Buz gibi bir sonbahar sabahında, perdenin aralanmış tarafından sızan, ılık ama içinize işleyen güneş ışınlarıyla birlikte uykuya dalıyorum.
Dünyanın kendisi gibi küre olma arzusundayım. Fakat tüylü kürküm bir küreden çok sovyet kalpağına benzememi sağlıyor.
Nasıl desem? Yaramazlıklarımı hoşgeren ev arkadaşlarım, onlara hazırladığın sinsi tuzaklar, ağzımı daha açarken dolan mama kabım... hayat bazen çok güzel.
Oysa camın kenarlarından içimi ürperten rüzgarın sesini duydukça, aklıma camların ve kapıların, kucakların ve mamaların çok uzağındaki kuzenlerim geliyor. Bir sovyet şarkısı yükseliyor damarlarımda, birlikte olmalıyız diyorum, herşeyimiz olmalı, eksiksiz...