İnsanlarla konuşmakta güçlük çekiyorum. Çıkan ifadeler, konuşmaktan çok, karşı tarafa kendi fikrini empoze etme denemeleri gibi. Bunları deneyimledikçe görüyorum ki; tüm ikili tartışmalarda ya da alelade bir fikir istişaresinde, her birey kendini koşulsuz ve şartsız haklı görüyor. Bazı tartışmalar bu nedenle sonsuzluğa kadar uzanıyor. Kimse kendinden ödün vermiyor – ki kendinde ödün vermek diyince bile sinirleniyor – ve bazen bu durumun ciddiyeti, konuşulan konunun bile önüne geçip, karakter savaşına dönüşüyor.
Peki.
Bu durumda tüme varım yapacak olursak; sen haklısın, ben haklıyım, o haklı. Bu da haklı. Bu durumda yer yüzündeki tüm ikili tartışmalardaki tüm şahıslar haklı. O zaman “haksızlık” nedir? Öyle bir şey yok mudur? Ola ki “haksızlık” kavramı ortadan kalktı, ne için tartışmaktayız? Tartışmayalım.
Ve hatta konuşmayalım. – Ne güzel olurdu-
Neden kimse kimseden bir şey öğrenme amacında değil ve hele ki neden herkes münakaşayı “kavga” olarak görüp savunmaya geçiyor? Bu kadar korumak istediğiniz inançlarınız nelerdir? Bu bilgelik size tam olarak kaç yaşında geldi ve birbirinizden öğreneceğiniz ya da ufkunuzu ve vizyonunuzu genişletecek hiç mi bir şey yok? Ne ara bu kadar oturmuş ve “kendinden ödün vermeyen” karakterler edindiniz?
Ne zaman bu kadar haklı oldunuz?
Soruyorum. Çünkü kendimi tanıma adına attığım tüm adımlarda takılabileceğim her türlü engele takılıyorum. Eğer ki kendini tanımak, bulmak, öğrenmek, genişlemek, genişletmek, yaşamak ve hissetmek bu denli hızlı ve kolay olabilecek şeylerse bana da gösterir misiniz?
En son ne zaman biri benim için “Şunu asla kaldıramaz.” , “Bu ona çok ters gelir.” gibi çıkarımlar yaptı hatırlamıyorum. Çizgilerim, sınırlarım ve değerlerim var mıydı ve şimdi tam olarak neredeler bilmiyorum. Hatta insanın sınırları olmalı mı onu da bilmiyorum. Siz nereden biliyorsunuz sizinkileri? Ya da nasıl bir koruma mekanizmasına sahipsiniz ki; çizgilerinizden içeri giren, sınırlarınızı bir bir parçalayan, planlarınızın ve değerlerinizin altını üstüne getiren hadiseler yaşamadınız?
Mesela ben; en iyi tepkinin tepkisizlik olduğunu öğrene kadar binlerce kez duvara tosladım. Neyin üstüne çok düşersem, onunla ilgili sorunların arttığını anlaya kadar defalarca kendi kendimi telkin ettim. Misal; ben de mükemmelliyetçiydim. Ancak benim mükemmelliyetçiliğim, her şeyi doğru yapmaya çalışıp, hiçbir şey yapamamak oldu. Bu nedenle mükemmelliyetçilik; benim için ızdıraptan ve başarısızlıktan öteye geçemedi. Burada kişisel gelişimden ya da evrenin bize oynadığı oyunlardan bahsetmiyorum. Burada ben; aslından hiçbir şeyden bahsedilemeyeceğinden bahsediyorum. Bu yolun bitmeyeceğinden, öğrenecek, tecrübe edecek, toslanacak daha binlerce duvarın daha olduğundan bahsediyorum. Birini sevmenin, birine güvenmenin, birini tanımanın, biriyle tartışmanın ve o beceremediğiniz birini kabul etmenin; ancak kendini severek, kendine güvenerek, kendini tanıyarak, kendinle tartışarak ve de evet, kendini kabul ederek olabileceğinden bahsediyorum. Herkesi reddetmenin kimseye faydası olmayacaktır. Tahminimce. Çizebildiğin kadar çizdiğin sınırlar, olur da ölürsün diye tüm adrenalinden kaçmak gibi olacaktır. İnsanlarla fikir istişaresinde kendi bildiğinin üzerinde ısrarla durmak, hiçbir şey öğrenmeden kitap okumak gibi olacaktır. Tahminimce.
