Yine bir boş zaman aktivitesinden bahsedeceğim bu yazımda sevdiğim birkaç sanatçıyı ve sanal galerisini paylaşacağım.
Anın müziği, Sirens Call – Cats On Trees, Cherie Fm aracılığıyla.
Ben bu yazıyı bir defa yazdım ve her nasılsa kaydolmamış. Sonuç olarak benim için dejavu tadında olan şuana baş ağrıları eşlik ediyor. Tam sonuna gelmişken kaybolan essay kadar sinir bozucu bir şey var mı? Sizi en çok ne sinir eder? Aslına bakarsanız şu anda düşünmek istemediğim bir konu var ve bu yazının beni oylamasından memnunum diyebilirim. Sohbet havasında da değilim son zamanlarda bilmem anlaşılıyor mu yazdıklarımdan… Yine de dinleyen en az bir kişinin olduğunu bildiğim için yazmaktan keyif alıyorum. Bu aramızda kalacağından emin olduğum bir sohbet gibi benim için. Sebebi eleştirileri göğüsleme gücüm değil de eleştirilerin her türlü kabulüm olması sanırım... Beğenilme kaygımdan uzağım, bu yüzden yazmak rahat, konuşmaktan çok daha rahatlatıcı benim için. Umarım paylaştıklarım sizi germek yerine başka birinin dünyasına gizli bir bakış hissi yaratıyordur.
Gelelim galeri konusuna, nerden çıktı? Ufak boş zamanları telefonda bir şeylere bakarak geçiriyoruz ya ben sosyal medyadan epeyce bir zaman uzaktım. Pinterest tek kullandığım sosyal medyaydı bir dönem. Ne kadar yabanileştiysem artık o ara, insan görmekten ziyade kendime bakmayı, kendimi anlamayı ve zenginleştirmeyi istiyordum. Hem bu yolla kendime olan güvenim artar diye düşünüyordum. Sonuç olarak resim, şiir, müzik, heykel gibi güzel sanatlara ve sinemaya yöneldim. Fırsatım oldu ve bir iki galeriyi dolaştım. Bundan önce resimle tek alakam internetten masa üstü arka planı aramaktan ve mangalardan ibaretti. Eğitim fakültesinde Galeri Eylül istediğim zaman girip gezebildiğim elimin altındaki tek galeriydi. Öncesinde lisede kendi resimlerimizin de sergilendiği Pembe Köşk’teki galeriye gitmiştim. Ama özellikte Galeri Eylül’de zamanın durduğu hissine kapılıp, öylece durup bakmak ve düşünmek benim için dönüm noktası oldu. Fark ettim ki insanlar hayatlarını sanata ve sanat eserlerini satın almaya boşu boşuna adamıyor. Çünkü galeride geçirdiğim zaman benim için bir içe bakış süreci. Bazen bu nesnenin ömrünün insandan uzun olduğu gerçeğine ve ölüm fikrine kendimi alıştırma yolum. Ve bu düşünce beni Tarkovski sinemasıyla tanıştıran düşüncedir. Çünkü yönetmen Tarkovski hakkında okuduğum ilk satırlar bu düşünceyle oldukça paraleldi. Tarkovski’ye göre sanatçının asıl amacı; “insanı ölüme hazırlamak, onu iç dünyasının en gizli köşelerinden vurmaktır.” Nitekim yönetmenin filmlerinde resim gibi durağan sahneler, imgesel bir anlatım göze çarpar. Sanat dalları arasındaki sıkı bağı düşündürür bu. Bazen bir müziği dinlerken gözünüzde hikaye belirir. Ya da bir heykelin anlattıklarına kulak verirsiniz. Ben bu bağın resim ve müzik arasında olanını daha bir seviyorum sanırım.
