Hello everybody. I am talking about films, in this series. I will criticism about films I watced. Actually, it is not exactly criticism. It is more like comment. Because I am not critic. I just talking about films. I say features or scenes what I liked. If I watched another films by the same director, I tell about them too.
Herkese merhaba arkadaşlar. Sndbox için türkçe bir film serisi bu. Seri bayağı uzun sürecek büyük ihtimalle. Önce eski hazırladığım listedeki hoşuma giden filmlerden bazılarını paylaşacağım sonra da yeni filmler izledikçe sürekli olarak her gün ekleyeceğim onları seriye. Daha önceden de sndbox a film serisi yapmıştım ama onu ingilizce yazıyordum. Bu türkçe olacak. Bu postta eskiden yazmış olduğum filmlerden biri olan Café Society filminden bahsediyorum. Eski yazdığımı okuyan olmuştur belki.
Size yalnız akşamlarınıza eşlik edecek, kahvenizi yudumlarken izleyebileceğiniz, hani şöyle değişik bir film olsa da izlesek diyeceğiniz anlar için ya da lan birisi steemitte yazmıştı şöyle bir film dur bir açıp izleyim bakayım neymiş diye düşüneceğiniz anlar için güzel bir film serisi bu. İzlediğim filmlerden böyle biraz değişik olanları, yani bu fularlı kesim nasıl diyorsa işte biraz sanatsal olanları sizlerle paylaşacağım bu seride. Filmler üstüne biraz konuşacağım. Gerçi pek beceremem film yorumu yapmayı ama kendi çapımda izlerken hissettiklerimi anlatacağım işte size. Fazla da kasmaya gerek yok.
Biraz filmin konusundan bahsedeyim. Film 1930 senelerinde geçiyor azizim. Bobby babasının sahibi olduğu kuyumcu dükkanında çalışmak istememektedir. Bu yüzden amcası Phil' in yanına kaçar. Amcası Phil ise Hollywood' un ünlü menajerlerinden biridir. Yani güzel kızların eksik olmadığı bir ortam. Amcasının asistanı Vonnie'yi görür görmez aşık olan Bobby kızın başka biriyle beraber olduğunu öğrendiğinde sırf ona yakın olabilmek için arkadaş kalmayı seçecektir. Bir gün Vonnie 'nin sevgilisinden ayrıldığını öğrendiğinde bu onun için bir fırsat olur ve macera başlar.
Wood Allen la söze başlamak istiyorum. Genelde insan ilişkileri, dinler, felsefe ve sosyoloji üzerine filmler çekiyor Allen. Yani benim izlediğim kadarıyla böyle. Hatta çoğu filminde Yahudilik' e kesin bir sahnede atıfta bulunur. Manhattan, Annie Hall, Midnight in Paris, Hannah and Her Sisters gibi filmlerini izledim şuan aklıma gelenler bunlar. Ben bir filmi sevdiğim zaman o yönetmenin bütün filmlerini izliyorum. Allen da tüm filmlerini izleyeceğim yönetmenler arasında. Oturup teker teker çektiği tüm filmleri izleyeceğim. Gerçekten kaliteli filmler çekiyor bu adam. Tek bir filmini izledikten sonra sanki bir kitap bitirmişsiniz hissi geliyor bu bir yönetmen için mükemmel bir şey olsa gerek. Kesinlikle tavsiye ediyorum bu filmi izleyin. Sıkılmayacaksınız. Graciasss Amigosss...