Evet her şey tahminimce.
Bir hedefe ulaşmaya çalışıyorsan; bu noktada biraz farkındalığa ihtiyacın olacak. Zira ben; hayatımın bir bölümünü nerede olduğunu bilmediğim bir hedefe, nerede olduğunu bilmediğim için sürekli koşarak geçirdim. 25 yaşındayım. Ve biliyorum ki ben hiçbir şeyden emin değilim. Hiçbir şey bilmiyorum ve şimdiye kadar hayatımda bunun kadar bana bilgelik katan tek bir olgu olmadı.
O nedenle iplerinizi salın.
Şunu söylemeden geçemem ki; gerçeklik algısını yitirmek; artık hiçbir şeye inanmamak ve her şeyin yalan görünmesi değildir. Gerçeklik algısını yitirmek, her olasılığa inanmak ve her ihtimali mümkün görmektir. Yani her şeyin bir noktada yavan görünmesidir.
Ve inanın bana yavan, yalandan baş edilmesi çok daha güç bir şeydir.
etrafımızda renk renk, çeşit çeşit bizi çekiştirerek bir yerlere bağlamaya çalışan onlarca ip var ki..
kımıldayamaz hâle gelmişiz ama farkında değiliz..
En kötüsü de bu sanırım, konfor alanını gerçek bir konfor sanıp farkında olmamak...
"Ve biliyorum ki ben hiçbir şeyden emin değilim. Hiçbir şey bilmiyorum ve şimdiye kadar hayatımda bunun kadar bana bilgelik katan tek bir olgu olmadı."
Çok hoş olmuş. Yüreğine sağlık. Teşekkür ederim.
#tr ve #edebiyat etiketlerini kullandığın için @edebiyat tarafından oylandın ve resteem aldın. Ayrıca tryardım'ın değerlendirmesine sunulacak bu metin.
Sevgilerimle.
Teşekkür ederim çok :)
@janebirkin Herkesin kendinden bir parça bulduğu metinler başarılı metinler olabilirler.
@arafs hocam sizi #edebiyat'ta görmek ne güzel. :)
#tr de geziniyorum genelde, diğer etiketlere neredeyse hiç bakmıyorum ama #edebiyat etiketinde çalışmalar olduğunu takip ediyorum Discord'dan, iyi çalışmalar @sahinadm ;)
Teşekkürler.
Edebiyata yönelince grafik analizlerine bayağı ara verdim. Körelmeden birkaç yazı yazsam iyi olacak. :)
bu arada #edebiyat'a yazmanızı bekleriz. :)
Katılsam da hayatta beceremediğim bir şey bu. Keşke kendi halimde takılsam sadece.
Ne yazık ki benim de öyle.
Tebrikler! Yazınız @tryardim topluluk hesabindan oy kazanmıştır. Tr tagi altında yazmış olduğunuz kaliteli içerikleri görmekten mutluluk duyarız. Detaylı bilgi için TrYardım Desteklenen İçerikler 22 Mayıs 2018 bağlantısını ziyaret edebilirsiniz. Elinize sağlık çok hoş bir yazı devamını bekliyoruz ..
Teşekkür ederim desteğiniz için!
Çok iyi bir noktaya değinmişsiniz. Herkes sadece kendisinin en doğruyu bildiğini düşünüyor ne yazık ki hal böyle olunca münazara münakaşa hepsi birer kavga ya dönüşüyor.
Günümüzün acı gerçeği.. :(
Ne yazık ki...