill or mountain I see. 😄 After getting the best routes and recommendations from the locals, I started walking upward.
Topdağı tepesini zaten ben gözüme kestirip sormuştum. Yalnız dakika konusunda herkes farklı görüşteydi. Yukarıda bahsettiğim genç çocuk 15 dakikaya çıkarsın demişti. Teyzenin biri ise yorucu olur, arabayla çıksan daha iyi dedi. Tabii onlar benim Termessos'a yürüyerek gittiğimi bilmiyorlar. Termessos'tan sonra ayrı bir havaya girdim, artık düz yolda yürümek kesmiyor, nerede dağ tepe görsem çıkasım geliyor. 😄 Yerel haktan en uygun rotaları ve önerileri aldıktan sonra yukarıya doğru yürümeye başladım.
On the road this sweet girl waved at me. I missed her while I was examining the house. I just noticed her while looking at the photo now. If I go again, I definitely need to bring her a gift. 🤗
Yolda karşıma çıkan bu tatlı kız bana el sallamış. Ben evi incelerken gözümden kaçmış bu. Şimdi fotoğrafı incelerken gördüm. Bir daha gidersem ona hediye götürmem lazım mutlaka. 🤗
There were tombs along the way, but I didn’t want to enter them because of my clothes. I think it would be better to come back in more appropriate attire.
Yolda türbeler vardı. Ama içlerine girmek istemedim kıyafetlerimden dolayı. Daha uygun kıyafetle gelinmesi iyi olur diye düşünüyorum.
I reached the top in about 20 minutes. I had spent a bit of time on the way, taking a photo of the tomb. Also the man from the Toros newspaper had advised me to bring a bottle. There were cool spring waters at the top, so I stopped by the market. These things took a bit of time, but I think if I had gone quickly I could have reached the top in 15 minutes.
Yaklaşık 20 dakika sonra tepeye ulaştım. Yolda biraz oyalanmıştım, türbenin fotoğrafını çekerken. Bir de Toros gazetesindeki amca "yanına şişe al" demişti. Yukarıda serin kaynak suları vardı. O yüzden markete uğradım. Bunlar biraz zamanımı aldı ama hızlı gidersem 15 dakikaya varırdım diye düşünüyorum.
The view at the top was incredible. Ömer Paşa Mosque looked tiny from up there. There were picnic tables and a café.
Yukarıda manzara inanılmazdı. Ömer Paşa Camii minicik kalmıştı. Piknik masaları ve bir kafe vardı.
I also made a friend up there. He wasn’t very talkative, but he loved to play. 😄 The hill became a place I didn’t want to leave. It felt like a piece of heaven. I think drone shots would have been great for capturing the statue from the front.
Burada kendime bir arkadaş da buldum. Pek konuşkan değildi ama oynamayı seviyordu 😄 Hiç ayrılmak istemediğim bir yer oldu bu tepe. Cennetten bir köşe gibi. Drone çekimleri güzel olurdu diye düşünüyorum. Heykeli önden çekmek için.
I didn’t want to leave at all, but it was starting to get dark and my meeting time with my friend was approaching. I had mentioned that I had a friend here. Since he works during the day, we could only meet in the evening. I began to head down from the hill.
Hiç ayrılmak istemiyordum ama hava kararmaya başlayacaktı ve benim arkadaşımla buluşma saatim yaklaşıyordu. Burada bir arkadaşım olduğundan bahsetmiştim. Gündüz çalıştığı için akşam buluşabildik. Tepeden inmeye başladım.
The beautiful building at the bottom, where I started my route isn’t a museum but the land registry office. Government offices are often located in these kinds of historic buildings.
En alttaki, rotama başladığım yerdeki bu güzel bina ise müze değil, tapu müdürlüğünün binası. Devlet daireleri de hep bu tür tarihi binalarda yer alıyor.
Right next to it in front of Arzu Hotel, there is a magnificent minaret. The mosque it was originally part of burned down some time ago. Now only this minaret remains.
Hemen yan tarafındaki Arzu otelin önünde ise muhteşem bir minare yer alıyor. Bu minarenin camisi yanmış vakti zamanında. Şu anda sadece bu minare kalmış.
