Tarihte çok büyük kırılmalar vardır. Bu kırılmaları bazen doğa olayları bazen de insanlar yaşatır. 25 Nisan 1915'te, bir insan yarattı.
Birinci Dünya Savaşı haritasına bakıyorsunuz. Savaşın en sıcak zamanında Rusya'da ihtilal çıktı. Fransa ve İngiltere yardım göndermeliydi.
Fakat yardımı Rusya'ya ulaştırmak mümkün değildi çünkü ortada düşman Almanya (kırmızı) bulunuyordu. Başka bir yol daha vardı: boğazlar...
Fransa ve İngiltere, boğazları aşıp, İstanbul'u işgal ederek hem Osmanlı'yı savaş dışı bırakacak hem de Rusya'ya yardım götürecekti.
Dünyanın en güçlü donanması olan İngiliz Donanması Çanakkale önlerine geldi. Boğazı öylece geçebileceğini düşünüyordu. Öyle olmadı!
Çanakkale boğazını geçmek isteyen İngiliz donanmasına kıyıdan ateş açan Osmanlı ordusu geçişi engelledi. İngilizler yeni bir plan kurdu.
Plana göre Gelibolu yarımadasına çıkarma yapılacak, boğaz kıyılarındaki Osmanlı ordusu temizlenecek böylece donanma geçecekti.
Osmanlı karargâhı ise çıkarmaların nerelere yapılacağını tartışıyordu. Ordumuzun komutanı Saroz Körfezi'nden olacağından emindi.
Tartışılan diğer konu, çıkarma yapan düşmana kıyıda mı yoksa merkezde mi müdahale edilecekti. Orduda merkezlerde müdahale görüşü hakimdi.
Bigalı köyünde, yedek kuvvet olarak bulunan 19. Tümen Komutanı, Yarbay Mustafa Kemal, farklı düşünüyordu.
Yarbay Mustafa Kemal'e göre düşman Arıburnu mevkiinden çıkarma yapacaktı. Ve ordu kıyıda, derhal müdahale etmeliydi.
24 Nisan'ı 25 Nisan'a bağlayan gecede, Bigalı köyünde bulunan 19. Tümen karargahında gemi ve top sesleri duyulmaya başlandı.
Yarbay Mustafa Kemal haklıydı. İngiliz ordusu, tahmin ettiği bölgeden çıkarma yapmıştı. Durumu üstlerine bildirmek için hareket geçti.
Sabah 06:30'da binlerce İngiliz askerinin Arıburnu'na çıkarma yaptığı teyit edildi. Mustafa Kemal'e düşmanı karşılama emri verildi.
Emirde Mustafa Kemal'in sadece bir tabur askerle hareket etmesi söyleniyordu. Oysa düşman kalabalıktı ve kıyıda durdurulmalıydı.
Emirde Mustafa Kemal'in sadece bir tabur askerle hareket etmesi söyleniyordu. Oysa düşman kalabalıktı ve kıyıda durdurulmalıydı.
Bir yanda ilerleyen düşman, öte yanda askerliğin en temel kavramı olan "emir" arasında kalmıştı. Bir karar vermesi gerekiyordu. Verdi.
Her türlü sorumluluğu üzerine alarak, üstlerinden emir almadan, 57. alayın tamamına harekat emri verdi. Ateşle oynamıştı.
Bölgede yol yoktu. O yüzden dere yolunu takip ederek bölgeye hakim tepe olan Kocaçimen Tepesi'ne kısa sürede vardı. Sigarasını yaktı.
Asker yorulmuştu. 15 dakika dinlenme molası verdi. Fakat Kocaçimen Tepesi Arıburnu Sahilini görmüyordu. Düşman gözükmüyordu.
Düşman askerini görmesi şarttı. Yanına yaverini, emir subayını ve doktorunu alıp ilerlemeye başladı. Askerler geride kalmıştı.
Fakat arazi şartları olumsuzdu. Atlar ilerleyemiyordu. Atları bıraktılar. Bu kez yaya olarak ilerlemeye başladılar. Sadece o ve üç kişi.
25 Nisan sabahı... Mustafa Kemal ve üç adamı, ordu arkalarında kalmış, yürüyorlar... Conkbayırı'na kadar ilerlediler.
Bu sırada İngiliz askerleri kıyıya çıkmış ve bölgeye hakim 261 rakımlı tepeye varmış. Kıyıda bulunan az sayıda Türk askeri ezilmiş.
Sahil kaybedilince, erler kaçmaya başlamış, Conkbayırı'na doğru tırmanmışlar.. Mustafa Kemal ve üç adamı da orada... Peşlerinde düşman.
Erler mermisiz. Mustafa Kemal ve üç adamı yalnız. Atlar yok. 57. Alay geride. Düşman Mustafa Kemal'e kendi askerlerinden daha yakın.
Tarihi bir an, muazzam bir kırılma. Düşman, Mustafa Kemal'i oracıkta öldürebilir ve komutansız kalan 57. Alay telef olabilir.
Söz Mustafa Kemal'de: "Mantıki bir hüküm müdür, yoksa refleks midir bilmiyorum, kaçan askerlere düşmandan kaçılmaz, dedim."
"Cephaneniz yoksa, süngünüz var, dedim ve bağırarak süngü taktırdım. Askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askeri de yere yattı."
Mustafa Kemal'in de dediği gibi... Düşman karşısında mermisiz, az sayıda asker ve alay komutanı olduğunun farkında değildi.
Düşman askeri yere yatınca Mustafa Kemal, yanındaki üç adamdan birini, 57. Alay'ı derhal getirmesi için gönderdi.
Bir nisan sabahı, Conkbayırı'nda mermisiz erler ve iki adamıyla birlikte onlarca düşmanla baş başa kalmıştı Mustafa Kemal...
Tarih kırılıyordu. Bir milletin kaderi değişiyordu. Silahına davranan Mustafa Kemal, ordusu gelene kadar sıkmaya devam etti.
Dakikaların asırlara dönüştüğü bu bekleyişi "marş marş" sesleri kırıp geçti. 57. Alay yetişmişti. Mustafa Kemal saldırı emrini verdi.
Yanına ulaşan yüzbaşıya 19. Tümen'in tamamını istediğini söyledi. İkinci büyük riskini aldı. 27. Alay da düşmana saldırmaya başlamıştı.
Sigarasını yaktı, sipere geçti ve taarruz emrini verdi. Gün ağarırken, düşman 261 Rakımlı Tepe'den kovuldu. Bir milletin kaderi değişti.
25 Nisan'dan 17 Mayıs'a kadar süren boğuşma sonucunda mermiler yağmur oldu, kanlar oluk oluk aktı. Ve düşman Arıburnu'ndan temizlendi.
Peki 57. Alay'a ne oldu? Büyük zaiyat verdi. Kahramanların alayı olan 57. Alay daha sonra Filistin Cephesi'nde görevlendirildi.
Bu kahramanların anısına o günden bu yana Türk Ordusu'nda 57. Alay bulunmamaktadır. İşte o kahramanlar, hala oradalar!
Hala o tepeyi bekliyorlar!
Son olarak.. 1928 yılında silah arkadaşlarının mezarlarını ziyaret için Çanakkale'ye giden Mustafa Kemal ve her şeyi anlatan yüz hali..
Hi! I am a robot. I just upvoted you! I found similar content that readers might be interested in:
https://twitter.com/i/moments/857163990694277120