Yarın en önemli sorun seçim sonuçlarında yapılacak hileleri ve manipülasyonları engellemektir.
Karşı tarafta devletin tüm imkanları var.
Ancak on binlerce hatta milyonlarca insanın bilinçli bir hareketini, örgütlenmesini, girişim yeteneğini ve kontrolünü hiçbir devlet engelleyemez.
Seçim sandıklarında hilelerin büyük ölçüde engellenebileceğini öngörebiliriz.
Çünkü öncelikle “Millet İttifakı” partileri ve HDP’nin sandıklardaki temsilcileri çıkar ve kader ortaklığı içindedirler ve bu nedenle “Millet İttifakı” HDP’nin oylarının iç edilmesine karşı çıkacaktır.
Bugünkü güçler konumlanışında tecrit olan HDP değil, AKP ve MHP’dir.
Sadece bu bileşim ve konumlanış bile seçim sandıkları başında psikolojik bir üstünlük oluşturup AKP’nin hile ve dolandırıcılıklarını engelleyici bir işlev görecektir.
Kaldı ki, bütün muhalefet partileri, referandum akşamı yapılanları göz önüne alarak, bu sefer benzeri bir hileye kurban gitmemek için ekstra bir çaba içinde olacaklardır.x
Hemen hemen her biri cep telefonlarıyla tutanakların resimlerini alıp kontrol edecek mekanizmalar kurmuş bulunuyor.
Bunlara ek olarak “Millet İttifakı”+ HDP ve başka bazı sivil toplum örgütleri ve girişimlerinin Kurduğu Adil Seçim Platformu ile Oy ve Ötesi, Sandık Gücü gibi örgütlenmeler de var ve bunlar da binlerce seçmeni örgütlemiş bulunuyor.
Ayrıca bütün muhalif partilerin ve de son olarak İnce’nin, gereğinde sandıkların kurulduğu yerin bahçesinde yatın, yemeyin, içmeyin diye milyonlarca insanın hareket ve girişim göstermesini isteyen çağrıları var.
Bütün bunlar bir arada sandıklarda seçimlerin sonucunu etkileyebilecek bir hile yapmayı büyük ölçüde engelliyor denebilir.
Buraya kadar sorun yok.
Ancak esas sorun seçim sonuçlarının toplanması ve ilanı noktasında toplanıyor.
Sonuçlar Erdoğan’ın kontrolündeki YSK ve TRT tarafından manipüle edilebilir. Hiç hesaplanmayan oyunlar oynanabilir.
Bu tehlikeyi gören İnce, "Ben pazar günü Yalova'da oyumu kullanıp hemen Ankara'ya gideceğim. Nereye gideceğim? YSK'nin önüne” diyor ve avukatların hazır bulunmasını istiyor.
İşte bu noktada ciddi bir yanlış yapıyor. Sardıkların güvenliği, oy sayımlarında hile yapılmaması için tüm yurttaşları uyaran, onların girişim yeteneklerini harekete geçirmeye çağıran İnce, en kritik noktada yurttaşları YSK ve TRT’nin önüne çağırmamaktadır.
İnce, pekala yurttaşları YSK ve TRT’nin önünde toplanmaya ve sonuçları orada izlemeye çağırabilirdi. Bunun OHAL kapsamına girmeyecek; bir provakasyona olanak tanımayacak biçimlerde yapılmasını önerebilirdi.
Bunları yapmaması, en kritik noktada yurttaşların gücüne güvenmemesi rastlantı değildir
Burada CHP’nin tipik kitleden korku sendromunu görüyoruz. CHP kitleleri ancak kendi kontrolünde ve bayrağı altındaysa sever. Kendi kontrolü dışında kitlelerin inisiyatifi ve girişkenliğinden korkar. Bilir ki, kitlelerin girişim yeteneği o çok merkezi ve bürokratik cihazın varlığıyla çelişir ve onun için bir tehlike oluşturur.
Bu korku onu tıpkı referandum akşamı olduğu gibi sessiz kalmaya ve yığınların tepkisini sönümlendirmeye iter.
Bir kişi olarak İnce ve onun telefonunu evde hazır bekleyen avukatlar, Erdoğan’ın fiili darbeleri karşısında hiçbir şey yapamaz. “Atı alan Üsküdar’ı geçer”.
Önünde on binlerce insanın toplandığı bir ortamda YSK ve TRT’nin manipülasyon yapması olanaksız olmasa bile olağanüstü zor hele gelirdi.
Hile ve manipülasyon olasılığını minimuma indirmek için, tıpkı futbolda olduğu gibi pres yapmak gerekmektedir.
