Tüm cihana değişmem şu öksüz Türklüğümü...

in #tr7 years ago

Şu an Ortadoğu'da devam etmekte olan ve hatta yüzyıllardır süre gelen kavganın iç dinamikleri hakkında olacak bu yazımız. Aslinda yazinin sahibi ben degilim. Osmanli Imparatorlugunun son genclerinden -kendisi oyle nitelendiriyor- Falih Rıfki Atay.
Zeytindaği adli eserini okumaya basladigim bugünde aslinda gelecege dair nasil bir karmasanin hakim olacaginin kivilcimlari o gunlerden gorulmus. Kimin kimi kiracagi, kimin kiminle dusman olacagi aslinda o gunlerede onumuze serilmis zaten. Lafi daha fazla uzatmadan kitabin bu konu ile alakadar olan bir kismindan oldugu gibi aktariyorum size.
" Zeytindağinin tepesindeyim. Lut denizine ve Gerek Daglarina bakiyordum. Daha otede Kizildenizin butun sol kiyisi, Hicaz ve Yemen var. Basimi cevirdigim zaman Kamame'nin kubbesi gozume carpiyor. Burasi Filistindir. Daha asagida Lubnan var. Suriye var; bir yandan Suveyş Kanalina, obur yandan Basra korfezine kadar çoller, sehirler ve hepsinin ustunde bizim bayragimiz! Ben bu buyuk imparatorlugun cocuguyum.
Ciplak Isa, Nasira da marangoz ciragi idi. Zeytindagi'nin ustunden gectigi zaman altinda, kendi mali bir esegi vardi. Biz Kudus'te kirada oturuyoruz. Halep'ten bu tarafa gecmeyen sey, yalniz Turk kagidi degil, ne Turkce ne de Turk geciyor.
Floransa ne kadar bizden degilse, Kudus de o kadar bizim degildi. Sokaklarda turist gibi dolasiyoruz. Kammame Kilisesinin Hristiyan milletler arasinda bolunmus oldugunu bilirsiniz. Icerisinin her parcasi ve kilisenin her hizmeti bir baska cemaatindir. Bu cemaatler yalniz anahtari pay edememisler. Anahtar bir hocada durur. Butun bu kitalarda biz iste bu gorevi yapiyoruz. Ticaret, kultur, ciftlik, endustri, binalar her sey Araplarin veya baska devletlerin.. Yalniz jandarma bizim idi; jandarma bile degil, jandarmanin esvabi.
Osmanli saltanati son burokrat iken, burokrasi bile tam Arap, yahut yari Araptir. Turklesmi hic bir Arap gormedikten baska Araplasmamis Turk'e az rastgeliyordum.
Arap milliyetciligi guden Samli Azimzadeler, Konya'dan gelme Kemik Huseyin'in torunlari idi. Halebin esas familyalarinin asillari Turklerdi. Osmanli imparatorlugunda itibar, azinligin imtiyazi oldugu icin ve Turk unsuru imtiyazsiz oldugu icin herhangi bir musluman azinligin cocugu olmak, Turk olmaktan faydali idi.
Bir kurt zaptiye cavusunun kutugunden gelen Abdurrahman Pasa, dedesi ve babasi vergi caldigi icin, zengin, araplasmis oldugu icin de ayan azasi idi. Bu Abdurrahman Pasa, kendi topraginin tamamini ancak harita ustunde gormustur.
Birinci millet meclisinde ser'iye vekilligi etmis , Eskisehirli bir Turk hocasinin Turkler gibi ve demek yerine, Araplar gibi "vua" dedigini belki henuz unutmamis olanlar vardir. Suriye, Filistin ve Hicaz da:
-Turk musunuz?
Sorusunun bircok defalar cevabi:
-estagfurullah! Idi.
Bu kitalari ne somurgelestirmis ne de vatanlastirmistik.
Osmanli imparatorlugu buralarda ucretsiz tarla ve sokak bekcisi idi.
Eger medrese ve suursuzluk devam etmis olsaydi Arapligin Anadolu yukarilarina kadar girecegine suphe yoktu.
Bizim emperyalizm, Osmai emparyalizmi su ana fikir ustune kurulmus bir hayal idi: Turk milleti kendi basina devlet yapamaz!
Kudusun en guzel yapisi Almanlarin, ikinci guzel yapisi yine onlarin, en buyuk yapisi Ruslarin, butun oteki binalar Ingizlarin, Fransizlarin hep baska milletlerin idi. Gur sakallari baharat kokan durziler, sacalari orgulu yahudiler, elleri mesinlesmis Urban ve entarili araplar, hepsi Turk ordusu kanala dogru giderken, dar Suriye ve Filistin kitasinda iki safa ayrilmis:
-Gec yigidim, gec. Diyordu.
Fakat bir avuc Turk, butun kitayi tuttu.
Koskoca colu yapi ve bahcelerle donattik.
Gec kalmistik. Artik ne Suriye ne de Filistin bizim idi. Rumeli'yi kaybetmistik.
Bir realite hissi ile degil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk. Tamamiyla batilasmak ve sonra da Halep'ten Kizildenize dogru, nufus, teknik ve sermaye ile tasmak lazimdi. Biz ise Anadolu'yu aşıp Halep kapisini vurdugumuz zaman, bayindirlik ve kalabalik gormeye basliyorduk. Halep, buyuk bir sehir, Şam buyuk bir sehir, Beyrut büyük bir sehir, Kudus buyuk bir sehir ve hepsi yabanci idi. Lubnan havasi, bize Dobruca havasindan yuz kat daha yabanci idi.
Fakat her yere:

