Sevgili arkadaşlar, hatırlayacağınız üzere bundan yaklaşık 20 gün kadar önce eve giren hırsızlarla ilgili bir paylaşım yapmış, gelen olumlu tepkiler üzerine en ince ayrıntısına kadar olayı ve sonrasında yaşadıklarımı anlatmaya karar vermiştim. Bugün sizlere bu konu ile ilgili altıncı bölümü sunuyorum. Umarım beğenirsiniz.
Yanımda birisi olsun, tek başımayken doktorların söyleyecekleri olumsuz sözler karşısında düşüp bayılırım falan korkusuyla yanıma amca oğlu Şerafettin’i de aldım ve Bakırköy Akıl ve Ruh Sağlığı hastanesine doğru yola çıktık.
Hastanenin bahçesinde bulunan Mazhar Osman heykeli tüm heybetiyle bizi karşıladı. Akıl hastanelerinde görmeye alışık olduğumuz, sanki bu hastanelere özel olarak yapılmış diye düşündüğümüz heykellerden, yere çömelmiş bir vaziyette sağ elini yumruk yapmış, dirseğini de dizine yaslamış bir görüntüsü olan “düşünen adam” heykelini söylemesem olmaz.
Buraya halk arasında niye deliler hastanesi dediklerini hiç anlamıyordum ta ki, buraya gelene kadar. Burada ki hastaların hallerini görünce insan onlara acıyor, onlar için bir şey yapabilir miyim diye düşünüyor ancak diğer taraftan da her an bir şey yapabilir düşüncesiyle yanına yaklaşmaya korkuyor. Bu izlenime nasıl vardım merak edenleriniz vardır belki, hastane bahçesinde koca koca adamların çocuklar gibi etrafta koşturmaları, bazılarının bank otururken sanki yanında biri varmış gibi tek başına konuşuyor olması, arada başını sallayarak olmayan kişinin dediğini tasdik etmesi, bir diğerinin duvardaki delikten bakarak dakikalarca gülmesi bende bu düşünceleri çağrıştırdı.
Daha hastaneye girmeden karşıma çıkanları görünce, amcaoğlum Şerafettin’i yanımda getirmekle ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. İçeri girip sıra numaramızı aldıktan sonra doktorun çağırmasını bekliyorduk. Amcaoğluna “sakın yanımdan ayrılma ve kolumu bırakmamaya çalış, düşersem başımı bir yere vurmayayım” diye de sıkı sıkı tembihte bulundum.
Eğer hastaysam iyileşmem gerekiyordu ama o kapıdan girince nasıl bir sonuçla karşılaşacağımı bilmiyordum. 216 nolu sıra numarası yanınca soğuk terler dökmeye başlamıştım, çünkü bizim numaramız yanmış ve içeri girmem gerekiyordu. Adımlarım beni ileri götürse de, kalbim kaç uzaklaş diyordu. Artık kaderimdem kaçamayağımı anladım ve…
Devamını bekliyoruz...