Merhaba arkadaşlar;
Tarihte, özellikle yaz aylarında zengin, fakir, ortahalli farketmez, insanlar derenin etrafındaki çayırlarda yerini alırdı ve kayıklarla derenin ve manzaranın muhteşem görüntüsü eşliğinde yolculuk yaparlardı. Bu kayıklara piyade adını vermişlerdi. Piyadeler mesire dönemlerindeki eğlencelerin vazgeçilmez bir parçası idi. Hatta rivayete göre dere kıyısınca uzanan bu mesire alanına, yaya olarak veya atlarıyla gelenler pazar oluştururdu ve derenin çevresi bir alışveriş merkezi gibi işlek bir mekan olurdu.
Sultan 1. Mahmut döneminde Gökse deresinin bulunduğu Küçüksu semtine bir kasr inşa ettirilir ve sonrasında da Sultan 2. Mahmut döneminde bu kasrın, yani Küçüksu kasrının tam karşısında bulunan Küçükcu Camii tekrardan yeni baştan yaptırılır. Zamanla artık burası gördüğü ilgi karşısında insanların yaşamak için birbirleriyle yarıştığı bir mekan haline gelir. Kalabalık olunca her türlü kargaşa ve problemlerin çözümü için buraya bir karakol yaptırılır. Yine tarihi bir yapı olan Benlizade Ahmet Efendi çeşmesi de bu dönemde yaptırılmıştır.
Buradaki mesire alanının en önemli eğlencesi ortaoyunu tarzındaki tiyatro gösterileriydi. 19. Yüzyıl sonlarına doğru tulüat ve ortaoyunlarının merkezi konumunda Göksü mesire alanı gelmekteydi.
Aslında ortaoyununun merkezi İstanbul’da suriçi diye bilinen yerlerde, daha çokta Unkapanında yaygındı. Ancak suriçinde yaşanan büyük yangın ve depremler sonrasında bu dalda merkez Göksu mesiresi oldu.
Göksu deresi ve etrafında bulunan tarihi güzelliklerden daha uzun uzadıya bahsetmek isterdim ancak her şeyi tadında bırakmak gerekir diye düşünerek başka bir konuda görüşmek dileğiyle diyorum.