ÜŞÜYORUZ...

in #tr6 years ago

Arkadaşlar herkese merhaba,

Bugün sizlere birkaç gündür yazmak istediğim ancak elimin gitmediği bazı şeyleri yazmak istedim. Eski bir asker olarak 3 gün önce şehit olarak ruhunun ufkuna yürüyen yiğitleri saygı ve rahmetle anıyorum ve bu konuda birkaç birşey palaşmak istiyorum.

Tunceli'de daha önce komando olarak görev yaptığım için arazi yapısını, hava şartlarını ve halkının tutumunu gayet iyi biliyorum. Özellikle o bölgede inanılmaz derecede hava şartları sert olur hatta bazı karakollara erzaklar 6 aylık olarak verilir çünkü ekim veya kasımdan sonra mart nisan aylarına kadar ulaşım olamayan karakollar oluyor. Şu kadar söyleyim ki hayatımda 5m boyutunda kar ilk defa orada gördüm. o kadar çok kar yağıyordu ki tek katlı binalar görünmez oluyordu. karakollar nöbet yerlerine ulaşımı tüneller ile sağlıyordu.

Aslında karın doğuda bir başka ismi var ''Beyaz Barış'' derler. Çünkü kar o kadar çok olur ki ne bir ulaşım ne de hayatı idame edebilecek imkanlar kalır. Peki bu dönemde ne yapılır? Bu dönemde operasyonal birlikler nokta istihbarat ile sığınak tespiti yapmaya çalışır, teröristler ise ya köylerde destekçi olan ailelerin evlerinde ya da arazide sağlam bir sığınakta kış şartlarını atlatmaya çalışır. Özellikle kış aylarında destekçi olan köylerde kalarak örğüte yeni eleman temini sağlar baharın gelmesiyle birlikte yeni elemanlarla birlikte dağa çıkarlar.

Gerçek bir komutan bu dönemde yapacağı şey elindeki operasyonal birlikleri oradan oraya sürükleyip yoracağına elinde bulunan istihbarat timlerini ve ödeneklerini sonuna kadar kullanarak nokta istihbarat sağlayıp hem örğüte ağır bir darbe vurabilir hemde elindeki operasyonal birliklerin boşuna yorulmasına engel olabilir.

Bazı rütbeliler ise ben onlara komutan diyemem sadece rütbe almış şahıslar ise elde bulunan imkanları göz önüne almadan operasyonal birliğin herşeyi çözebileceğine inanıp ve üst kademeye bak ben kış aylarında hiç boş durmadım durmuyorum sürekli arazide çalışıyorum izlenimi vermek için 3m karda -20 derecelerde cebri yürüyüşler ile yetişmiş askeri yorar hatta askerin psikolojisi o kadar bozulur ki artık aldığı eğitimleri bir kenara bırakır ve o günü atlatmaya çalışarak olayı amacından tamamen saptırır.

Yakın zaman içerisinde örnek vermek istiyorum. 2011-2013 yılları arasında Bingöl tarihinin en büyük operasyonları yapılmış ve birçok terörist etkisiz hale getirilerek Bingöl yapılanması neredeyse tamamen yok edilme aşamasına gelinmiştir. Özellikle kış aylarında ağır darbeler vurulmuştur. Peki bunu yapan komutan nasıl başarmıştır? Cevabı çok basit elinde bulunan istihbarat timlerini çalıştırmış sadece çalıştırma ile olmaz maddi kaynak gerekir çünkü bilgi demek doğuda para demektir. Devletin bu iş için ayrılan bölümünü kullanarak birçok terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Yine aynı dönem Tunceli'de ise başka bir rütbeli askerleri oradan oraya sürüklemiş ve o sene elinde çok az sayıda terörist geçirmiş ve daha çok şehit vermiştir. Tunceli ve Bingöl illeri o kadar önemlidir ki örgütün karadeniz bölgesine açılan kapılarıdır bu illerde başarılı olmak örgütü hem psikolojik olara hemde lojistik açıdan tamamen çökertecektir. Bahar ayları geldiğinde terör örgütü genelde ilk eylemi karadeniz bölgesinde yaparak açılış yapar ancak kış döneminde bu iller ne kadar çok başarılı olursa karadeniz eylemi boşa düşer ve pisikolojik olarak örgütte bir yıpranma başlatır.

Başka bir konuya geçmek istiyorum. Bizim ülkemizde askere verilen değer gün geçtikçe düşmektedir. Özellikle teçhizat konusunda birçok asker kendi botunu kendi sırt çantasını veya daha başka teçhizatını kendi parasıyla karşılamaktadır. Alınan botlar beş para etmez değerdedir. Bırakın -20 leri hava en ufak soğuduğunda botun içerisi on kat daha soğuk olur. Diğer teçhizatları saymıyorum bile hücüm yelekleri çelik yelekler vs vs hepsi en son kalitede ve en ucuz olanlardır. Acaba başka hangi ülkede kendi askerine bu kadar az önem verilmektedir? Operasyona çıkacak birliğe yiyeceğinden tutun da en ufak teçhizata kadar en adi malları nasıl toplayabiliyoruz anlamış değilim. 21. yy. olmuş diyoruz ve hala Sarıkamış destanında olduğu gibi üzücü ve elem verici olayları yaşıyoruz. Sarıkamışta biliyorsunuz ki sadece 1 Kolorduya yetecek kadar kışlık teçhizat vardır ancak biz 3 kolordu göndeririz. O dönem Enver paşa birlikleri kontrol ederken denetlediği birlik soğuk iklim teçhizatlarını çıkarıp hemen yan birliğe verir ve sanki 3 kolorduda tam teçhizat hazır gibi paşaya gösterilir. İşte o dönemin böyle yalaka tayfa rütbelileri ile şimdi bu olaya neden olan rütbeli arasında bir fark yoktur.

Aslında bu kadar fedakar bir milletin ordusunun askerine verdiği değere bakmak istesen neresinden tutsan elinde kalacak ölçüdedir. Benim bu kadar zaman çalıştığım ve tarihinde şan ve şeref yatan bu kurumda gördüğüm en büyük yanlış; Problemi yukarıya arz edilememesi ve üst makama asla yansıtılmaması işte bu yüzden birçok kayıp veriyoruz.

Bu olayların mesulleri başta eksik malzemeyi kontrol etmeyen bölük komutanı ve teçhizatı kontrol etmeyip eksikleri görmeyen tabur komutanı daha sonra tabur komutanına eksikleri sormayıp sadece göreve gönderen bu eksikleri lojistik olarak desteklemek en temel görevi iken bunu hiç yapmayan alay komutanı, daha sonra bölge komutanı ve lojistik ve harekat komutanı ile birlikte genel komutandır.

Ancak sanki hiç hataları yokmuş gibi bugün tv ye çıkarak malzeme tanıtımı yapıp biz ordumuza en güzel ve en kaliteli malzemeleri alıyoruz diye seçmece giydirilen bir iki kıyafeti tanıtıyorlar. Sanki suçlu şehit olanlarmış gibi bu malzemeleri biz verdik onlar giymemişe demeye getiriyorlar.

Yazık diyorum. Başka da diyecek birşey bulamıyorum.


Kaynak