Pres yaparsak karşı taraf rahat hareket edemez, hile yapmaya korkabilir veya yapmaya kalkarsa hatalar yapar, eline yüzüne bulaştırır.
Bunu ancak geniş kitlelerin girişim yeteneği engeller.
Erdoğan’ın yapacağı darbe ancak böyle engellenebilir.
O halde yurttaşlar olarak seçim akşamı YSK ve TRT’nin önünde toplanarak örneğin cep telefonlarından seçim sonuçlarını izleyebiliriz.
Kapısının önünde binlerce insanın biriktiği YSK ve TRT kolay kolay Erdoğan’ın planlarını gerçekleştiremez. Gerçekleştirmeye kalkarsa hatalar yapar, açıklar verir.
Bu noktadaki açığı kapatmak için herkes ve diğer partilerin yöneticileri de İnce gibi davranıp YSK ve TRT’nin önüne gelip seçim sonuçlarını izlemelidirler.
İnce bir yurttaş olarak YSK’nın önünde olacaksa, bizler de birer yurttaş olarak YSK’nın önünde olabiliriz ve olmalıyız.
Erdoğan’ın yapacağı darbeyi veya provakasyonları engellemenin yol budur. Kitlelerin gücü.
Bu seçim 7 Haziran’da ortaya çıkan yeni güç dengesinin üç yıl gecikmeyle tekrar ortaya çıkması olacaktır büyük olasılıkla.
Bu gecikmeye Erdoğan’ın MHP (yani Ergenekon) desteğiyle ve CHP’nin (yani “Devlet Aklı”) açık ve zımni onayıyla yaptığı darbeler yol açtı.
Erdoğan şu ana kadar bu desteklerin imkan tanıdığı darbelerle egemenliğini sürdürebildi.
Saraya taşınarak ilk darbesini yaptı. Çünkü Saray sadece bir bina değil, her türlü kontrolden uzak harcamaları, bütçesi, bürokrasisi, istihbaratı vs. ile devletin içinde ve yanında yeni bir devlet demekti. Bunu hala sarayın gösterişi ve masrafları düzeyinde tartışmak bile aslında Saray’ın devleti yöneten bir özel devlet olduğunu gözlerden gizlemektedir. Erdoğan diğer darbelerin alt yapısını Saray’a taşınarak döşedi.
Saray’ın dehlizlerinde devletin içindeki tüm karanlık güçlerle anlaşarak, 7 Haziran seçimlerinin sonucunu tanımayarak ve hükümet kurmayı fiilen engelleyerek ikinci darbesini yaptı. Suruç’ta, Ankara’da insanları katlederek, şehirleri yerle bir ederek geniş kitleleri korkutarak sonraki seçimlerde bu darbesini tamamladı.
En son olarak da 15 Temmuz darbesi biçiminde, darbe içinde darbe yaparak üçüncü darbesini yaptı.
Ne var ki, “devlet sınıfları” böyle giderse her şeyi yitirebileceklerini görünce, rejimi eski biçimiyle restore edebilmek için Erdoğan’ın karşısında HDP ile fiili bir ittifak kurmak zorunda kaldılar.
Bu seçimde Erdoğan en azından Meclis’te çoğunluğu yitirecektir.
Ama bu merkezi ve bürokratik devlet orada durduğu sürece bizlere gülmek haramdır.
Fazla sevinmeden, Erdoğan’ı o koltuktan uzaklaştırmanın mücadelesine girmek gerekiyor.
İki nedenle hiç fazla sevinmemek gerekiyor,
Seçim akşamı hiç bir şekilde fazla sevinmemeli, sevinç gösterilerinden kaçınmalı. Çünkü hala nüfusun yarısına yakını için bu bir yenilgi, bir üzünç kaynağı olacaktır. Sevinmek onlara nispet gibi olacaktır. Geniş emekçi yığınlar 2000’lerin ilk yarısında elde ettiği kazançlar yüzünden Erdoğan’ı desteklemeye devam ediyorlardı.
Eskiden insanlar alacak durumda olmayanın da özenmemesi, canı çekmemesi için diyelim ki güzel bir yemeği açıkta yemezlerdi, yerlerse de başkalarını davet ederler onlarla paylaşırlardı.
Seçim akşamı sevinmeyenlerin kendini dışlanmış hissetmemesi için fazla sevinmeyin.
Ancak sevinmeyerek en karşı cepheden insanların Erdoğan diktatörlüğüne oy vermekten vaz geçmeleri sağlanabilir.
Ama sadece bu nedenle değil.
Bu merkezi ve bürokratik devlet orada kaldığı sürece bizlere sevinmek haram oluğu için de.
23 Haziran 2018 Cumartesi
Demir Küçükaydın
[email protected]