Merhaba arkadaşlar bugün şiir yorumlama serime devam ediyorum. @steempress kullanımı vesilesiyle oluşturmuş olduğum ve şu anda Steempress’den bağımsız olarak da benim için anlam ifade edecek olan bir edebiyat bloğu oluşturdum. Edebiyata ilgi duyan arkadaşlar buraya tıklayarak bloğuma ulaşabilirler. Bugün şairler ve şiirleri konulu yazımda usta şair Necip Fazıl ve muhteşem şiiri ‘Beklenen’i inceleyeceğiz.
Necip Fazıl Kısakürek Kimdir?
Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904 tarihinde, mahkeme reisi olan dedesi Mehmet Hilmi Efendi’ye ait, “O ve Ben” isimli otobiyografisinde bahsettiği şekliyle İstanbul Çemberlitaş’ta ‘iki kapılı, dört katlı, bilmem kaç odalı bir konakta’ doğmuştur. Babası, dedesi gibi bir hukukçu olan Abdülbaki Fazıl Bey ve annesi ise Mediha Hanımdır. Baba tarafı aslen Kahramanmaraşlıdır. Pek bilinmese de doğduğunda konulan isimlerden bir tanesi de Ahmed’dir. İlk çocukluğunu burada geçirmiş olan Necip Fazıl, dedesi Mehmet Hilmi Efendi sayesinde 5 yaşındayken gazete okuyabilecek donanıma erişmiştir. Kız kardeşi Selma’nın küçük yaşta ölmesi ve 12 yaşında dedesi Mehmet Hilmi Efendi’yi kaybetmesi ruh dünyasında derin izler bırakmıştır. İlkokulu birkaç farklı mektepte kesintili olarak okuyan ve eğitim hayatı düzensiz ilerleyen Necip Fazıl orta öğrenimini Heybeliada da bulunan Bahriye Mektebinde okumuştur. Aynı Nazım Hikmet gibi o da Heybeliada’da Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmed Hamdi Akseki gibi şairlerden ders almış ve teşviklerini görmüştür. İlk şiirleri Yeni Mecmua adlı dergide yayınlanır. Necip Fazıl Bahriye Mektebinden mezun olmaya müteakip 1921 senesinde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde eğitimine başlamıştır. Tarihler 1924’ü gösterirken girdiği bir sınavı kazanarak Milli Eğitim bursu ile Paris Sorbonne Üniversitesine gider. Burada ‘kumar’ gibi kötü alışkanlıklara yakalanan Necip Fazıl zaten çalkantılı olan ruh dünyasının etkisiyle bohem bir hayat sürmeye başlar. Sürmeye başladığı bu hayatın bir sonucu olarak 1925’te okulu bırakarak Türkiye’ye dönmek zorunda kalır.
Türkiye’ye döndüğü tarihte ‘Örümcek Ağı’ adlı, kendi yazdığı şiirlerden oluşan ilk kitabını yayınlar. Bu ilk kitabıyla fazlaca ilgi görmeyen Necip Fazıl, 1928 yılında ikinci şiir kitabı olan ‘Kaldırımlar’ı yayınlar. Bu şiir kitabı ilkinin aksine edebiyat dünyasında büyük ilgi uyandırır ve Necip Fazıl’ın dönemin büyük şairlerinden çokça övgü almasını sağlar. 1931- 1933 yılları arasını asker olarak geçiren Necip Fazıl, 1932’de eski ve yeni olmak üzere birçok şiir barındıran ‘Ben ve Ötesi’ isimli şiir kitabını çıkardı. Askerden geldiği tarihlerde de bohem hayatını sürdüren Necip Fazıl, 1934 yılında tanıştığı Nakşibendi Şeyhi Abdülhakim Arvasi sayesinde ruh dünyasındaki çalkantıları dindirmeye başlamıştır. Bundan sonraki süreç ise Necip Fazıl açısından fikri olarak çok farklı ilerlemiştir. Kendisi de hayatını Abdülhakim Arvasi’den önce ve sonra olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Her ne kadar Abdülhakim Arvasi’den sonra da yaşamında bazı eski alışkanlıklarına devam etse de huzuru dini düşüncelerde bulmuştur.
1935 yılında ilk piyesi olan ‘Tohum’u kaleme almış ve aynı ilk şiir kitabında olduğu gibi pek ilgi görmemiştir. Ancak 1937 de kaleme almış olduğu ve Muhsin Ertuğrul tarafından başarılı bir şekilde sahnelenen ‘Bir Adam Yaratmak’ adlı eseri Kaldırımlar adlı eserinde olduğu gibi çok büyük yankı uyandırmış ve beğeni toplamıştır.1937 yılında kadrosu kendisi gibi muhafazakar edebiyatçılardan oluşan ‘Ağaç’ isimli edebiyat dergisini çıkarmıştır. Bir Adam Yaratmak adlı oyunundan sonra yayınlanan Çile adlı şiiri Necip Fazıl’ın en önemli şiirlerinden bir tanesi olmuştur. 1941 yılında ise birisi henüz bebekken vefat eden altı çocuğunun annesi Fatma Neslihan Hanımla evlenmiştir. Bu faaliyetleri sürerken İş Bankası, İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Robert Kolejinde edebiyat öğretmenliği gibi çeşitli görevler yürüten Necip Fazıl Kısakürek, 1942 yılında memuriyeti bırakmıştır.
