Birkaç hafta önce yakın bir arkadaşım olan Meltem ile görüştüm. Kendisi İskoçya'dan yeni dönmüştü ve dönmeden önce İskoçya ile ilgili herkese her şeye küfür ediyordu. Meltem oradayken üniversite ve hocalarla yaşadığı sorunları dinliyor, ben de karşılaştığı insanlara ve düzene kızıyordum.
Benim bile orada olanlara kızgınlığım henüz geçmemişti ama konu İskoçya'ya gelince Meltem'den beklenmedik bir tepki geldi.
Benim hatam!
Meltem? Dalga mı geçiyorsun?
Böyle bakmak daha kolay doktor. Başımıza ne gelirse gelsin kontrol edebildiğimiz tek değişken biziz. Sürekli birilerini suçlamaktan, kavga etmekten yoruldum. Başarılı olmak için sanırım atılması gereken ilk adım; sorumluluğu üzerine almak.
Yaklaşık bir saat Meltem ile "geçmişte neler yaşandı, biz ne tepki verdik, farklı nasıl davranabilirdik, bizim etkimiz nerede ne kadardı" gibi sorular sorduk. Daha önce kavga ettiğimiz kim varsa, kızdığımız ne varsa bir şekilde geçmiş gitmişti. Kızgınlığın pek yararı olmamış gibiydi. Geçmişte neden böyle davrandığımızı pek sorgulamadık ama gelecek için düşünüp, karar almıştık. Başımıza gelen olumsuz olaylarda kendi payımızı görmezden gelmeyecek ve kalan enerjimizi boşa harcamayacaktık.
O günden sonra yeni yaklaşımımızı deneyebileceğim birkaç küçük olay oldu. İlginç şekilde masada aldığımız kararlar gerçek hayatta birebir çalışıyordu.
Zamanı düne kadar saralım. Tesadüf eseri bir post gördüm. Üstün Dökmen'e ait çocuk gelişim tavsiyeleri içeriyordu. Bir tanesi özellikle ilgimi çekti.
Çocuğumuz kafasını masaya çarpınca masayı döveriz. "Eh masa ehh sen neden orada duruyorsun!" diye. Çocuk; masa orada durmasa kafamı çarpmazdım diye düşünür. Büyüdükçe yaptığı her hatayı yükleyecek birini veya bir şeyi mutlaka bulur.
Sanıyorum ben de böyle büyüdüm. Belki de bu nedenle sürekli başıma gelenlere kızıp kendimi şanssız bir insan olarak değerlendirmişimdir. Tabii "beni neden böyle yetiştirdin!" diye annemi arayıp kızmadım. Biraz ironik ama komik olurdu :)
Sorumluluğu almak çok daha kolay. Üçüncü insanlara kızmak da kendimize kızmak da enerjimizi tüketiyor. Tabii yaşanan olayın büyüklüğüne göre her zaman bu kadar güçlü karşılamak zor olacaktır. Yine de kızdığımız, kavga ettiğimiz ne varsa gözden geçirelim. Suçlu benim, sorumluluğu alıyorum diyebiliyorsanız artık o soruna karşı çok daha güçlüsünüz demektir.
Siz diye hitap edince burada yazdıklarımı okuyacak sadece birkaç kişi kaldığını hatırladım. Zaten post hazırlama fikri de sevgili @ecotone'un tekrar buralara uğramasıyla çıktı. Hepsi birden dönse ne güzel olurdu! Değil mi @sudefteri?
Tabii hiçbir hikaye sadece "olursa çok güzel olur" diye gerçekleşmez.
sen böyle arkadaşları nereden buluyorsun ya bundan önceki yazılarında da bahsetmiştin bazılarından:)
ben galiba etraftaki insanlara da kızıyorum kendime de ama hangisi daha ağır basıyor bilemiyorum, psikolojik durumuma göre bi tarafa daha çok yükleniyor olabilirim:)
kabullenmek de iyi gelebiliyor bazen.
evet ne güzel olurdu çünkü özlüyorum :(
Arkadaş konusunda şanslıyım ama kendimizi nasıl geliştirebiliriz sohbetleri de var aramızda yıllardır :)
En azından küçük durumlarda kabullenmek çok yararlı.
