Türklerin İngilizce Sorunu | Öneriler
Türkiye'de İngilizce konusunda genel olarak bir zayıflık var. Yabancı ülkelerdeki gelişmeleri takip eden kültürlü sayılabilecek gençlerin bile İngilizce bilmediğini görüyorum. Üniversitede iki sene hazırlık okuyup yine de "My name is" bile diyemeyen öğrenciler çok yaygın bir sorun. Haliyle Türkçe olmayan şeyleri okuyamıyor ya da izleyemiyoruz.
Bunun nedeninin yetersiz İngilizce eğitimine sahip olmamızdan ziyade, bizim İngilizce'ye karşı olan korkumuz olduğunu düşünüyorum. İngilizce hep bize zor, külfetli ve korkulması gereken bir şey gibi dayatıldı. Akademik sınavlarımız bile -IELTS'nin tam tersine- çok ciddi ve formüllere dayalı yapılıyor. Günlük hayatta kullanılması gereken bir şey değil de, sınavlarda başarı yarışı gibi algılıyoruz. Tüm bunlar, "mükemmel İngilizcen yoksa, sakın ha konuşma" şeklinde bilinçaltımıza yerleşiyor. Aksanı biraz bozuk konuşan kişiyle dalga geçiyoruz, sıra bize geldiği zaman ise kimse dalga geçmesin diye hemen ortamdan uzaklaşıyoruz.
Oysa İngilizce bu kadar korkulması gereken bir şey değil. Korkmadığınız zaman öğrenmesi de çok kolay aslında. Bunu mükemmel İngilizcesi olan birisi olarak söylemiyorum, sakın ha yanıltmasın. Benim Türkçem bile kötüdür, dil ve edebiyat konusunda feci derece başarısız olduğumu söyleyebilirim. Türkçe aksan yapmakta bile yeteneğim yok. İngilizcem de o kadar senedir öğreniyor olmama rağmen, hala mükemmel değil. Ancak istediğim üniversiteye girebilmeme, yurtdışına çıktığımda İngilizce bilenlerle anlaşabilmeme ve her kitabı okumaya yetiyor. Eh, tercüman olmayacağım için de bundan ötesine ihtiyacım yok. IELTS ve diğer sınavlardan da yeterli notları alabiliyorum.
Türkiye'de, BBC spikeri akıcılığında konuşmayan insanlarla dalga geçiyoruz. Ama yurtdışında farklı ülkelerden insanlarla iletişim kurmaya çalışırken, hiçbirinin çatpat konuşan kişilerle bile dalga geçtikleriyle karşılaşmadım. Hele bozuk aksan daha da sempatik gelebiliyor insanlara. O yüzden Türkiye'deki bu klişeden korkmayın, üstüne gidin, ve İngilizce'nizi geliştirin. Şu an çoğu ülke için ortak iletişim için kullanılan bir dilden bahsediyoruz. "İnsanlar dalga geçecek" diye endişe edip uzak durmayın.
Bu yolda size yardımcı olabilecek 8 aşamalı bir plan sunayım. Yabancı bir dil öğrenirken, o dili katman katman sökmenizi sağlayacak diye düşünüyorum. Şu an ben de Almanca öğreniyorum (aslında ortaokulda öğrenmiştim de üstünden çoook zaman geçti) ve bunları kullanarak ilerliyorum. O yüzden "zaten İngilizce bilen biri" olarak ukalalık taslıyorum gibi düşünmeyin, ben de baştan bir dil öğrenen birisiyim sonuçta.
1- Önce Alfabeden başlayın. Latin harfleri kullanan bir dil öğreniyorsanız, başlangıç aşamanız daha da kolay. Japonca gibi birden çok ve karışık alfabeye sahip diller sizi zorlayacaktır. Alfabeyle birlikte, kelimelerin nasıl okunduğunu öğrenin. Kelime öğrenmekten ziyade, harfleri veya harf dizilimlerini nasıl okuyacağınıza odaklanın. Beşir Kitabevi'nin Almanca Konuşma Kılavuzu var bende, harflerin ve her kelimenin/cümlenin Türkçe'de nasıl okunabileceğini yazıyor. Böyle bir kitap bulup okumanız, o dile başlangıcınızı epey kolaylaştıracaktır.
