Ninlil’in yeraltı tanrılarına meydan okumasıyla başlayan zaman döngüsüne müdahale süreci, beklenenden daha karmaşık bir hal alır. Ninlil, zamanın sarmal yapısını manipüle etme gücüne sahip olduğunu bilse de, bu gücü nasıl kullanacağını anlamaya çalışırken, Sümer’in en eski mitlerine, evrenin yaratılışına dair bilgilerin peşine düşer. Bu sırada, zamanın akışını gözlemleyebilmek için gökyüzündeki yıldızların hareketlerini, gezegenlerin döngülerini ve evrenin nabzını tutar. Sümer’in bilge astronomları tarafından kaleme alınmış tabletler, ona yol gösterir. Artık biliyordur ki, zaman yalnızca akan bir nehir değil, düğümleri çözülebilecek ve yeniden dokunabilecek bir dokudur.
Zamanın sırrını çözmeye çalışırken, Ninlil’in aklına Sümer’in yaratılış mitlerinden biri gelir. Bu mitlere göre, evren başlangıçta kaos halindeydi; bu kaos içinde ne zaman vardı ne de mekân. Her şey, tanrıların kozmik bir harmoniyi oluşturmasıyla şekillenmeye başladı. Enki, suyun ve bilgelik tanrısı olarak, evrene düzen veren tanrılardan biriydi. Enlil ise gökyüzünü yarattı, Ninlil’in sembolü olan toprak da yerini aldı. Bu kozmik harmoninin ardında yatan sır, zamanın döngüsel doğasıydı.
Ninlil, evrenin bu yaratılış sırasındaki ilk döngüyü inceleyerek, zamanın döngüsel yapısına müdahale etmenin tek yolunun o ilkel harmoniyi yeniden canlandırmak olduğunu fark eder. Ancak bu, sadece tanrıların elinde olan bir güçtür. Enki’nin ona öğrettikleri, evrenin enerji dalgalarıyla örülü olduğunu, bu dalgaların zamanın ipliklerini oluşturduğunu söyler. Eğer bu iplikleri doğru yerden çekerse, Enlil’in kaderini değiştirebilir. Fakat Ninlil’in karşı karşıya olduğu engel, zamanın döngüsünü tersine çevirmenin, evrenin dokusunu tamamen değiştirebilecek olmasıdır. Bu sadece Enlil’i geri getirmekle kalmayacak, aynı zamanda Sümer’in geleceğini de şekillendirecektir.
Zamanın ipliklerini çözmek, onun için kozmik bir denge kurmayı gerektirir. Bu noktada Ninlil, Sümer’in en kutsal tapınaklarından birinde, Enki’nin kadim metinlerinde yazılı olan bir ritüeli öğrenir. Bu ritüel, tanrıların kozmik harmonisini yeniden canlandıracak kadar güçlüdür, fakat bir bedeli vardır. Zamanın ipliklerine dokunan her varlık, o dokuyu kendi ruhuyla birleştirir. Ninlil, bu ritüeli gerçekleştirirse, hem Enlil’i geri getirebilir hem de evrenin dengesi üzerinde kalıcı bir iz bırakabilir. Ancak, bu süreçte kendi varlığının da zaman döngüsüyle iç içe geçmesi riski vardır.
Ninlil, tapınakta hazırlıklarını yaparken, yeraltı tanrıları uzaktan bu ritüeli izler. Onlar bile Ninlil’in cesaretine hayran kalmışlardır. Zamanı kontrol etmek, tanrıların bile nadiren başvurduğu bir güçtür. Ancak yeraltı tanrıları Ninlil’in neyi göze aldığını bilmektedir. Eğer ritüel başarısız olursa, Sümer’in tüm zaman döngüsü kırılabilir ve kaos evreni yeniden ele geçirebilir.
Ritüel başladığında, Ninlil gökyüzüne bakar ve yıldızların hareketini izler. Zamanın akışı yavaşlar, gezegenlerin döngüsü değişmeye başlar. O anda, Ninlil’in içindeki enerji dalgalanır; evrenin ritmiyle birleşir. Sümer’in kadim halkı, tapınaklardan gökyüzüne baktıklarında yıldızların yön değiştirdiğini, güneşin doğmadan batmaya başladığını fark ederler. Zaman, yavaşça geriye doğru akmaktadır. Ninlil, evrenin bu ritmini hissetmeye başlar ve yeraltı tanrılarına meydan okur. “Zamanın iplerini çekiyorum,” der Ninlil. “Ve evrenin dokusunu yeniden dokuyorum.”