  • Bizim diyorduk.
    Sam evimiz kadar bizim. Lubnan bahcemiz kadar bizim. Bu tasarruf ve hukum hissinin bize damarimizdaki kandan geldigine suphe yoktu.
    Ve kendimizi otelciye, lokantaciya, hatta posta memuruna anlatmak icin yavas yavas Arapca ogreniyorduk.
    Sam'dan kalkan tren, Medine'ye uc gun uc gecede gider. Medineyi bile birakmiyorduk. Medinesiz Turkiye? Bu emperyalizmin intihari demekti.
    Ne medinesi? Bir gun asagi gececek bir kitayi selamlamaya inmistik. Tren varken, Adana'dan beri yayan yurumekte idiler. Uc bin kadar zayif, soluk ve ustu basi yipranmis Turk cocugu, yorgun argin onumuzden gectiler. Biliyor musunuz, nereye gidiyirlardi. Aden'e!
    Hamid'in misralarini hatirliyorum:
    -Nereye gitmek istiyorsunuz?
    -Adem'e!
    Misiri fethe cikan Cemal Pasa, Kuduste,Şamda, Lubnanda, Beyrutta ve Halepte oturdugu zaman, bir isgal ordusunun kumandani gibi bir seydi.
    Zeytindaginin ustundeki Alman yurdunda biz, devenin ustune merdivenle tirmanmaya ugrasan Avusturyali subay, otomibilden urken hecin, hecinden urken Macar ati, kanali gecmek icin Taberiye Golunde tulum idmani yapan Sivasli nefer ve bir boguk arap sesi:
    -Felyahya!
    ..Imparatorluklarin sanati somurge ve milliyet islemektir. Osmanli imparatorlugu, Trakyadab Erzuruma dogru, koca govdesini yan yatirmis, memelerini somurge ve milliyetlerin agzina teslim etmis, artik sutu kani ile karisik emilen bir sagmal idi." (Zeytindagi Falih Rifki Atay s.43-47) Vaktinizi caldigim icin hakkinizi helal ediniz!
    15153588018931377851027.jpg
Sort:  

Paylaşım için teşekkürler. Takipteyim.

Rica ederim :))

Bu kadar duygu dolu, bu kadar gerçek başka bir eser var mıdır bilmiyorum.
"Șimdi Anadolu'ya, batıdan, doğudan, sağdan soldan bütün rüzgarlar bozgun haykırıșarak esiyor. Anadolu, demiryoluna, șoseye han ve çeșme bașlarına inip çömelmiș oğlunu arıyor." Anası Ahmetini soruyordu tren garında..

Yakin donemin en iyi ifade eden ve donemin ruhunu derinlemesine yansitan bir kitap.. cok basarili ve cok duygusal dedigin gibi..

benim de zihnimin bi köşesinde duran ama bir türlü okumaya fırsat bulamadığım zeytindağı eserini tekrar hatırlattığınız için teşekkür ederim..