Olafur Arnalds , 1986 doğumlu İzlandalı piyanist, indie-rock müzisyeni ve şarkı yazarıdır. Şarkılarında yaylı çalgılarla piyanoyu harmanlar, tekrar eden melodileri hipnoz etkisi yaratır. Ayrıca elektronik müzik besteleri de vardır. Nils Frahm başta olmak üzere pek çok ünlü müzisyenle birlikte çalışmıştır. Henüz 20’li yaşlarında besteleriyle genç piyanist olarak ünlenmiş ve kısa zamanda ünü Avrupa sınırlarını aşmıştır. Türkiye’de de konserler veren Olafur, 2013 yılında konser öncesinde hamam keyfini fotoğraflamış ve haber konusu olmuştur. Yeteneklerinin yanı sıra esprili ve sempatik olduğunu da böylece göstermiştir. Sosyal medyada hatırı sayılır bir takipçi kitlesi olması da bundandır belki. Doğal tavırları ve açık sözlülüğüyle söyleşi ve konserlerinde de güldürür hayranlarını. Örneğin bir radyo konserinde sıkıldığında Youtube’da şarkısına yapılan yorumları okuduğundan bahsetmiş, Ljósið adlı en çok dinlenen bestesine yapılan felsefi yorumları ilginç bulduğunu çünkü şarkının sadece küveti anlattığını söylemiştir. Nitekim şarkıyı bir küvet reklamı için bestelemiş ancak firma şarkıyı beğenmeyip almaktan vazgeçince albüme eklemeye karar vermiş. Dolayısıyla para kazanmak için yaptığı bu şarkının düşünülenin aksine felsefi ya da sanatsal bir ilham kaynağı yoktur, sadece küvet sattırmayı amaçlamaktadır, bu durumda yorumları okumak onun açısından oldukça komiktir.
Olafur müzisyen bir aileden gelmektedir, kuzeni Olöf Arnalds İzlanda’nın ünlü şarkıcılarından biridir. Björk ile düet yapan bir isim olduğunu belirtmek durumu daha iyi açıklar sanırım. Olafur’un müziğe olan tutkusu gibi patates kızartmasına olan aşkı da bilinen bir gerçek. Öyle ki arkadaşıyla İzlanda da ilk kızartma dükkânını açmış ve adını "Reykjavik Chips” koymuştur. Ayrıca Olafur adının kısaltması olan Oli‘yi kullanmaktadır.
Olafur Arnalds’ın Living Room Songs ve İsland Songs albümlerini çok beğendim. Kendisiyle tanışmam Nils Frahm sayesinde olmuştu bu yüzden birlikte besteledikleri 20:17 ve diğer şarkılarını da önermek isterim. Kısaca bu albüm ve şarkıların temasından bahsedeceğim.
Living Room Songs albümünün tamamı Olafur Arnalds’ın evinin salonuna topladığı yaylı çalgılardan oluşan bir orkestrayla kaydedilmiş. Olafur piyanoda olmadığı zamanlarda orkestrayı yönetmiş. Bazı şarkılarda aile üyelerine de yer vermiş. Bütün sürecin ürünü olan living room songs video şeklinde kaydedilip film gibi yayınlanmış. Bu fikir Olafur’un ilham aldığı anlarda kolayca kayıt yapabilmek için telefonunun kamerasını kullanmasıyla ortaya çıkmış. Söylediğine göre albüm için kullandığı duvar piyanosu yaklaşık olarak 300 dolara aldığı kalitesiz bir piyano. Ancak Nils Frahm’dan öğrendiği bir teknikle ses kalitesini kendince ayarlamış. Tellerin üzerine eski bir tişörtten kestiği bez parçasını bantlamış. Pedalların altına da ince bir havlu koymuş, böylece çekiçlerin yüksekliğini değiştirmiş ve piyanonun alçak sesli yumuşak tınısını elde etmiş. Öğrendik ki en iyi müzisyenler bile pratik çözümlerle ucuz piyanolarını kullanışlı hale getirmiş… Albümü dinlerken ve filmi izlerken tatlı bir ev sıcaklığı hissettim. Belki de Living Room Songs isminin tek sebebi kaydedildiği yer değildir. Filmde şarkıların hikâyeleri, ilhamları ve kayıt sürecinde yaşanan olaylar da anlatılıyor. İzlerken keyif aldım, dinlerken huzur buldum bu yüzden öneriyorum.
İsland Songs albümü 2016 da çıktı. Olafur’un İzlanda’da gezerek, yerel sanatçılar ve müzisyenlerle çalıştığı ilginç bir albüm. Özellikle şair Einar Georg’un bir şiirle eşlik ettiği Árbakkinn isimli şarkıda, yaylıların yükseldiği bölümde verdiği duygunun tarifi çok zor. İlk dinleyişte kalbimden vurdu o kısım beni. Şiirle başlayıp, Olafur’un piyanoyla eşlik ettiği şarkının şiirin son bölümünde giren yaylılarla git gide devleşmesi, adeta içinize bir öküz gibi oturması yani duygusal anlar yaşamanızı sağlayabilir. Sağlamaya da bilir. Belki ben keman sesine karşı hassasımdır, anlamadığım dilde bir şiirden etkileniyorumdur. Belki de müziğin ortak dili, duygularımızı en güzel şekilde aktarıyordur. Bu konuda istediğiniz yorumu yapmak size kalmış.
Sort: Trending