Hıdırellez, kültürümüze yerleşmiş bir inanış. Türkiye’nin her yerinde farklı etkinlikler ile kutlanır. Baharın başlangıcıdır Hıdırellez, yeni bahar ile birlikte yeşeren ümitlerin duaya dökülmesidir.
Ağaçların dallarına suyun yürümesi ile birlikte, yüreklere sevginin, damarlara ılık ılık kanın aktığı zamanlarda insanlar gelecek ile ilgili güzel hayaller, ümitler beslerler.
Kimi yavuklusu için dilekte bulunur, kimi canından bir can olan çocuğu için, kimisi kucağına bir bebek alabilmek için, kimi para, mal, mülk, kimi huzur, kimi de vatan için dua eder. Her ne için olursa olsun, ortak olan gönülden geçen güzelliklerdir.
Bizde dualarımızın kabul olması için, Hıdırellez’in mekanı olarak bilinen Hayat’a doğru gece yarısı yola çıktık. Gece yarısı çıkmamızın sebebi sabah güneş doğarken dileklerimiz, gül ağaçlarından alıp denize atabilmek için.
Tatilcan Turizm’in eşsiz konforu ile Hatay’ a doğru yola çıktığımızda dileklerimiz gönüllerimiz den çıkıp dillerimizde hayat bulmuştu. Gülüşmeler, şarkılar, türküler eşliğinde, birbirimize dileklerimizi anlata anlata Hatay’ a ulaştık. Samandağı’na geldiğimizde iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık ile karşılaştık. Ateşler yakılmış, yemekler pişirilmiş, ağaçların dalları renga renk dilek bezleri ve balon ile donatılmıştı. Kimse kimseyi tanımıyordu ama, kol kola halay çekip, aynı sofrada yemek yeniyor, çaylar ikram ediliyordu. Biz buyduk işte, kimse kimsenin memleketini, inanışını, kökenini, mesleğini bilmiyordu, kimsede merak etmiyordu biz koskocaman Anadolu’ nun temiz çocukları idik. Kin yok, nefret yok, savaş yok, ötekileştirme yok, biz hepimiz birdik, dileklerimiz bir, dualarımız bir, acılarımız bir, katığımızı paylaşıp, ekmeğimizi bölüşen insanlarız.
Dileklerimizi yazdık, isteklerimizin bir kısmının çamurdan maketini yaptık, kuma resimler çizdik ve güneşin ilk ışıkları ile kabul olması için dileklerimizi denize attık.
Benim dileğim, cennet vatanımızda sonsuza denk kardeşçe ve özgür olarak yaşamak. Çocuklarımız bu topraklarda kök salıp, büyüsün, savaş, yokluk bizden uzak olsun.
Dilek işlemlerimiz bittikten sonra, Samandağ sahilinde kahvaltımızı yapıp, denizin mis kokusunu içimize çekerek kahvelerimizi yudumladık, ne kadar iyi bir dilek dilemiştim gerçekten cennet gibi bir vatanımız var.
Harbiye’ ye doğru yola çıktık. İpek dokuma ürünlerin güzelliğine hayran kalırken, defne ve zeytin yağı sabunu satın alarak serbest zamanın keyfini çıkardık. Şelalenin muhteşem manzarasında Hatay’ ın yöresel yemeklerinin tadına doyamadık. O kadar acıkmıştık ki, tek sipariş çeşidini birazcık abarttık, kuzu etli patlıcan söğürme, oruk içli köfte, tepside keklik kebabı ve çiğ köfte. Hatay’a gelipte künefe yenmeden dönülür mü hiç, kabak tatlısı ve turunç reçelinin de tadına bakmadan geçemedik
bir hataylı (samandağ) olarak yazını özlemle okudum :/ güzel bir yazı olmuş teşekkürler