Hayalimdeki matematik öğretiminin en büyük parçalarından biri öğrencilerin sürekli iletişim halinde olduğu ve kendilerini güvende hissettikleri sınıf ortamını oluşturmak. Korkmadan kendi düşüncelerini ifade edebilecek olan öğrenciler kişisel anlamda özgürleşecek, aynı zamanda ferah bir beyinle öğrenmeyi kolaylaştıracaklardır. Bunu sağlamak için yüz yüze bakıp grup etkinliklerini gerçekleştirebilecekleri, arkadaşlarının yeni fikirlerini rahatça görecekleri sınıf sistemi kurulabilir. İnsan gazla çalışır, başarı her insanı tatmin eder düşüncesiyle yaşıyorum. Öğrencilerinin başarısını görmezden gelen bir öğretmen onların başarısına ortak olamayacaktır. Sınıfın hepsi her konuda mükemmel olmayacak, biliyorum. Ancak her birinin mükemmel olacağı bir alanı yakalayıp matematikle bağdaştırarak dikkatlerini çekebileceğimi de biliyorum. Bunların çok zor olacağı ve uzun bir yolculuk gerektirdiği de kesin. Ancak pes etmeyi sevmeyen ve başarıyla tatmin olan bir insan olarak öğrencilerin attığı her adım beni mutlu edecek ve uğraşması çok da zor olmayacaktır.
Diğer büyük parça da kavramlar arası ilişkileri anlamlandırarak, ezbersiz bir matematik öğrenimi oluşturmak. Örnek olarak ölçme konusunu ele alırsak (bu konu en çok kavram yanılgısı oluşan konulardan birisi) uzunluğun birbirini yineleyen birimlerden oluştuğunu kavratabilmek matematiksel anlamı oluşturmakta önemlidir. Bunun gibi 34 boyutlarındaki dikdörtgenin alanının aslında 4 tane 3 sütunun alanı olduğunu kavratabilmek de önemlidir. 1 birimlik karelerle bu dikdörtgeni kaplarsak 12 tane birim karenin alanı 34 lük bir dikdörtgenin alanını bize verecektir. 1 birimi küçülterek noktasal olarak düşündüğümüzde aslında sonsuz tane noktanın birleşimi bize bu dikdörtgenin alanını verecektir. Bu şekilde iki boyuttan oluşan çarpma işlemiyle kaplama işlemini bağdaştırmak kolay olacaktır. Yine bir başka açıdan yineleme algısını oluşturmak kesirlerin anlaşılmasını da kolaylaştıracaktır. 8 tane 1cm uzunluğundaki atacı aralarında boşluk kalmayacak şekilde uç uca eklediğimizde 8 cm uzunluğunu ölçtüğümüz gibi, aynı zamanda bir atacın uzunluğunun tüm uzunluğun 8de 1i olduğunu da görmüş oluruz. Bu iki örnekte açıklamış olduğum üzere temel amaç gerekeni yapmak olmayacaktır. Ders kitabının yönergelerini izlemek, etkinlik yapmış olmak için etkinlik yapmak, çocukları amansız ve amaçsız bir yarışın içine sokmak kaçınmam gereken temel esaslar olacaktır. Bilginin sadece öğretmende veya bir büyükte olmadığını, beynimizi biraz yorarsak aslında sonuca ulaşabileceğimiz düşüncelerini benimsetmek temel amaçlarımdan olacaktır. Sorgulamadan, araştırmadan aklına yatmayan bir bilgiye inanmak cahilliktir ve benim öğrencilerim çok zor bir ders olarak gördükleri matematikteki kabus gibi formülleri kendileri oluşturdukça korkmayacak; gerçek hayatı da sorgulayan, araştıran bireyler olacaklardır. Yapılacak olan işbölümü ve işbirliği uygulamaları her seviyeden öğrenciyi içerecek, başarmaya birlikte odaklanan öğrenciler de birbirlerine destek olmayı, birbirlerine saygılı olmayı öğreneceklerdir.
