Komşu komşunun külüne muhtaçtır şeklindeki atasözü çok sık kullanılmaktadır. Komşunun külünü düşünüyorum da napacam lan ben onu. Mesela üst kattaki komşunun külü bizim balkona düşse annem üçüncü dünya savaşını başlatır. Tamam insanlar komşularından bazı konularda yardım alabilir ama kül nedir arkadaş. Bu atasözleri hep böyle zaten. Kızılderililer mi söylemiş acaba bunu.
Komşuluk oldukça önemli bir manevi değerdir bizim millette. Öyle ki ev değil komşu al diyorlar. Öyle daha ucuza geliyorsa demek ki. Taksit var mı acaba. Aslını söylemek gerekirse ben bizim komşuları almam. Üstüne para verselerde almam. Nasıl insanlar oldukları lafla anlatılmaz. Şöyle söyleyebilirim, tanısanız çok söversiniz.
Bazı tuhaf adetler vardır komşular arasında. Yok yok bayramlardaki samimiyetsiz kutlamalardan bahsetmiyorum. Komşudan gelen en ufak sese rahatsız oluyorum dierek çemkirenlerden de bahsetmiyorum. Cenaze olduğu zaman sadece dağıtılan yemekleri yemeye gelenlere hiç girmiyorum bile. Mevzu başka. Şu tabak alışverişinden bahsediyorum. Komşulardan birisi diğerine bir tabak yemek götürür ve kısır döngü başlar. Boş tabak verilmez felsefesi ile birlikte tabaklar havada uçuşmaya başlar. Bu belkide yıllar sürer. Tabak boş gitmesin diye pasta börek çay çorba ne bulurlarsa koyuyorlar. Kimsenin yediği de yok hep israf. Ama sonuçta anlıyorsunuz ki komşu komşunun tabağına muhtaçtır
Bu döngü bizim evde de yaşanıyor. Ne diyelim durum bu aldığın tabağa bir şey koymadan vermek ayıp gibi geliyor insana belki de. Ama komşuluk sadece tabak döngüsü olmamalı. Külüne muhtaçlık aslında komşuluğun eskisi gibi olduğu bir dönemde olsaydık asıl manasıyla kavrayabilirdik. Gerçek manada komşuluk kalmadı.İnsanlar değişiyor. Aslında enine boyuna uzun uzadıya konuşabileceğim bir konu ama fazla uzatmıyayım. Eline sağlık!
ağzına sağlık kardeşim