Dokuz ay anne karnında yaşarız. Sonra doğarız. Işık ile tanışırız. Gözümüz acır, kısarız. Ağlarız, sesimizi duyurmak isteriz. Büyürüz, güleriz, daha çok ağlarız, daha çok güleriz. Büyürüz, daha çok büyürüz. Renkleri severiz. Tutku için kırmızıya, asalet için mora, korku için siyaha çağrışım yaparız. Renklerin dünyası cazip gelir, bağlanırız. Sonra bir gün ışıklar gider, karanlığı hatırlarız. İçinden çıkıp doğduğumuz şeyden, karanlıktan korkarız. Fobi deriz...
Kaldırımlar
Gece karanlık, gökyüzü karanlık
kaldırımlar daha bir karanlık, daha bir ketum.
Adımlarım korkusuz, adımlarım cevval
eskitiyor tüm karanlıkları
amansız, bir o kadar amaçsız
Nereden nereye, niçin gidiyorlar?
Yıldızlar küskün, tek damla ışık yok kubbede,
Adım adım ışıksız.
Evlerde karanlık, evlerde sessiz, evlerde ölüm uykusunda.
Her biri kendi çığlığında boğulmuş,
sessiz birer ceset yığını artık.
Nerede tüm ışık, hani sokak lambaları?
Neden bitmiyor bu yol, nerede köşe başları?
Kaldırımlar neden bu kadar düz, hani su çukurları?
Bacalar neden tütmüyor, hani esen rüzgar?
Gece karanlık, gökyüzü karanlık...
I really dont understand these words but l just like the lines you wrote.good work
güzel bir yazı olmus