Ben de epey özlüyorum :(
okuduğum çizgi romanda bu sözleri görünce,
senin yazın geldi aklıma:)
Birden fazla noktadan dikkatimi çekti. Bu yaştan sonra çizgi roman mı sevdireceksin bana :)
Gittikçe daha büyüleyici bir hal alıyor kısmı da aslında çok iyi bir tespit diyebilirim. Çünkü birilerini suçlarken çoğunlukla sorunun doğasını göremiyoruz
:) neden olmasın, ben sevmeye başladım ve okumaya:)
güzel tespitleri var tamamlayıcı olabiliyor bazı şeyleri
Nietsche buna "aktif unutma" diyormuş. Ben de yeni öğrendim.
Aktif unutma deyince, kafa biraz karışıyor ama kastettiği tam bu gerçekten. Tüm sorumluluğu almak, yüzleşmek, kabul etmek. O zaman çok güçlü hatta onun tabiriyle "egemen birey" veya "ideal birey" olunuyormuş. Bazı filozoflar bunun şu meşhur "üst insan" olabileceğini de düşünüyormuş.
Bugün de felsefe yaptım - çok şükür:)
Bunu özledim tam olarak. Bir şeyler yazardım ve herkes gelir ekleme yapardı :)
ideal birey tanımı da sadece bu yaklaşımla mümkün müdür tartışılır :)
Ben de bakayım bunlara. Yorumunuz için teşekkür ederim efendim :)
Kendime, dünyaya kızmanın hiç bi faydası olmadığını gördüm. Düşünmeye zaman ayırıyorum günde bir saat mesela düzenli olarak yapmıyorum bunu, yeni başladım ama zaman ayırınca ne düşüneceğimi baştan belirlemiş oluyorum. Bazı geçmiş sorunları düşünerek üstesinden gelebileceğimi sanıyordum ama hayır. Geçmişi, hataları düşünmek veya bu yüzden birini suçlamak hep aynı noktada tutmuş beni.
Düşünmek için ayırdığım saati böyle şeylerle boşa harcadım başta, sonra o yıllardır takıldığım noktadan ileri bir adım attım. Bunun heyecanını yaşıyorum. Belki herkesin bildiği şeyleri yeni keşfetmiş olsam da bi şeyleri suçlayıp rahatlamak yerine bir sonraki noktadan geriye bakmak güzelmiş.
Herkesin bildiği bir şey ya da uygulayabildiği bir şey olmadığı kesin ama öyle olsa da bir önemi olmazdı.
Düşünmek için özel zaman ayırıyorsan bunu daha seyrek yapmanı tavsiye ederim. Hafyalık ya da aylık yapabilirsin. Neyi yanlış yapıyorum ya da neyi daha güzel yapabilirim sorularını her gün soramazsın.
Birini ya da bir şeyi suçlamak da asla rahatlama getirmedi bana. Öfkeli olmak çok yorucu
Devamlı suçlu benim diye ortalıkta dolaştığın vakit, bir süre sonra kendinden nefret etmemek lazım aman dikkat. Bırakalım suçlu neyse ne, kimse kim. İyisi mi; ne sürekli birilerini suçlayalım, ne de kendimizi. Suç ya da suçlu aramayalım iletişim kazalarımıza.
Yine her zaman olduğu gibi çok haklısın sevgili özgen :) kendimş suçlamak derken söylemek istediğim aslında başka sorumlularla ve neler yaptıklarıyla upraşmayı bırakmak. Yoksa kendimle kavgalı olmak gibi değil.
Tam olarak söylediğin gibi bir duruma çıkıyor aslında.
Congratulations @doctorbishop! You received a personal award!
You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking
Do not miss the last post from @steemitboard:
Vote for @Steemitboard as a witness to get one more award and increased upvotes!