Yeraltı tanrıları bu meydan okumayı kabul eder. Ninlil, yıldızların hizalanmasını beklerken, Enki’nin öğretilerindeki gizli sembolleri tapınağın zemine çizer. Bu semboller, evrenin enerjisini yönlendiren simgelerdir; Sümer’in astronomları tarafından binlerce yıl boyunca incelenmiş olan kozmik işaretlerdir. Ninlil, sembolleri tamamladığında, ritüelin enerjisi onu sarar. Zaman döngüsü artık onun kontrolündedir.
Son an gelir; Ninlil, Enlil’in tutsak olduğu zamansal döngüyü kırmak için son hamlesini yapar. Yıldızlar bir an için durur, gezegenler hizalanır ve evrenin ritmi değişir. O an, Sümer’in gökyüzünde yeni bir yıldız belirir. Bu yıldız, Enlil’in geri dönüşünün işaretidir. Ninlil, yıldızın parlaklığını gördüğünde, ritüelin başarıyla tamamlandığını anlar. Enlil, yeraltı dünyasından serbest bırakılmıştır.
Ancak bu, beklenmedik bir bedelle gelir. Ninlil, evrenin zaman döngüsüne dokunduğu için artık kendi varlığı da bu döngüye dahil olmuştur. O, Enlil’i geri getirebilmiş, fakat kendisi zamanın sarmalı içinde kaybolmuştur. Artık Ninlil, evrenin her köşesinde yankılanan bir enerji dalgasıdır. Onun varlığı, Sümer’in yıldızlarında, gezegenlerinde ve hatta insanların dualarında hissedilir.
Sümer’in bilge rahipleri, gökyüzünde beliren bu yeni yıldızın bir işaret olduğunu fark ederler. Enlil geri dönmüştür, fakat evrenin kozmik döngüsü henüz tam anlamıyla eski haline dönmemiştir. Zamanın iplikleri Ninlil’in dokunuşuyla çözülmüşken, bu döngünün diğer ucunda saklı olan bir başka gerçeklik kendini göstermeye başlar. Yıldızlar daha önce hiç olmadığı şekilde parlıyor, gezegenlerin hareketi tuhaf bir düzensizlik sergiliyordur. Sümer’in kadim astronomları, bu kozmik değişimi endişeyle izlerken, bir şeylerin yanlış gittiğini anlamaya başlarlar.
Ninlil, zamanın döngüsüne dokunarak Enlil’i kurtarmış olabilir; fakat bir şeyler hâlâ eksiktir. Evrenin sarmal yapısında yeni bir düğüm atılmış ve bu düğüm, Sümer halkını daha önce hiç karşılaşmadıkları bir bilinmeze sürüklemektedir. Zamanın akışında ufak bir değişiklik, daha büyük bir çarpıklığın habercisi olabilir mi? Sümer’in bilge rahipleri, bu yeni kozmik düzenin ardında yatan daha derin bir sırrı çözmeye hazırlanırken, bu gizem, sadece zamanla değil, evrenin ta kendisiyle yarışan bir mücadeleyi başlatacaktır.
Ninlil’in fedakârlığı, Enlil’i geri getirmiştir, fakat bu sefer zamanın kendisi bile Ninlil’in dokunuşundan etkilenmiş ve kozmik düzenin dengeleri altüst olmuştur. Yeraltı tanrıları bile bu yeni düzensizlik karşısında ne yapacaklarını bilmemektedir. Sümer’in kadim rahipleri, Enlil’in dönüşüyle başlayan bu yeni dönemin sırlarını çözmeye çalışırken, evrenin dokusunda daha büyük bir çatlak ortaya çıkmaya başlar.
Şimdi geriye tek bir soru kalmıştır: Zamanın bu yeni düzeni, Sümer’in geleceğini nasıl şekillendirecek ve bu kozmik düzensizlik neyin habercisidir? Ninlil’in cesur hamlesi, Enlil’i geri getirmiş olsa da, evrenin dengesindeki bu kırılma daha büyük bir gücün harekete geçmesine sebep olabilir mi?