Hello all! / Herkese selamlar!
I haven't yet determined how many parts this series of writings will consist of. I embarked on a 33-hour train journey a few days ago. Once on the train, deprived of the internet, I began weaving my thoughts into writing during the train's first hours. I am writing this here as if it were entries in my diary. To the readers, I hope you join this train adventure as if you were right beside me. Greetings to all of you in advance.
Bu yazı serimin kaç parça olacağını henüz kestiremedim. 33 saatlik bir tren yolculuğuna çıktım geçtiğimiz günlerde. Trene binince internetin de yoksunluğuyla düşüncelerimi yazıya dökmeye başladım trenin ilk saatlerinde. Bunu buraya bir nevi günlüğüme yazar gibi yazıyorum. Okuyanlar, umarım ki, benim yanımda ymışcasına bu tren macerasına katılırlar. Şimdiden hepinize selamlar olsun.
- For those readers who may not know, the Zephyr train starts in Chicago, Illinois, and travels through Nebraska, Colorado, Utah, and Nevada before reaching California, completing the journey in exactly 51 hours and 20 minutes. This train is considered to have the most visually rich route in the United States.
- Bilmeyen okuyucularım için, Şikago, Illinois'ten başlayıp Nebraska, Colorado, Utah, Nevada sonrası Kaliforniya'ya ulaşan Zephyr treni bu yolculuğu tam olarak 51 saat 20 dakikada tamamlıyor. Bu trenin Amerika'nın görsel olarak en zengin hattı olarak kabul ediliyor.
Despite going to bed late, I woke up at 6:45 AM. The excitement inside me was pumping adrenaline through my body, and despite only having slept for 4 hours, I couldn't think of sleep at all. After getting out of the shower, while the thought of having or not having coffee was bouncing around in my mind, I wondered if the train could arrive in Denver earlier and checked online to see if this was possible. On an unofficial site, I saw live train times and noticed that the Zephyr train would be in Denver at 7:45 AM. My watch was showing only 7:15 AM. I planned to leave home around 7:30.
Gece geç bir saatte uyumama rağmen sabah 6.45'te uyandım. İçimdeki heyecan vücuduma adrenalin pompalıyordu ve sadece 4 saat uyumuş olmama rağmen uyku adına aklımdan hiçbir şey geçmiyordu. Duştan çıktığımda kahve içip içmemek düşüncesi aklımda gidip gelirken trenin daha erken Denver'a gelebileceğini düşünüp internettten bunun mümkün olup olmadığını araştırdım. Resmi olmayan bir sitede canlı tren saatleri gözüküyordu. Oradan baktığımda Zephyr treninin 7.45'te Denver'da olacağını gördüm. Saatim henüz 7.15'i gösteriyordu. 7.30 gibi evden çıkarım diye plan yaptım.
The thought of 'let's not forget this' before a trip usually ends with me forgetting something :) This time, I forgot my wireless headphones. While writing this on the train, I still hadn't found them. The sources I read mentioned that many moving parts on the train make noise, and that earplugs would be useful for this. I had thought to wear noise-cancelling headphones, but as I write this, I realized that I don’t have them with me. Well, it looks like we'll be sleeping amidst the train's original noises. I need to make a correction here because about four hours after the journey began, I discovered my headphones were in the very bottom corner of my bag, which made me quite happy. It turns out we haven't forgotten anything after all
Seyahat öncesi 'aman şunu da unutmayayım' düşüncesi genelde benim bir şeyleri unutmamla son buluyor :) Bu sefer de kablosuz kulaklıklarımı unutmuşum. Trende bu yazıyı yazarken hala bulmamıştım. Okuduğum kaynaklarda tren içerisinde birçok oynar parçanın ses yaptığı, ve bunlar için kulak tıpasının yararlı olacağı yazıyordu. Ben de gürültü engelleyen kulaklık takarım diye düşünmüştüm fakat şu an bunları yazarken kulaklığımın yanımda olmadığını fark ettim. Neyse, artık trenin orijinal gürültüleri içerisinde uyuyacağız. Buraya bir düzeltme eklemek gerekiyor çünkü tren yolculuğu başladıktan bir 4 saat sonra kulaklıklarımın çantanın en dip köşesinde yer aldığını fark ettim ve bu beni bir hayli mutlu etti. Hiçbir şey unutmamışız efendim!
I called a taxi around 7:30 AM, and it appeared in front of my house within 5-6 minutes. The temperature was 9 degrees, but it felt colder to the early morning dwellers outside. The taxi driver pulled up to the curb. I went to the back of the vehicle, put my suitcase in the trunk, and threw myself into the back seat. My driver, Ali, looked at me through the rearview mirror and cheerfully said good morning. In America, taxi drivers are generally immigrants, and for a moment, I couldn't help but wonder about Ali's homeland and the hardships he had faced to get here.