Bestelerin ardındaki hikayeleri dinlediğinizde bunların bir resimden ya da şiirden ilham aldığını duyabilirsiniz. Resimlerinde müzikten etkilenen bazı sanatçılar; Matisse, Kandnsky, Klee, Delaunay, Pallock ve Mondrian'dır. Örneğin Kandnsky, Rembrandt’ın bir eserinden oldukça etkilenmiş ve esere bakarken Wagner trompetlerini duyduğunu dile getirmiştir. Müzisyen Debussy’e göreyse; “Bir bestecinin kimliği, orkestrasında kullandığı renk ve gölge oyunlarında yansır.” Sanatlar arasındaki bu bağ ilgi çekici ve üzerine pek çok tez yazılmış derin bir alan. Benim açımdan resimler üzerinde teoriler üretmek, bir müzik olsaydı nasıl olurdu ya da bu resim hangi şarkıyı anımsatıyor sorularına cevap aramak zevkli bir uğraşı. Ve başta da söylediğim gibi bu benim içsel arayışıma fırsat veriyor.
Bu arada Cherie Fm ‘de İndochine çalmaya başladı, J'ai demandé à la lune en sevdiğim şarkısıdır. Dinlemek isteyenler için önerimdir.
Resim galerine gitmek her zaman yapabileceğim bir iş değil. Bunun yerine internetten karma sanal galerileri incelemeye başladım. Size bu konuda önerebileceğim karma galeriler başta olmak üzere sevdiğim sanatçıların galeri de aşağıdaki listede;
• http://www.kaifineart.com/ Ben su galeri sayesinde kendi zevkimi bulmaya başladım diyebilirim. Pek çok sanatçının resimlerini alt alta görebileceğiniz bu site, mobil görünümüyle de kullanım kolaylığı sağlıyor. Basit tasarımı sayesinde otobüste otururken rahatça resimler arasında dolaşabiliyorum, sevdiğim sanatçıların galerilerini linkler yoluyla inceleyebiliyorum.
• http://guyshield.com/ Çizgi roman tadında.
• http://www.johnholcroft.com/ Bu toplumsal eleştiriler sivri bir zekânın ve yaratıcılığın ürünü değilse nedir?
• http://jana-brike.squarespace.com/projects Pastel renklerin arasında dişli dişiler var. Jana büyük gözlü küçük kızlarıyla Keane’i aklıma getirdi. Big Eyes filmini anmadan geçmeyelim. Ressam, çizdiği kızlara oldukça benziyor. İlginizi çekebilir.
• https://theartofmiamakila.wordpress.com/?wref=bif Bu kadının resimlerine bakarken kendi kötü deneyimlerimle yüzleşip “bana zarar veremezsiniz!” der gibi hissediyorum.
• http://www.kagayastudio.com/english/ Burç yazılarında gördüğünüz illisturasyonlar belki de KAGAYA’nındır. Japon sanatçı, yıldızlardan, efsanelerden ilham alarak yaptığı resimlerinde büyüleyici ve renkli dünyalar sunuyor. Animasyon filmi de bulunmaktadır…Ünlü anime Ghost in the shell’in müziklerini yapan şarkıcı Origa’nın vefatından kısa bir süre önce KAGAYA animasyonu için şarkı söylemiş olması da ilginç bir ayrıntıdır. Starry Tales animasyonun ismidir.
• http://galerisoyut.com.tr/ Yerli, güncel eserleri merak edenler için.
• http://www.erhancihangiroglu.com/ Yerli demişken son zamanlarda en sevdiğim Erhan Cihangiroğlu. Bakışlar bakışlar…
Bir de http://www.deviantart.com/ adresi var ki sevdiğiniz pek çok sanatçıyı burada bulabilirsiniz. Örneğin, Voider Sun.
http://www.artnet.com/ Yine oldukça kapsamlı bir karma galeri ve blog.
http://www.wga.hu/ Bu site resmin tarihini merak edenler için İngilizce bir kaynak.
https://www.behance.net/ Adobenin her türlü tasarımı bulunduran galerisi.
Bahsedemediğim için pişman olacağımı bildiğim nice güzel site ve sanatçıyı unutmuşumdur kim bilir. Ara sıra yeni site ve ressamlarda bahsedebilirim bu yüzden. Umarım ilginizi çeken tarzı bulursunuz.