2-Sonraki adım, kelimeleri (temel kelimeleri) öğrenmek olmalı. Elbette her dilde yüzbinlerce kelime var, bunların hepsini öğrenmek çok zor, yeni bir dil öğrenirken ise imkansız bir hedeften ibaret. Reading Teachers Book'a göre, anadili İngilizce olan bir yetişkinin bildiği kelime sayısı yaklaşık 20 bin. Bu kelimelerin ilk 25'i günlük yazışmaların %33'ü, ilk 100'ü öğrenci yazılarının %50'i, ilk 1000'i de günlük yazışmaların %89'ini oluşturuyor. Bu durumda, ilk hedefiniz bu 100 kelimeyi öğrenmek olmalı. Steam'de Influent diye bir oyun var. Bu oyun içinde size günlük hayatta en çok karşınıza çıkabilecek kelimeleri öğretmeyi amaçlıyor. Oyun, İngilizce, Danimarkaca, Norveççe, Fince, İsveçce, Japonca, Çince, Korece, Rusça, Fransızca, İtalyanca, Almanca, Portekizce, Bulgarca ve Hintçe desteğine sahip, ve bu paketleri ayrı ayrı satın alabiliyorsunuz.
3- Bu aşamada dilbilgisi öğrenmeye başlayın. Ben/sen/o/biz/siz/onlar nasıl söylenir, kelimeleri nasıl etkiler, isim - fiil - zarf - zamir - edat - bağlaç ile nasıl cümle kurabilirsiniz, haber kipleri (present - past - future tense) hangi kurallara sahiptir... bunları öğrenin. Özellikle İngilizce için kitapçılarda yeterince dilbilgisi kitabı bulunuyor. Biraz daha az bilinen diller için sahaflara veya ikinci el kitapçılara bakmanız gerekebilir. Google üstünden arayarak da o dil hakkında dilbilgisi bilgilerine ulaşabilirsiniz.
4-Duolingo indirin. Türkçe üzerinden 3 dil, İngilizce üzerinden 7 dil öğrenme imkanı sunuyor. Öğrendiğiniz kelimeleri ve dilbilgisi kurallarını pekiştirmek ve pratik etmek için dersleri oldukça faydalı olacaktır. Alternatif olarak Babbel, Busuu, Memrise, Rosetta Stone da kullanabilirsiniz. Ama Duolingo genel olarak başarılı ve ücretsiz bir program olduğu için, bu adımda tek başına yeterli olacağını söyleyebilirim.
5-Az kelimeli, kompleks cümleler içermeyen çocuk kitapları alın ve okuyun. İngilizce için yeterince kaynak var Türkiye'de yine, diğer diller için kitap satış sitelerini karıştırmak gerekebilir. Bu kitapları okurken mutlaka şunu yapın: bilmediğiniz veya hatırlayamadığınız her kelimeyi, sözlükten bakın, kelimeyi ve anlamını bir post-it'e yazın, bu post-it'i evinizde her gün görebileceğiniz bir yere asın. İlk 100 kelimeyi öğrenin demiştim, ama öğrenseniz de hatırlamak kolay olmayabilir. Post-it yöntemi sayesinde daha önceden öğrendiğiniz kelimeleri bile daha iyi hafızanıza yerleştirmiş olursunuz. Beelinguapp da faydalı olabilir.
6-Çocuk kitaplarında yeterince hakim olduğunuzu düşündükten sonra, o dilde yabancı dizi izlemeye başlayın. Ama altyazı mutlaka orjinal dilinde olsun. Bu adım, kitap okumaktan biraz daha uzun sürebilir. Farklı aksanları ve farklı hızlarda konuşmaları anlamak gerekeceğinden, kendinize biraz zaman tanıyın. Dizi izlerken bilmediğiniz kelimeler çıktığında, yine aynı şekilde, sözlükten bakın ve post-it'le duvarınıza asın. Dizideki konuşmaları takip edebilir hale geldiğinizde, altyazısız izlemeye başlayın.