Cafe Le Paris: Our Meeting Place with My Friend - Cafe Le Paris: Arkadaşımla Buluşma Yerimiz
The Paris-themed café caught my eye as I passed by. I thought it would be a good place to meet and I’d get to see the inside too.
Geçerken bu Paris konseptli cafe ilgimi çekmişti. Burada buluşmamız uygun olur, hem içerisini de görürüm diye düşündüm.
We sat on the balcony and had a sugar-free latte each. I was shocked when I looked at the prices. They were very reasonable for such a café. We paid 60 lira for each latte, which is about 1.82 dollars.
Balkona oturduk ve birer şekersiz Latte içtik. Fiyatları incelerken şok oldum. Böyle bir cafeye göre çok uygundu. her bir Latte için 60 lira ödedik. Yani yaklaşık 1.82 dolar.
After leaving the café we took a walk and came across a real estate office. I was curious about the prices of houses here. A 2+1 apartment on the third floor costs 2.6 million lira, which is about 79.000 dollars. Generally apartment prices in Elmalı start at around 60.000 dollars and these are for places with stoves.
Kafeden çıktıktan sonra biraz yürüdük. Karşımıza bir emlakçı dükkanı çıktı. Buradaki evlerin fiyatını merak ettim. 2+1 üçüncü katta daire 2 milyon 600 bin lira yani yaklaşık 79 bin dolar. Genel olarak Elmalı'daki apartman dairelerinin fiyatı 60 bin dolardan başlıyormuş. Bunlar sobalı olanlar.
Later I said goodbye to my friend and headed towards Antalya. It was a lovely day. I couldn't find any place to spend money. The museums were free, the historical sites were free and the restaurants and cafés were cheap. The Elmalı mountains accompanied me throughout the journey. If you get the chance I definitely recommend visiting this cool apple land. Especially make sure to hike up to Topdağı. See you on new adventures! 🤗
Daha sonra arkadaşımla vedalaşıp Antalya'ya doğru yola çıktım. Güzel bir gün oldu. Tüm gün para harcayacak yer bulamadım. Müzeleri ücretsiz, tarihi yerleri ücretsiz, restoranları ve kafeleri ucuz. Elmalı dağları bana yol boyunca eşlik etti. Yolunuz düşerse bu serin elma diyarını ziyaret etmenizi kesinlikle öneririm. Özellikle Topdağı'na mutlaka çıkın derim. Hoşça kalın. Yeni maceralarda görüşmek üzere. 🤗
Bu güzel ayrıntılı gezi için teşekkürler. Elmalı'ya gitmiş gibi oldum.
Uzun ve ince patlıcanları ilk defa gördüm. Patlıcandan reçel mi olur şaşkınlığı bende de oluştu. Erikler güzel gözüküyor, en sevdiğim erik türlerinden.
Küçük yerleşim yerlerinde yaşayan insanlar daha samimi ve içten. Elma halkı da öyleymiş.
Restoran fiyatları uygunmuş. Antalya'da bunun karşılığı 3,5-4X civarıdır sanırım. Masayı ne güzel donatmışlar öyle.
Elmalıyı sevdim, orada yaşamak isterim.
Çok teşekkür ederim uğradığın için. Sizde de yok o zaman bu patlıcanlardan 😊
Evet, Antalya şu anda dünyanın en pahalı şehirlerinden biri olmalı. Yaşamak için hiç uygun bir yer değil aslında.
Hive sayfasın da gezinirken yazını görünce inan çok sevindim. Hemen üzerinden kaç saat geçmiş onu kontrol ettim. Geç kalmadın yaşasın. Kapak fotoğrafını harika seçmişsin. Giriş bölümünde kalbinin derinliklerinde yatan duygunu, kelimelere dökerken, sana hissettirdiği duyguyu çok güzel yansıtmışsın.
Elmalı’ya hiç gitmedim. Akdeniz de gitmediğim tek bölgelerden biri sayılır. Nedeni de, belki de dediğin gibi, Akdeniz’de olduğuna inanmak biraz zor olduğundandır. 😊
İnsanın tanımadığı insanlar tarafından bu denli sevgi dolu şefkatine denk geliyor olmak, sanırım bizi gezdiğimiz yerde biraz daha güvende tutuyor. Kendini yalnız hissetmiyorsun. Plansız rotanı çok sevdim.
