Babam kardeşimle beni papatya toplamaya götürürdü. Kırlarda yoncalar varsa, haydi derdi. “Bakalım dört yapraklı yonca bulabilecek misiniz?” Çok defa aradık, bulamadık. Geçenlerde okulun bahçesinde otururken bir arkadaşım yoncaları gösterdi. Bu sefer ben dedim, dört yapraklı var mı acaba… Birkaç dakika bakındım. Arkadaşım ilk bakışta bir yonca kopardı, al dedi. “Dört yapraklı”. Ardından bir tane daha buldu, koparmadı. Ben aldım ve defterin arasına koydum. Bu sabah babamı arayıp olayı anlattım. “İlk bakışta iki yonca mı? Ben bir ömür aradım, bir tane bulamadım…”Sesinde tuhaf bir kırgınlık vardı. Anlaması güç, hayal kırıklığı belki. “Neden sana verdi peki?” dedi. “Önemsemedi, koparmadı bile ikinciyi” dedim… Gerçekten de üzerinde durmamıştı.
Hayal kırıklığıyla karışık bu hissi çok istediğiniz bir şeyi başkasında gördüğünüzde de yaşarsınız. Kurduğunuz bir hayali başkası gerçekleştirdiğinde ve mutlu olmadığında. Bir şeyi güzel yapan ona verdiğiniz değerdir nitekim. Bu yoncayı bulmak da babam için önemliydi belli ki.
Dört yapraklı yonca üzerine çeşitli mitler var. Şans getireceği, her yaprağın bir manası olduğu vs... Dört yapraklı yoncanın şansla özdeşleştirilmesinin bilimsel sebebiyse karşılaşma olasılığınızın çok düşük olmasıdır. Doğada istatistiki olarak her 10.000 üç yapraklı yonca için sadece 1 tane dört yapraklı yonca bulunmaktadır. Bu sebeple bulunmaları güçleşmektedir. Ancak pratikte, eğer ki araştırmaya kalkacak olursanız her 160.000 üç yapraklı yoncaya karşılık sadece 1 tane dört yapraklı yonca bulabilirsiniz.
Peki durum böyleyken, nasıl oldu da arkadaşım iki tane üst üste bulmuşken babam hiç bulamadı? Elbette bu durumu genel bir şanssızlık durumuyla özdeşleştirmek yanlış. Gerçekte iki dört yapraklı yoncanın aynı alanda olma olasılığı daha yüksek. Çünkü dördüncü yaprağın çıkmasına sebep olan mutasyon, çevre şartlarından etkilenmektedir. Bu durumda aynı çevresel koşulların etkisinde olduğu için bir dört yapraklı yonca bulduğumuz alanda ikinciyi bulmamız yüksek ihtimaldir.
Yoncanın şans getirdiği falan yok ama arkadaşımın genel olarak şanslı bir insan olduğunu düşünüyordum zaten. Babamın hayal kırıklığı da üzücü tabi. Yoncayı bulan o olsaydı ne kadar sevinirdi kim bilir.
Şans deyince, olasılık hesapları ve ilginç kullanım alanları geldi aklıma. Olasılıkların ise bir çok film ve kitaba konu olduğunu gördük. Bu filmlerden bir kaçını şöyle sıralayabilirim; sliding doors, blind chance(przypadek), mr nobody, butterfly effect, run lola run… Ayrıca Olasılıksız ve Zar Adam kitapları aklıma ilk gelenlerdir.
Belli ki şans ve olasılık hesapları ilgimizi çeken ve kullanım alanı geniş bir konu. Sanattan, bilime pek çok alanda fayda sağlıyor. Ayrıca olasılık hesapları ufuk açan sonuçları da ortaya koyuyor. Örneğin; 59 kişilik bir sınıfta 2 kişinin doğum gününün aynı olma olasılığı %99.4’tür. Matematik hesapları sayesinde ulaşılan bu bilgi, günlük hayatımızda hiç fark etmediğimiz bir durumu ortaya koyar. Bu özelliğiyle olasılık kuramları faydalı olduğu kadar eğlencelidir de.
Şimdi ben bu iki yoncayı bir kâğıda yapıştırıp, çerçeveleyeceğim. Baktıkça aklıma babamın hayal kırıklığı gelecek, yine de duvara asacağım. Çünkü hatırlatmasını istediğim bir şey var. Rastlantıların duygu durumumuzu etkilemesine çok izin veriyoruz. Tümüyle rastlantı olan pek çok olaya verdiğimiz anlam hayatımızı yönlendiriyor bazen. Böyle olmak zorunda değil, talihsizlik diye bir şey gerçekte yok. Bu yüzden rastlantılara fazla anlam yüklememek gerek. Umarım yaşadıklarınızı talihsizlik olarak isimlendirmek yerine geride bırakırsınız, küçük olasılıkların peşine takılıp kendinizi boşa yormazsınız. :)
Congratulations @cassiopeia8688! You have completed some achievement on Steemit and have been rewarded with new badge(s) :
Award for the number of upvotes received
Click on any badge to view your own Board of Honnor on SteemitBoard.
For more information about SteemitBoard, click here
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP
If you want to support the SteemitBoard project, your upvote for this notification is welcome!