Selamlar Steemit sokağının biricik sakinleri, 2 gün önce sizlere Dışlanmak başlığında bir fotoğraf paylaşmıştım. O paylaşımda Fotoğrafla alakalı iki konu paylaşacağımı söylemiştim. Bugün birinci konumuz olan Dışlanmak terimini kendimce tartışmaya çalışacağım.
Dışlanmak yada dışlamak, değil medeniyet, medeniyet öncesi dönemlerde dahi var olan bir durum. Bunu anlamanın en basit yolu hayvanlara bakmak, bir çok hayvan türü bir aile veya bir topluluk oluşturarak hayatta kalmaya, doğayla savaşmaya çalışıyor. Bu hayvan türleri araştırıldığında dahi dışlamayı, dışlanmayı görebiliyoruz. Dışlamanın temelinde kendine benzemeyen sadece görünüş açısından değil mental anlamda da kendine benzemeyen birey-lerin, ortamdan, topluluktan uzaklaştırma eylemi olarak özetleyebiliriz.
Günümüzde insanlar arasında dışlanma, dışlama hala hem görünüş hemde fikirlerden dolayı olabiliyor. Görünüşten kastım çirkin olma, temiz olmama, giyinme tarzı, zenginlik ve fakirlik, elitlik(bu fikirlerin altında da sıralanabilir.). İnsanlar genellikle görünüşten kaynaklanan dışlama-dışlanmayı etik olarak görmüyor. Fakat buna tezat olarak fikirlerden oluşan dışlama-dışlanmayı daha olağan hatta yer yer mantıklı bulunuyor.
Dışlanmak, bünyeden bünyeye farklı tepki alan bir durum, birincisi, en yaygın en çok görüleni, depresyon içe çekilme, ikincisi, birinci ile beraberinde gelen asosyallik ile insanların içerisinde olan üretici, yaratıcı özelliğini ortaya çıkması, son olarak ele alacağım ise en büyük egoya sahip kimselerde görülüyor ki genelde ne depresyona giriyorlar nede yaratıcı kimlikleri ortaya çıkıyor. Bu adamlar kendilerine uygulanan dışlanmayı açıkça ret edip ya o ortamda kendine yer açıyor yada kendine yeni bir ortam kuruyorlar.
Depresyona giren kimseler kişiliklerinin soluklaşmasına izin veriyorlar ve toplum tarafından tamamen yok sayılarak hayatlarını tüketiyorlar. İzlediğimiz filmlerde, okuduğumuz hikayelerde hatta gerçek hayatta bile büyük suçlara bulaşan psikopatlar da bu duruma maruz kalmış olan insanlar. Yani toplum kendine zarar veren kişilikleri kendi yaratıyor. Bunu bilmeden yapıyoruz genellikle.
Asosyallik ile ortaya üretici, yaratıcı kişiliğini çıkartanlar ise, hayranlıkla baktığımız, izlediğimiz o büyük büyük şirketlerin sahipleri bu klasmana aitler. Ortamlardan, toplumdan dışlandıktan sonra enerjisini derslerine, oyunlara, teknolojiye, edebiyata, kendini geliştirmeye veren kimseler. Ben zaman zaman kendimi burada görüyorum. Dışlanan bir kimse değilim ama sosyal ortamlara girmekten genellikle kendimi uzak tutuyorum. Bunun başlıca nedeni sosyal ortamlarda insanların aslında çokta eğlenceli yada bana katkı yapabilecek şeylerin olduğunu göremememden kaynaklanıyor. Asosyalliğim içinde yer yer üretici oluyorum. Yer yer ise hiçbir şey yapmadan pinekleyen biri olarak görüyorum. Ama bazen ise sosyal ortamlara girip kafa dağıtıp, tekrar odamdaki yalnızlığıma dönüyorum.
Üçüncü tip modele girmek istemiyorum, onları anlamakta çok zorlanıyorum, çünkü kafam o şekilde çalışmıyor benim.
Size insanları dışlayın veya dışlanmaya karşı hep beraber savaş açalım demeyeceğim. Evet, çok kötü sonuçları da oluyor, çok iyi sonuçları da toplum yararı açısından baktığımızda. Sadece konu üzerinde biraz düşünün istedim, o kadar. Fikirlerinizi benimle yorumlarda paylaşırsanız sevinirim. :)
Cok güzel bi paylasim olmus. Asosyala örnek vermek istiyorum. Yaz ayiydi müşterimizin kizi sadece elinde telefonla ilgileniyordu ailesinin ona seslenmesini duymuyordu bile. Duvaein bir köşesine gecip sadece elindeki telefona pur dikkat bakip dunyayla bağını kesmisti. Ben çok üzülmüştüm. Çocuğun durumuna ama bence ailenin faktoru cok buyuk aile ve arkadas çevresi dışladığı icin bu yolu secmis olabilir.
This post has received a 0.16 % upvote from @drotto thanks to: @banjo.
Dışlanmak değil de çekilmek benimkisi:))
Bana göre asosyal kişiler diğer insanları dışlıyor. İnsanları istedikleri zaman asosyal kişiler hayatlarına dahil, istedikleri zaman da dışlayabiliyorlar. Ben insanlar ile aramdaki ilişkiyi dengede tutmayı seviyorum. Güzel paylaşım teşekkürler.