7.30 gibi çağırdığım taksi 5-6 dakika içerisinde evimin önünde belirdi. Hava 9 dereceydi fakat dışarı sabahın erken saatlerindeki sakinlerine biraz daha soğuk davranmaktan geri kalmıyordu. Taksici kaldırıma doğru yanaştı. Aracın arkasına geçip bavulumu bagaja koydum ve arka koltuğa attım kendimi. Şoförüm Ali dikiz aynasından bana doğru baktı ve enerji dolu bir şekilde günaydın dedi. Amerika'da taksiciler genelde göçmen oluyorlar ve bir an Ali acaba hangi ülkeden geldi hangi zorluklarla kendini buraya attı diye düşünmekten kendimi alı koyamadım.
After about a 15-minute ride, I found myself at the train station. As I entered through the front door, the question of whether I should get a coffee was still spinning in my head, but I decided to check out the train first. I often do this at airports too. I walk up to the gate where the plane will depart from to confirm it's there, then stroll around the airport. Similarly, I wanted to see the train first. When I looked towards the platform where the train was supposed to arrive, it was already 7:50 AM, and the Zephyr had arrived at the station before me. As I walked towards it, I saw a few more people in line. I approached the attendant, who scanned my ticket, but told me it would take another 10 minutes for the sleeping compartments to be ready and that I should wait. So, I decided to finally get that coffee I couldn't stop thinking about. After returning to the station and waiting in a line of ten people, I managed to get my coffee and went back to the line.
Yaklaşık bir 15 dakikalık yolculuğun ardından kendimi tren istasyonunda buldum. Ön kapıdan girdikten sonra hala kafamda 'acaba kahve alsam mı?' sorusu dolaşıyordu ama öncesinde trene bakmaya karar verdim. Havalimanlarında da çok yapıyorum bunu. Uçağın kalkacağı kapıya kadar gidip 'he buradaymış' diyorum, sonrasında havalimanı içerisinde turluyorum. Benzer bir şekilde öncesinde treni görmek istedim. Trenin yanaşması gereken durağa doğru baktığımda saat 7.50'yi bulmuştu ve Zephyr treni benden önce varmıştı istasyona. Ona doğru yürürken sırada birkaç insan daha gördüm. Görevliye doğru yaklaştım, biletimi okuttu fakat yataklı odaların hazırlanmasının bir 10 dakika daha süreceğini ve bu yüzden beklemem gerektiğini söyledi. Ben de o zaman aklımdan bir türlü çıkmayan kahvemi alayım dedim. İstasyona geri dönüp 10 kişilik sırayı bekledikten sonra kahvemi almayı başardım ve sıraya geri döndüm.
The line was gone, but I didn't notice if the attendant from 10 minutes ago remembered me. Instead of asking, I chose to spend a bit more time there. I wondered how many times these attendants get asked the same questions. Meanwhile, I started watching a lady with a brown jacket and a beret who was managing her two Siberian Huskies. She sipped her coffee while trying to control her dogs. Meanwhile, a man in a fluorescent jacket shouted "Sam!" to the ticket-checking attendant. They hugged as a group, and after that, Sam explained he was the husband of the woman holding the dogs. As they chatted, conductors arrived and almost in unison wished each other 'Merry Christmas.' This cheerful atmosphere surprised me, honestly. I had thought people might be unhappier working during Christmas. Perhaps it was just a prejudice because I often have to work during Christmas myself. For people who love their job, when they work sometimes doesn't matter as long as they are not forced to.
Sırada kimse kalmamıştı fakat 10 dakika önce gördüğüm görevlinin beni anımsadığını fark etmedim. Sormak yerine orada biraz daha vakit geçirmek istedim. Bu görevlilere kim bilir kaç kişi aynı şeyleri soruyor diye düşünüyordum, bir yandan da yanımdaki Sibirya kurdu ve onun sahibi olan kahverengi ceketli ve bereli kadını izlemeye başladım. 2 köpeği olan kadın kahvesini yudumluyor ve bir yandan da köpeklerini zaptetmeye çalışıyordu. Bu arada fosforlu ceketi olan birisi biletleri kontrol eden görevliye Sam! diye bağırdı. Birbirlerini grup sarıldıktan sonra Sam köpekleri tutan hanımın eşi olduğunu söyledi. Onlar muhabbet ederken konduktörler de geldi ve neredeyse hepbir ağızdan 'Merry Christmas' dediler birbirlerine. Bu neşeli ortam beni çok şaşırtmıştı aslında. Noel zamanında insanların çalıştığı için daha mutsuz olacağını düşünmüştüm kafamda. Sanırım belki de bu bir önyargıydı çünkü ben de genelde noelde çalışmak durumunda kalabiliyorum. İşini seven insan için ne zaman çalıştığı kimi zaman önemli olmuyor zorunda kalmadığı sürece.
