Oysa üstüne titreyecektik
Soğuk yağar da buluşur gibi avuç içlerimiz
Bir şehrin bir köy bacasının koyu, belirsiz dumanı gibi usul usul
Akmaya verecektik kendimizi
Bir şey düşünür gibi ılık
Yorgun olmak olacaktı derdimiz
Eklemlerimiz ağrısından uyutmaz gibi
Gözler açık
Tavanda kuş kadar bir leke
Bakıp bakıp
Düşe değil de ışık olup akacaktık
Kırmızı, göz akar kırmızısı
Dudakların kırmızısı
Bir şey düşünür gibi ılık
Kapı çalıyor
Kelinin üstüne at sineği konmuş
Süt getirmiş adamın biri
Yağdan avare kesilmiş bidon, üstü toprak altı çayır izleri
Parayı tutuşturuyorum elinin kiri elime geçti onluk kirli ben kirli adam ...
Kapıyı kapamak gerekti
Kapı da kirli şimdi
Oysa dolanacaktık seninle kapılarda
Tokmak vurur gibi aceleci
Adımlar savsak
Bir tilkide kuyruk olup dolanacaktık içerek nefeslerimizi
Bir şey düşünür gibi ılık
Keşkesi olmalıydı hayatlarımızın
Birinin olmak sevimsiz uğraşı
Pek az aitim bu eve artık seziyorum
Bir kuğu hırlar gibi genizden
Iğne örer duvarda iki üç kadın hayaletleri
İğnenin deliğe girişi çıkışı
Yine de bir yer olmalıydı parmaklarına kapı kollarında
Su akar gibi kendiliğinden
Sarılmalıydı vücutlar
Bir şey düşünür gibi ılık ılık