Reveal spoiler
Kaynak
Bilgi çağının ve yirmi birinci yüzyılın yaşayanları olarak biz çok gelişmiş bir çağda mı yaşıyoruz ya da kendimizi öyle bişey olduğuna mı ikna ediyoruz? insanlık tarihi incelediğinde yaşadığımız dönemin bugüne dek bilinen en parlak bir dönem olduğu söylenmektedir. Daha önceki dönemlerde insanların hayat felsefesi, yaşam tarzı ve bakış açısı tamamen farklıydı. Yani eski dönemlerde insanlar soylu ve köle olmak üzere iki temel sınıfa ayırlırardı. Soylu bir ailede doğarsan herkes sana saygı duyardı, istediğin herşeyi yapabilirdin çok şanslıydın eğer ki köle birinin ailesinde doğduysan o zaman sen insan olarak sayılmazdın kişi yerine konulmazdın bile, soylular seni bir eşya olarak görürdü ve öyle de kullanırlardı. İsterlerse satarlardı. Aç mısın? Dok musun? Hasta mısın? Kimsenin umrunda değildi. Bu da geçmiş dönemlerin en acı gerçeklerinin biriydi. Bu sureç neredeyse 4 bin yıldan fazla varlığını sürdürmüştür. Söylenmesi kolay ama 4 bin yıl çok uzun bir zaman aslında. İlginç olan şu onca asırlar boyunca insanlar neden hiç farklı hayat yaşamaya, farklı düşünmeye gayret göstermediler. Şöyle diyebilirsiniz; gayret gösterenler vardı, yani sanatkarlar, şairler, bilim uzmanları, din mensupları ve yazarlar vs gibi aydın insanlar vardı. Eğer öyle diyorsanız evet doğru vardı ve insanlık adına güzel resimler, eserler, mimarlar yaptılar. Ancak o aydın insanların yaptıkları, insanlık tarihi boyunca toplumun çok az kısmına hizmet (belki en fazla %10'luk) etmiştir.
Soru şu; Neden o aydın insanlar genelde soylulara hizmet vermekle yetindi? Neden sınıf ayrımcılığını ortadan kaldırmaya çalışmadılar? O aydın insanlar neden en önemli ve değerli olan insanın ya da bireyin hakları ihmal edilirken sessiz kaldılar. Ya da O çağlarda bütün toplum cahil miydi? Yoksa onların aydınlanmasını engelleyen etkenler mi vardı?
Şunu diyebilir miyiz evet bir takım engeller mevcuttu ve onların en başta geleni de dindi. Günümüzdeki mevcut dinlerin geçmişi çok eski çağlara dayanmaktadır. Eski dönemin insanları çok dindar değildi ama aynı zamanda dinini toplumdaki yeri inanılmaz derecede üstün ve etkiliydi. Yeri geldiğinde Avrupada papazlar kralları bile tahtan indirmiş ya da tahta getirmiştir. Din geçmiş toplumların herşeyi idi. Yani din çok kapsamlı bir kavramdı ve herşeyi de kapsıyordu. İnsanlık tarihinde Dinin üstünlüğü Avrupadaki aydınlık (1500) çağına kadar sürmüştür. Avrupa ve Batı dışındaki diğer toplumlarda din hala üztünlüğünü korumaya devam etmektedir. Dini tamamen hayatımızdan çıkarıp bir kenara koymalıyız ya da dini ortadan kaldırmalıyız demiyorum. Sadece hayatımızı tamamen dine bağlamıyalım ve dini diğer şeylerde ayrı tutalım. Camiye ya da kilisere gidip herkes dualarını edebilir. Onları yaparken bilim, eğitim, felsefey ihmal edilmemelidir. Din ile bilimi ayrı tutan toplum daha kazançlıdır ve her açıdan gelişmesi hız kazanır. Bunun en basit örneği Avrupa ve Batı'dir diyebiliriz.
Son birkaç yüzyıldır (en az 300 yıldır) Avrupa ve batı dünyası her alanda dünyanın diğer bölgelerinden çok çok ileride ve ilerlemeye de devam ediyor. Herkesin oralara gidip yaşamak istediği bir bölge konumuna geldiğini itiraf etmeliyiz. Batının ve Avrupanın bu konuma gelmesinde bilim çok önemli rol oynamıştır. Onlar dini herşeyden özellikle bilimden (science) ayrı tutukları için bugünkü konuma geldiler. İnsanların buralara gelmesini ve günümüzdeki gelişmelerini sağlayan tek şey vardır o da bilimdir. Dolayısıyla din ile bilim birbirinden ayrı tutulmalıdır.