Since the conductors had arrived, I assumed the rooms must be ready and reminded Sam that I was waiting for my room. 'Can I see your ticket?' he asked, so I showed it to him. 'Oh, I've already scanned your ticket; you can go ahead,' he told me. I was in car number 531, but the numbering starting from 511 and going backwards made me wonder if I was on the wrong side. As I continued walking, I got an idea of the crowd on the train. Honestly, I hadn't expected it to be so crowded the day before Christmas. When I approached the front of the train, car 531 appeared and I quickly boarded it. I was to stay in room number 12, and I noticed it was the first door on the left after entering. Someone else's name was on my door. The name 'Kaya' was hanging there. I wondered if perhaps a Turk had traveled from Chicago to Denver, or if it was just a coincidence. Seeing Denver as the last stop reassured me, and I thought the room was still not ready. After placing my bag and suitcase, I went upstairs and started to explore the train a bit more.
Konduktörler de geldiğine göre artık odalar hazırdır diye düşünüp Sam'e odamı beklediğimi hatırlattım. 'Biletinizi görebilir miyim?' dedi, gösterdim. 'Ah sizin biletinizi okutmuşum, gidebilirsiniz.' dedi bana. 531 numaralı tren arabasındaydım fakat numaraların 511'den başlayıp geriye doğru gitmesi 'acaba yanlış tarafta mıyım?' düşüncesini aklıma getirdi. Yürümeye devam ederken trendeki kalabalık hakkında da fikir sahibi oldum. Noel'den bir gün önce bu kadar kalabalık olacağını düşünmemiştim açıkçası. Trenin başlarına doğru yaklaştığımda 531 numaralı vagon gözüktü ve buna kendimi atıverdim. 12 numaralı odada kalacaktım ve girişin hemen solundan ilk kapı olduğunu farkettim. Başkasının ismi yazıyordu kapımda. Kaya ismi asılıydı. Acaba bir Türk Şikago'dan Denver'a mı gelmişti yoksa bu bir tesadüf müydü bilemedim. Son durağın Denver gözükmesi içimi rahatlattı ve odanın hala hazır olmadığını düşündüm. Çantamı ve bavulumu koyduktan sonra üst kata çıktım ve treni biraz keşfetmeye başladım.
Yes, the first part of my writing ends with the narration of the first few minutes of a 33-hour journey. I hope to quickly finish the next piece whenever I find some free time. Thank you for reading!
Evet, yazımın ilk bölümü 33 saatlik yolculuğun ilk dakikalarını anlatmamla son buluyor. Umarım bir sonraki yazıyı da boş bir vaktimde hızlıca bitiririm. Okuduğunuz için teşekkürler!
I'm not sure how to tag the next article in terms of location because we pass through many places in one day. I think I might tag it with the first location where the writing starts.
Bir sonraki yazıyı lokasyon olarak nasıl etiketleyeceğim bilmiyorum. Çünkü bir gün içerisinde birçok yerden geçiyoruz. Sanırım yazının başladığı ilk yeri etiketleyebilirim diye düşünüyorum.
@tipu curate 10
Upvoted 👌 (Mana: 0/75) Liquid rewards.
You can check out this post and your own profile on the map. Be part of the Worldmappin Community and join our Discord Channel to get in touch with other travelers, ask questions or just be updated on our latest features.
Congratulations @steinhammer! You received the biggest smile and some love from TravelFeed! Keep up the amazing blog. 😍 Your post was also chosen as top pick of the day and is now featured on the TravelFeed front page.
Thanks for using TravelFeed!
@for91days (TravelFeed team)
PS: TravelFeed is in social media to reach more people, follow us on Facebook, Instagram, TikTok, and X.
Congratulations, your post has been added to the TravelFeed Map! 🎉🥳🌴
Did you know you have your own profile map?
And every post has their own map too!
Want to have your post on the map too?
- Go to TravelFeed Map
- Click the create pin button
- Drag the marker to where your post should be. Zoom in if needed or use the search bar (top right).
- Copy and paste the generated code in your post (any Hive frontend)
- Or login with Hive Keychain or Hivesigner and click "create post" to post to Hive directly from TravelFeed
- Congrats, your post is now on the map!
PS: You can import your previous Pinmapple posts to the TravelFeed map.Opt Out