Bir yerlerden Ali çıktı. O kim acaba? Neyse, patlıcanlar sivri bibere ne kadar da çok benziyor. İlk defa böyle ince patlıcan görüyorum. Ama benim gözüm o eriklere takıldı. Şahane görünüyorlar. Bankamatik sayı detayı güldürdü. 😄
Müzenin önündeki, çöp atma ile ilgili bilgilendirme yazısı, her müzenin önüne ve piknik yapılan alanlara asılması çok güzel olurdu. Tunç çağına ait küp mezarlar oldukça dikkat çekiciymiş. Bu tarz yapıyı ilk defa burada senin sayende görüyorum. Şen Baba Restoran da piyaz seçimi akıllıca olmuş. Daha gezecek çok yerin var.
Bazı insanlar, yaşı ilerlemiş olmasına rağmen, edindikleri meslekleri bırakmakta zorlanıyorlar. Bu belki de mesleklerine duydukları saygıdan kaynaklanıyor. İnsanlar en iyi yaptıkları işte güçlü olurlar. Recep usta da onlardan biri gibi duruyor.
Burası gerçekten kahkaha attırdı. Neler başarabileceklerini bilmiyorlar? O zaman bir slogan yazalım. Çekilin, açın elmalı yollarını, Akdeniz’in hırçın kızı geliyor?
Tepe noktasında manzaralar daha da güzel görünüyor. Minarenin hatırası acı da olsa, elmalılar için sembol bir yapı haline gelmiş görünüyor. Buluşma yeri için güzel bir kafe seçmişsin. Beni ikna ettim. Güzel bir tanıtım yazısı olmuş. İlçeyi anlattıklarınla daha çok merak etmeye başladım. Yeni yazılarını da merakla bekliyor olacağım.
Teşekkür ederim. Uğramana çok mutlu oldum. Elmalıya yolun düşerse uğramanı mutlaka öneririm. Özellikle Topdağı tepesi müthiş bir yer.
😄 Ali benim eğlence turlarımın başkahramanı, eski postlarımda bazen ortaya çıkıyordu. Ama bayağıdır ondan bahsetmediğimi şimdi ben de fark ettim. Komşumun küçük oğlu o, büyüyünce arkeolog olacakmış 😊 Beraber çok eğleniyoruz.
İlk defa görmen çok normal bence. Bunlar Antalya'ya has patlıcanlar olsalar da merkezdeki pazarlarda ben de çok nadir görüyorum. Genelde ilçe pazaralarında oluyor sanırım.
Harika bir inceleme yorumu olmuş. Teşekkür ederim 🤗
Hiya, @ybanezkim26 here, just swinging by to let you know that this post made it into our Honorable Mentions in Travel Digest #2266.
Your post has been manually curated by the @worldmappin team. If you like what we're doing, please drop by to check out all the rest of today's great posts and consider supporting other authors like yourself and us so we can keep the project going!
Become part of our travel community:
Thank you so much 🤗
Hive de yazına rastgelmek büyük bir sürpriz oldu. Uzun zamandır aktif değildim ama seni yazını geçte olsa gördüğüm için çok mutlu oldum. Senden bir haber almak bu şekilde de olsa güzel. İyi olduğuna sevindim 🙏
🌼
View or trade
BEER
.Hey @damla, here is a little bit of
BEER
from @isnochys for you. Enjoy it!If you like BEER and want to support us please consider voting @louis.witness on HIVE and on HIVE Engine.
Thank you for your witness vote!
Have a !BEER on me!
To Opt-Out of my witness beer program just comment STOP below
👏 Keep Up the good work on Hive ♦️ 👏
❤️ @bhattg suggested sagarkothari88 to upvote your post ❤️
Thank you 🤗
Thank you 🤗
Congratulations, your post has been added to WorldMapPin! 🎉
Did you know you have your own profile map?
And every post has their own map too!
Want to have your post on the map too?
@tipu curate 10
Upvoted 👌 (Mana: 0/75) Liquid rewards.