Sensör dediğimiz şey temel olarak dış dünyadan gelen ışığı algılayan elektronik elemanlardır. Piksel ise dijital göstergelerde görüntü kontrolünü sağlayan en temel birimdir. Her bir birimde R-G-B (Red-Green-Blue) gelen dalgaboyları çözünür ve dijital ortama sayısal veri olarak (0 en az 255 en çok olacak şekilde) aktarılır. Örneğin kırmızı için R=255 G=0 B=0 değerlerini aktarır. Ara renk değerleri içinse bu üç temel rengin kombinasyonları aktarılır. (Mor için R=128 G=0 B=128 gibi) Pikselden kastımız aslında 1 adet fototransistördür. Temel anlamda sensör boyutu ne kadar büyük olursa üzerine o kadar çok ışık düşürebilir ve özellikle low-light adını verdiğimiz düşük ışık şartlarına iyi bir görüntü performansı sergiler.
Birçoğumuzun kameraları görünce ilk olarak aldandığı :) Megapiksel (MP) sayısı ise sensör boyutu ile piksel boyutunun hassas dengesinin sonucu ortaya çıkar. Sabit boyutta bir sensörümüzün olduğunu düşünelim. Bu sensörün üzerine ne kadar büyük piksel boyutlu (burada büyük piksel boyutu fototransistörün üzerine ışık düşen kısmın büyümesi demektir) elemanlar koyarsak o kadar az sayıda eleman yerleştirebiliriz. (Çünkü yaptığımız bu uygulama üretimsel boyutların artmasına neden olacaktır) Özetle 5 MP kamera demek sensörünün üzerinde 5 milyon adet fototransistörü olan kamera demektir. Her bir piksel gerçek hayattan bir birimi kaydeder. Nokia'nın 41 MP'lik kamerası gerçek hayattan daha çok örneği alabilir ancak aynı sensör boyutuna sahip 5 MP'lik HTC'nin kamerası düşük ışıkta çok daha üstün bir performans sergiler. Bu durumun da temel gerekçesi budur :) Üstünlük olarak ise yakın megapiksellerde (8MP-20 MP arası) gözle görülür ekstrem bir farklılık söz konusu değildir. Selfielerimizi vb. fotoğraflarımızı sıkça kapalı mekanlarda düşük ışık koşullarında çektiğimizi de düşünürsek, ben düşük ışık kalitesi daha önemli derim siz ne dersiniz? :)
Fotoğrafın Kaynağı: https://www.theguardian.com/technology/askjack/2017/may/25/which-smartphone-has-the-best-camera