Merhabalar,
1 yıldır vegan 4 yıldır da vejetaryenim. Vejetaryen olmadan önce de pesketaryen olduğum bir dönem olmuştu. Sonradan daha çok okudukça ve öğrendikçe hatamın farkına vardım ve vegan oldum geçtiğimiz yıl Temmuz ayında. Bu yazıyı benim gibi Türk toplumunda vegan olmuş insanların aileleriyle yaşadığı ve yaşayabileceği olası diyaloglarla başa çıkma rehberi gibi okuyabilirsiniz.
Bu yazının devamında iş arkadaşlarınıza ve yakın arkadaşlarınıza veganlığı anlatmak hakkında yeni yazılar göreceksiniz.
Şimdi gelelim Türk anne, baba ve hatta anneanne dedelerle nasıl başa çıkacağımıza.
Bu yola çıkan herkes azınlık olduğunu ve kendini sürekli verdiği bu karardan ötürü açıklamak durumunda kaldığını bilir.
Veganlık sadece bir beslenme biçimi değil, yaşam biçimi ve bir felsefedir.
Veganlık hakkında gelen sorulara nerede ve nasıl cevaplar verdiğimiz çok önemli. Şimdiye kadar yaşadığım deneyimlerden yola çıkarak ilk kuralın " beraber yemek yerken olabildiğince konunun naifçe konuşulması gerektiği" olduğunu söyleyebilirim. İnsanlar açken ve yedikleri şeyden haz alırken, yaptıklarının yanlış olduğunu söylemek, hemen bir karşı savunma mekanizması geliştirmelerine sebep oluyor. Neşeyle oturduğumuz kalabalık sofralarda gerginlik yaratmadan, insanların kendilerini suçlu hissetmelerine sebep olmadan, neden sofradaki çoğu şeyi yemediğimizi anlatmamız zor, farkındayım. Ancak suçlayıcı ve yargılayıcı bir dille kimseyi doğru bir şeyler yaptığımıza ikna edemeyiz. Hele ki muhattabımız kişiler bizden farklı jenerasyon ve kan bağımızın olduğu kişilerse, daha dikkatli olmamız gerekiyor kelimelerimizi seçerken.
Ebeveynlerimiz bizlere çocukluğumuzdan itibaren hayvansal gıda yemenin gerekliliğini ve vazgeçilmezliğini öğretti. Anne sütünden hemen sonra inek sütü içtik, ilk katı besinimiz yoğurt, peynir ve yumurta oldu doktorların da tavsiyesiyle.
Kansızlık çektiğimizde ya da hasta olduğumuzda haşlama etler, tavuk suyu çorbalarla tedavi edildik. Birçoğumuz lisedeyken bile geceleri ballı süt içiren annelere sahibiz. Yazlıklarda her pazar istisnasız tüm ailenin barbekü başında toplandığı, et, tavuk, balık ayırt etmeden hepsinin aynı anda uzun saatlerce tüketildiği ziyafet sofraları hepimizin aşina olduğu görüntüler. Misafirlere asla sadece zeytinyağlı ya da salata ikram edildiğini hatırlamıyorum. Onlar her zaman meze, yan yemek oldu Türk aileleri için.
Böylesi bir kültürün içinde, "ben veganım" demek türlü sorulara karşı da hazırlıklı ve donanımlı olmamızı da gerektiriyor. Eğer kendimizi yanlış ifade edersek, takipçisi olduğumuz bu felsefenin yanlış çınlamasına ve kulaktan kulağa yanlış aktarılmasına sebep oluruz.
Ben vegan olmadan önce vejetaryen oldugum icin ailemi biraz bu sürece hazırlamıştım ve şanslıydım. Tavukların zaten hormonlu oldugunu yememem gerektiğini onlar da savunmuştu. " Hadi et de tamam, onlar da antibiyotikli yemiyorsun ama balık?" Balık çok faydalı, yemen lazım" tarzı cümleyi çok duydum. Bu konuya ilk başta insan sağlığı açısından girildiğinde diyalogu ilerletmek ve ebeveynleri ikna etmek çok daha kolay oluyor. Onlara okuduğunuz makalelerden doğru rakamlarla doğru cevaplar verdiğinizde yeni argüman üretemiyorlar.
Ancak alışkanlıklarımızı değiştirmek çok zor ve yaşlı insanlar söz konusu olduğunda daha da zor. Doktorları kolesterol ya da tansiyon sebebiyle yasaklamadığı sürece de hayvansal gıda tüketmeyi normal ve doğal buluyorlar.
Veganlığımı açıkladıktan sonra çok büyük tepkiler beklerken ailem beni şaşırttı ve "Senin kararın, sen bilirsin kızım." dediler. Umarım herkes benim kadar kolay atlatır bu ilk açılma anını. Ama hala her lafın arasında "Zaten hiçbir şey yemiyorsun" demeden de duramıyorlar.
Eğer inançlı bir aileye sahipseniz argümanları "Allah hayvanları bizim yememiz için yarattı" olabilir. Böyle bir durumda, onlara et ve süt endüstrisinin korkunçluğundan bahsederek; bir yaratıcının milyonlarca hayvanı sistematik bir şekilde insanların işkence etmesi ve acılar içinde ölmesi için yaratmadığını söyleyebilirisiniz.
Aileleri en çok tedirgin eden durum bu yeni yaşam stiliyle yetersiz beslendiğimizi düşünmeleri. Onlara hayvansal protein yerine bitkisel proteinle de gayet sağlıklı olabileceğimizi birkaç basit dille yazılmış makaleyi örnek göstererek anlatmak bayağı işe yarıyor. B12, Omega 3&6 ve Demir kısmında da hayvansal gıda tüketen herkesin eksiklik yaşayabileceğini ve dışarıdan takviye almanın yanlış olmadığını anlatmalıyız. Doğru beslendiğimize ikna olduktan sonra, düzenli kan testleri sonuçlarıyla söylediklerimizi kanıtlamak bir sonraki adım olmalı. Ben her yıl olduğu gibi bu yıl da check-upa girdim ve bu yılki sonuçları heyecanla bekledim çünkü vegan olduktan sonraki ilk kan testlerimdi. B12 seviyem belirtilen aralıgın en ust noktasında, demir depolarım ise dolu ve kullanılabilir çıktı. Ayrıca süt ürünleri kestikten sonra sabahları daha dinç uyandığımı ve hazım problemi çekmediğimi de eklemeliyim.
Veganlık doğru ve bilinçli bir şekilde uygulandığında kanser, şeker ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Hormonlar ve antibiyotiklerle şişirilmiş zavallı hayvanları tüketmemeyi ailelerimize en çok da bu sağlık yönündeki faydalarıyla anlatmak; onların desteğini kazanmak için en başarılı yöntem.
Vegan ol, hayat kurtar!
Sevgiler.