Memuriyetten ayrıldıktan sonra 1943 yılında ilk başta bir edebiyat ve sanat dergisi olarak başladığı ve sonradan siyasi-islami düşüncelerin yayınlanmaya başlandığı Büyük Doğu dergisini çıkardı. 1971 yılına kadar zaman zaman kesintiye uğramakla beraber dergi yayın hayatına devam etti. Büyük Doğu dergisindeki siyasi yazılarından dolayı kısa süreli olmakla beraber dönem dönem hapse atılmış ve çeşitli davalarda yargılanmıştır. 1947 yılında CHP Sanat Mükafatı ödülünü Sabır Taşı adlı piyesiyle kazanır ancak siyasi nedenlerle alamaz. 1949 yılında kurmuş olduğu siyasi ve fikri bir cemiyet olan Büyük Doğu Cemiyeti’de kendisine dava ve hapislerler zor zamanlar yarattığı için bu cemiyeti 1952 yılında kapatır. 1952 yılında gerçekleşen Malatya suikasti ile ilişkilendirilerek yine cezaevine gönderilir ancak bir yıl sonra tahliye edilir. Bu dava sürecinde yapmış olduğu savunma da etkileyici ve bir o kadar da ses getirici olmuştur.
1961 yılına kadar olan süreçte Necip Fazıl Büyük Doğu dergisi ile ilgilenmekle beraber sürekli davalarla karşı karşıya olmuş ve cezaevinin yolunu kendisine yol etmiştir. Bu tarihte tahliye olduktan sonra kaldığı yerden dergi ve edebi faaliyetlerine devam eden Necip Fazıl, aynı zamanda 1963 yılından itibaren Anadolu’yu karış karış gezerek konferanslar yapmaya başlamıştır. 1973 yılına kadar dergi faaliyetleri ile uğraşan ve piyes ve kitap yazmakla uğraşan Necip Fazıl, bu tarihte hacca gitmiş ve hatıralarını kitap haline getirmiştir. Büyük Doğu ismiyle yayın evini kurmuş ve bundan sonraki süreçte eserlerinin yayınlanması ile ilgilenmiştir. Yayın evi kurulduktan bir yıl sonra da neredeyse bütün şiirlerini içeren ‘Çile’ adlı başyapıtını yayımlamıştır. 1980 yılında Türk Edebiyat Vakfı tarafından şairlerin sultanı ünvanı verilen, 1982 yılında Yazarlar Birliği tarafından yılın fikir adamı seçilen Necip Fazıl, yazmış olduğu Sultan Vahdettin hakkındaki kitabı yüzünden mahkum edildiği bir buçuk yıllık hapis cezasını çekmeden 25 Mayıs 1983’e ulaştığında yetmiş dokuz yaşında vefat etmiştir.
Beklenen Şiirinin Anlam Yönünden Tahlili
Necip Fazıl’ın yazmış olduğu Beklenen şiiri aslında içerisinde çok farklı duyguyu bir arada barındıran bir şiirdir. Sadece iki kıtadan oluşan şiir içerisinde pek çok derin anlam barındırmaktadır.
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Burada şair kendi bekleyişini bir hastanın sabahı bir mezarın ölüyü beklemesi ile karşılaştırmış, günlük hayatta gördüğümüz en ısrarlı bekleyişlerle kendi bekleyişi arasında bir bağ kurarak okuyucunun bunu tahayyül etmesini sağlamıştır. Son kıtada bekleyişinin uzunluğunu ve buradaki azmi vurgulayan şair, kendi duymuş olduğu aşk ve özlemin şeytanın günaha duyduğundan, mezarın ölüye duyduğundan kat ve kat fazla olduğunu vurgulamıştır. Şiirde kullanmış olduğu bekleme örnekleri ise herkesin anlayabildiği ve hissedebildiği kadar sade olmakla birlikte bu örnekleri şiirde ustalıkla kullanmak da oldukça zor bir durumdur.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Şiirin ilk kıtasında sevgiliye duyulan özlemi en çarpıcı şekilde dile getiren şair ikinci kıtasında ise sevgiliye sitem etmektedir. İlk mısrada onsuz yaşamayı öğrendiğini vurgulayan şair ikinci mısrada belki de ilahi bir aşka atıfta bulunarak yokluğunda buldum seni demekte ve gerçek aşkın Hakk’a duyulan aşk olduğunu onun sadece bir anı olarak kalmasını istemektedir. Aynı zamanda onsuz yaşamaya alışmış olan şair geri gelmesi durumunda yine koşarak ona gidebileceği kaygısını taşımakta, gururuna yediremediği bu durumu yaşamamak için sevgilinin gelmesini istemiyor olabilir. Şiirin ilk kıtasında şairin özleminin ağır bastığı görülmekle beraber ikinci kıtada gururunun daha ağır bastığı net bir şekilde görülmektedir. Üçüncü mısrada sevgilinin dönme ihtimaline atıfta bulunarak bunun mümkün olmayışına dikkat çekmiş ve artık bekleyişinin eskisi gibi özlemle değil umutsuzlukla olduğunu ortaya koymuştur. Son mısrada ise şair artık sevgiliyi beklemeye bir son verdiğini, bu saatten sonra geri dönüşün bir anlam ifade etmediğini sert bir tavırla cevap beklemediği bir soruyla ifade etmiştir.
*vehim : şüphe, kuruntu
Daha fazla içerik için bloğumu ziyaret edebilirsiniz.
Posted from my blog with SteemPress : http://www.househusband.tk/2018/08/sairler-ve-siirleri-3-necip-fazil-kisakurek-beklenen
Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by househusband [Turkish] from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, theprophet0, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.
If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
Teşekkür ederim