Köle olmak istemiyorsak ne yapmalıyız?
Buradan alırsak tekrar, eğitimin çok önemli olduğunu düşünmeme rağmen tek başına yeterli olacağına inanmıyorum ben. Kemalist programın 6 ana başlıkta simgelenen toptan gelişmişlik hedeflerinin toplumun genelini kalkındırmak için örnek bir çözüm önerisi olduğunu, bugünün şartlarına uydurulabilmesi için kolaylıkla üzerinde çalışılabileceğini düşünüyorum.
Eğitim ülke çapında ücretsiz, bilimsel tabanlı, ihtiyaca uygun, sürekli planlama ile desteklenen özgür bir yapıda olmalıdır.
Tek derdi diploma almak, belirli okullara girebilmek olan, sonrasını umursamayan bir halk ve temelde planlama sevmeyen bir yapısı var eğitimin genel olarak.
Hiçkimse yapmak istediği işe zorlanmamalı, çalışarak, emek vererek üretmenin kutsal olduğunun hatırlatılması gerek bence. Hızlı ve çarpık şehirleşme, tarımdan kopuş, tüketim ekonomisine bağlılık, yüksek enerji girdilerine gerek kaynak gerek finansal anlamda alternatif geliştirememe, fırsat eşitsizlikleri, özendirilen hayat tarzları, herhangi bir ahlâki değere, inanca, kutsala bağlılığın yozlaştırıldığı, herşeyin paraya tahvil edilebildiği bir yerde en yüksek eğitim imkanları dâhi köleleşme yolunda yeni bir yol açmaktan öteye gidemeyecektir kanımca.
Köy Enstitüleri ve Halkevleri kuruluşunun arka planındaki düşünce neydi?
Köylünün eğitilmesi, farkındalıklarının artmasından kimler rahatsız oldu?
Menderes mi kapattı onları yoksa o daha göreve gelmeden başka birileri içlerini boşaltmaya başlamış mıydı zaten?
Toptan kalkınma planlaması ile her alanda bağımsızlık ışığında geliştirilecek eğitimden kültüre, sanattan spora tüm politikalar kurtuluş olabilir ancak..
Belirli bir ekonomik büyüklüğe ulaşmak için belirli büyüklükte bir nüfusa da sahip olmak gerekiyor, yapısı, yetişmişlik seviyesi, ekonomik çarklara uyumu gibi bileşenleri nüfusun katkısını belirliyor. Ama büyümek için nüfus da gerekiyor, iç piyasa önemli..
Halklar ve haklar özeline gelirsek, hakları var evet, Avrupa özelimde bakarsak; ulus devletlerinin kendilerine toplamda sağladığı sosyal devlet olmanın gereği genel hakları ile yapıları nedeniyle sahip oldukları haklar. Ancak bu haklar ulus devletten ayrılmayı teşvik etme üzerine kurulu değil, ayrılmak isteyen Kataların başlarına gelenleri izledik.. Belçika'da durum daha da açık aslında, ayrılmak istiyorlar çünkü hiç bir zaman bir olamadılar. ABD'de California ve Texas ayrılmak istiyoruz dediklerinde ne olacak ilgiyle izliyor olacağım diğer taraftan..
Federasyon ve özerk yapılar, doğaları gereği bir büyük oluşumun parçası kalamıyorlar, akademik yayınlardan takip ettiğim kadarıyla, sonunda ayrılmak istiyorlar. Ayrılsınlar denilebilir, bu durumda bir önceki durumdaki güçlerinde olamıyorlar, devletler küçüldükçe başkalarının etkisine giriyorlar, birer piyon oluyorlar tahtada.. Bağımsızlık hayal oluyor sonuç olarak...
Bizde ise durum öyle değil, biz aynı topraklarda yüzyıllardır aynı kaderi birlikte yaşıyoruz, her türlü kışkırtmaya rağmen birbirimizden ayrılmak istemiyoruz.
Sorunların konuşulması gerekir, sonuna kadar katılıyorum, ancak gündeme getirilen sorunlar gerçeklerden kopuk olduğunda itirazım var; asıl problem nedir? Daha önce de yazmıştım, kabası bitmemiş evin oda renklerini tartıştırıyorlar bize...
Bir türlü bitmeyen GAP projesini bitirsek örneğin, gettolarda kaybolup gidenleri toprak reformu ile iş sahibi yapsak, üreten, çalışan, ekonominin tam da içinde nüfus oluştursak nasıl olur?
Siz hiç duydunuz mu mesela, ekonomik alt yapıya yönelik bir söylem? Sefalet ve cehalet bitsin istiyoruz, insanları yurttaş yapabilmenin önündeki feodal düzene müdahale edemiyoruz. Hatta lafını dâhi edemiyoruz. Bu ağalık düzeni ekonominin hemen her yerinde izleri görülecek kadar belirgin değil mi? Vergisini veren yasalara uyan bir yurttaş olarak herhangi bir oluşuma dahil olmadan herhangi bir yerde söz sahibi olma şansımız var mı? Hiç oldu mu?
Yapılan gönüllü çalışmalar yeterli olmuyor, kanser hastasına Asprin verir oluyoruz en fazla...
Tartışalım evet, ama gerçekleri tartışalım...Sizin de söylediğiniz gibi düşünce ve ifade özgürlüğünü getirelim hepsinden öte.. Getirelim ki maskeler düşsün, derdi gerçekten memleket olanların seslerini duyalım, demokrasinin, birilerini ceylan derisi kaplı koltuklara göndermekten öte anlamını ortaya çıkaralım..
Selam ve sevgilerimle