Son olarak bizden sonra gelen nesiller bizim durumumuzla ilgili ne diyecekler acaba? Gerçekten bizim çaığımızı bilgi çağı olarak kabul edecekler mi? Yoksa onlar da bizim çok sınırlı kaldığımızı mı söyliyecekler
lütfen görüşlerinizi bildirniz ve yorumlayınız
Okuduğunuz için teşekkürler saygılar ve sevgiler
Bilimin gelişmesi ve dünyaya yayılması insanlar arasındaki iletişim ve haberleşmeden geçer. Ben hiç bir zaman dine karşı olmadım ve olmayacağım, fakat din ile bilimi belirli bir ölçüde kısıtlayan din mensuplarının var olduğu da bir gerçektir. Son yıllarda bilim adamlarının birçoğu (Dr. Henry Fritz Schaefer, Isaac Bashevia Singer, Prof. Malcolm Daneken Wintis) araştırma ve keşiflerin sonucunda bilimin dine varıldığını belirtmektedirler. Özellikle Kur'an'ı Kerim'i okuyan bilim adamları "bizim keşiflerimiz bu kutsal kitabın sadece bir parçasının açığa çıkarılmasıdır" sözünü etmektedirler.
Öncelikle ilginiz ve güzel yorumunuz için teşekkür ederim ve sizin gibi bende dine hiç karşı değilim, sadece din ile bilimi birbirinden ayrı tutmaya çalışsak toplumun daha hızlı ilerlemesini sağlayabilir miydik?
Bu şekilde yaklaşım çok daha ılımlı. İnsanların din ve bilimi beraber varlığını sürdürebileceklerini kabul etmeli.
İnsanlarda her zaman birşeylere inanma arzusu vardı. Bu arzuyu kendi çıkarına kullanmayı keşf eden insanların etkisidir diye düşünüyorum. Bazen bu kişiler rahipler oldu, bazende mollalar. Kendi lükslerini ve kolay yaşamlarını temini için kullandılar. Tabiki buna izin verildi. Bunun sebebi de eğitimin yeterince gelişmemiş olmasıdır.
işte o eğitim yeterince yayılmasına rahipler ya da mollalar gibi toplumun önde gelen bireyleri çaba sarfetmediler sonuçta sıradan insanlar ister istemez onların izinden yürüyorlardı
Kıymetli @aknur! Yazınızı okudum ve tebrik ederim iyi iş çıkardığınızı düşünüyorum. Fikirlere saygımız sonsuzdur ama onu olduğu gibi kabullenmek te olmaz. Gelişmeyi engelleyen din değilde insanlar ve onların tembellikleri olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle yorumuzun için teşekkürler @laythefavorite tabii ki herkes kabul edecek diye bişey yoktur herkesin farklı bakış açısı vardır. Sadece yukarıda da denildiği gibi o engellerin arasından en önemliilerden biridir yani buna sizin de dile getirdiğiniz gibi kişilerin tembelliği de dahildir ancak bu tür engeller daha küçük olanlarıdır diyebiliriz miyiz?
Din insanlığa düzen getirmiştir bilim ise insana güç kazandırdı. Her ikisi de bir nevi birbirine rakip olsa da günümüz toplumunu birbirinden beslenerek ve beraber yönetir. Dinin insana kazandırdığı ahlak, vicdan gibi iç denetimin yerine bilim henüz bir şey koyamamaktadır. Sanırım şuanda bilimin önde gelen açığı bu. Kim bilir gelecekte bilim insanları insan beynini her bir nöronun işlevini anlayarak beynimizdeki algoritmaları okumayı keşfederse tek başına yönetime geçebilir.
sevgili @steemit-one gösterdiğin ilgiden ve yorumundan dolayı çok teşekkür ederim.
Burada şunun altını çizmem gerekir: din ve bilim, bağlandığı çekim merkezleri tamamen bir birine zıttır. Din tanrı merkezli, bilim ise insan (ademi) merkezli bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla, ikisiyle de aynı anda var olabilmek birtakım güçlükleri beraberinde getirmektedir. Kısaca olay şu: insanar saf akıllarına olan inancı arttığında bilim odaklı, tanrıya olan inancı arttığında da inanç odaklı düşünürler. Arada kalmak zor (bazı toplumsal kalıpların sorgulanması gerekebilir).
düşüncelerini paylaştığın için teşekkür ederim@notaz