7-Ayna karşısına geçin ve konuşma pratiği yapın. Bir karikatür ya da resimi betimlemeye çalışabilirsiniz "uzakta kahverengi dağlar gözüküyor, kırmızı elbiseli bir kız elinde tepsiyle yürüyor, o sırada yanındaki adam da elinde kocaman bir reklam panosu taşıyor" gibi. Son izlediğiniz filmin içinde geçen olayları anlatabilirsiniz. Güncel bir haberi tercüme etmeye çalışabilirsiniz. Bunun gibi şeylerle ayna karşısında yapacağınız pratikler, dil konusunda kendinize güveni arttıracaktır.
8-Eğer sabredip bu aşamaya kadar geldiyseniz, tebrikler! Bundan sonrasında kendinizi geliştirmeye devam etmek için, akademik seviyede kitaplar okuyabilir, o dilin konuşulduğu ülkede 1-2 hafta geçirebilir, veya o ülkeden arkadaşlar edinebilirsiniz. Tandem, HelloTalk veya Speaky uygulamalarından bulacağınız kişilerle dilinizi geliştirmeniz de mümkün.
Uyarmış olayım: dil öğrenmek çok çabuk olabilecek bir süreç değil, kişiden kişiye değişim de gösterebilir. Bu yüzden kendinizi başarısız hissettiğinizde yılmayın, devam edin. Yavaş yavaş, ama mutlaka istikrarlı ilerleyin.
All images are CC0 Creative Commons licensed by pixabay.
Umarım faydalı olur arkadaşlar, kolay gelsin :)
Guzel bilgiler vermişsiniz, dilinize sağlık.
Mükemmel bir yazı olmuş, eline sağlık Kaptan! Bu yazdığın faydalı adımlara ek olarak üniversite hayatımda ingilizce öğrenirken bana faydası olan bir kaç ipucunu da ben paylaşayım. Kelime öğrenirken asla Türkçelerini yazmazdım, Ingilizce kelimeyi başka ingilizce kelimelerle açıklardım. Çünkü Türkçemiz zaten advanced seviyede, hayatımız boyunca konuştuğumzu bir dili kullanarak öğrenmeye çalışmak, Türkçe düşünerek öğrenmeye çalışmak zorluklar çıkartabiliyor. Türkçede çok zor cümleler düşünüp bunları ingilizceye çevirmeye çalışıyoruz, halbuki sadece bildiğimiz kelimelerle düşünüp cümle kurmaya çalışsak çok daha hızlı şekilde ingilizce öğrenebiliriz. Diğer ingilizcemi geliştiren şey de sevdiğim dizi ve filmleri ingilizce altyazılı izlemek. Şarkıları ingilizce şarkı sözlerini açıp dinlemekte "listening" adına çok faydalı.
captainsailor I will give you
0.050 to 0.070 SBD upvote and Resteem your post to 4000 Plus followers with 20+ upvote In just 0.050 Sand at @farhannaqvi7 with you post link.
Türklerin İngilizceye karşı korkularını, önyargılarını kırmaya yardımcı olacak güzel bir yazı olmuş, tebrikler.
This post has received a 3.68% upvote from @aksdwi thanks to: @captainsailor.
uzunca, güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık. anlattığınız yöntemlerin hepsi de ayrı ayrı işe yarar yöntemler gerçekten. özellikle post-it, cebe sığabilecek ufak not defteri, redhouse ingilizce-türkçe cep sözlüğü gibi eşyalar esasen öğrenmede çok kritik rol oynuyorlar. bize düşen şey aslında her gün bir 15 dakikamızı verip bilgilerimizi güncellemek ya da kendimizi geliştirmek. bu bağlamda tamamen bir Türk projesi olan voscreen uygulamasını da tavsiye etmek isterim. Bu uygulamada seviyenize göre çok kısa süreli videolar izleyerek İngilizce'nizi sıkılmadan geliştirebiliyorsunuz. incelemesini de yazmıştım hatta geçen ay:
https://steemit.com/tr/@netknight/voscreen-yillardir-arayip-da-bulamadigimiz-ingilizce-gelistirme-uygulamasi-sitesi
You got a 5.04% upvote from @ipromote courtesy of @captainsailor!
If you believe this post is spam or abuse, please report it to our Discord #abuse channel.
If you want to support our Curation Digest or our Spam & Abuse prevention efforts, please vote @themarkymark as witness.