Bir önemli parça daha! Dersin işleyişi. Öğrencilerle arkadaş olmak aradaki öğretmen öğrenci ilişkisini yıpratıcı boyutlara taşımadan, önemli önlemler ve sınıf içi kurallar koyulacaktır. Kimsenin kimseden üstün olmadığı ancak herkesin birbirine saygı duyduğu sınıf ortamı sosyal hayata da yansıyacaktır. Sırtı öğrenciye dönüp tahtaya problemler yazmak, koltuğa oturup uzaktan kumandayla akıllı tahtayı yönetmek, eve verilen bir yığın ödev... Öğrencilik hayatım boyunca en nefret ettiğim ve geleceğe hazırlanan bir öğrenci olarak hiçbir saygı unsuru sezmediğim davranışlardan sadece bazıları. Öğrenci ve öğretmen iç içe, öğrenme birlikte!
Matematiksel anlam kazandırma, matematik öğretimi, matematik dersi... Peki zil çalınca ? Zil çaldıktan sonra merak edip düşünebilen öğrencilerin gerektiği kanaatindeyim. Ders arasında π sayısının doğanın her yerinde olduğunu söylediğinizde bunu merak edip "Nasıl?" sorusunun iteklemesiyle internetten karıştıracağı birkaç sayfa bile ufkunun açılmasına bir adım, öğrenilen bir bilgi, çalışan binlerce nöron demektir. Belki de merak edip araştıran bu öğrencilerimden birisi π sayısının basamaklarına bir tane daha ekler. Ya da onun gizemlerinden birini daha çözer. Kim bilir? Önemli olan o tertemiz kafalara girebilmek. Hayatı boyunca ezber yapmaya muhtaç kalmış, anladığı ve çözdüğü problemleri olsa da anlamlandıramadıklarına zaman bulamamış 15 yıllık bir öğrenci olarak gelecekteki hedefim sorunları çözebilen öğrenciler yetiştirmek.
Hep anlatılan büyük yarış: sınavlar. Sıralama için yarışan öğrenciler, sınavlardaki başarılarını yarıştıran öğretmenler, komşuyla yarışan ebeveynler derken arada harap olan gencecik bireyler. 10 tane formülü ezberlemek için 20 test çözmek yerine türetilen formülün mantığını öğrensek? Tabii ki böyle öğrenciler de var. Doğru düzgün fizik formülü bilmeden bütün soruları mantık yürüterek çözen öğrenciler de yok değil. Asıl ışık kaynağı onlar. Çünkü onlar sayesinde bu işin bu şekilde başarıldığını rahatça görebiliyoruz. Bütün öğrencilerin bu kadar rahat ve severek çözdüğü dersleri yaratabilirsek okul işkence olmaktan çıkar. Daha çok araştıran, okuyan, seven en önemlisi kendine güvenen bireyler yetiştiririz. Kendine güvenen insanın (egoist değil) yapamayacağı şey var mıdır? 100 kg düşünün. Normalde kaldıramayız der başkalarından "fikir" isteriz. Ama kendine güvenen insan iki aparat ve bir kaldıraçla bunu yapacağını bilip başkalarından sadece ufak "yardım" alarak işini kolayca halledebilir. Mübalağa yaptığımın farkındayım ancak olacaklar tam olarak bu olmasa da ben inanıyorum ki buna çok yakın!
Matematik benim için hep bir kabus olmuştur.
Sanırım bunun en büyük sebeplerinden birisi öğretmenimin aşırı derecede sert, ve ilgisiz bir adam olmasıydı. Bunu aşmak için internetteki dersleri izleyerek çalışıyordum.
Ve anca geçebiliyordum.
Daha fazla böyle öğretmenlere ihtiyacımız var!
Yazı için tebrik ederim ve sizi takibe alıyorum, başarılar dilerim :)
Çok teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için. İyi anılarla hatırlanacak faydalı bir öğretmen olmak için çaba sarf ediyorum :)