Kişisel yazılar yazmayı tercih etmesem de bugün izninizi isteyerek sizlerle paylaşmak istediklerim var...
Herkesin burada olma sebebi farklı değil mi? Tek tek yazmaya gerek yok sebeplerimizi, ama ortak olan "kazanmak"...
İnsan kazanmak için buradayım ben...
Bildiklerimi anlatmak, bilmediklerimi öğrenmek, eleştirmek, eleştirilmek, içinde yaşadığım eksik gediklerini bildiğim topluma küçük çok küçük de olsa sesimi duyurabilmek için buradayım...
Kimsenin kalbini kırmadan; hakaret etmeden, aşağılamadan, ötekileştirmeden, büyük bir ailenin bireyleri gibi sevgi ve saygıyla, anlayışla sorunlarımızı konuşmak için...
Farklılıklarımızın gerçek güzelliklerimiz olduğunu bilerek, eksiğimizin birbirimizle konuşamamak, dinlememek olduğunu gözlemleyerek sonucunun ne olacağından bağımsız doğru bildiğimi yapmak için yazıyorum.
Öyle tuhaf zamanlardan geçiyoruz ki, tüm kavramlar birbirine karışıyor, karşıtlıklar arasında aynılıklar görmek yoruyor, geleceğe dair umutlarımı yerle bir ediyor...
Kendimi Don Kişot misali yeldeğirmenlerine savaş açan, bir ütopya sakini gibi hissettiğim oluyor bazen...
"Ne anlamı var?" sorusu daha çok yankılanıyor, kendimi her zamankinden daha yalnız hissediyorum, coşkun kalabalıklar içinde...Parçası olamadığım o keskin inançlı kalabalıklar...
Ben doğru bildiğimi söylemek için buradayım, değişim için, daha güzel bir hayatı hak ettiğimize inandığım için, söylenmeden üstü kapatılanların, bizi bizden kopardığını bildiğim için...
Meydanı aydın bozuntularına bırakmamak için, kendi kütlemce bu alemde yer kaplamak için, her türlü dayatmaya karşı hep birlikte direnebilmek için, karşıtlıklardan besledikleri arabalarının tekerlerine çomak sokmak için...
Keyifsiz hem de oldukça sıkıcı, bana hayatımı, amaçlarımı, tercihlerimi sorgulatan birkaç gün geçirdikten sonra bir arkadaşımıj gönderdiği köşe yazısının yarattığı tepkiyle yeniden kendime geldiğimi söylemeliyim...
Örneklerinden hemen her yerde bulabileceğiniz bir köşe yazısı...
Günlük siyaset, her ne kadar takip etsem de, yazmayı sevmediğim bir alan... Ancak bugün kendim için, savunageldiğim değerler ve ilkelerim için yazmak zorundayım...
Büyük gazeteci ya da yazar, aydın sınıfına girecek biri olmak yani, çok kolay bir iş...
Tahmininizden de kolay...
Konu bulacaksınız öncelikle, bu topraklarda bulmakta hiç sıkıntı yaşamayacağınızı siz benden iyi biliyorsunuz, hele ki siyasetse alanınız...
Bir av seçeceksiniz sonra, gündemde olan, sosyal medyada çok konuşulan, tarafları belli olan, şöyle semiz bir av...
Artık siyasetçi mi olur, şehitler mi, tacize uğrayan bir kadın veya çocuk mu, zavallı bir minik köpek mi siz karar vereceksiniz,
Avınızı iyi tanıyacaksınız, mevcut teknoloji ile çok da zor değil, arama motorlarına bir iki tıklamanız yeterli, bilgileri toplayacaksınız, kronolojik sıraya dikkat ederek, yazacaksınız,
Neyi mi?
Bulduğunuz bilgileri...
Yazının ortasında birkaç iri, iddialı cümle atmayı unutmayacaksınız, ajitasyonu sakın unutmayın, hamasetin dibine vurmayı da...
Herkesin kolayca ulaşabileceği bilgileri sıralarken araya arkadaşlarla sohbet ederken aklınızda kalan birkaç vurucu cümleyi yorum olarak da ekleyin,
Olur ya kişisel bir husumetiniz ya da başka saiklerle eklemek zorunda olduğunuz konular varsa bunları araya ustalıkla serpiştirin...
Yazınızın tamamına hâkim olması gereken bir karşıtlaştırma/kamplaştırma mutlaka olmalı, beğenisine oynadığınız kesimin kendisini sorgulamasına asla fırsat vermeyecek şekilde boşlukları karşı tarafa yapacağınız saldırılarla sıkı sıkı kapatın, hava alamasın okuyanlar,
Tarafsız, bağımsız haberci etiketini kullanmayı asla unutmayın, ara sıra kendi reklamınızı yapmayı da,
Karşı taraf için sıfatlar kullanmayı sakın ihmal etmeyin, bu sıfatlar okuyucu tarafından çok beğenilecek çok kullanılacak, o sıfatların gün gelip toplumu iyiden iyiye germek için kullanılacağını aklınıza bile getirmeyin,
Avınızla ilgili saptamanızı sona saklayın, bu noktaya kadar getirdiğiniz olguları, bilgileri elinizde kesin delil olmasa da, bu yazının tümünden çıkarılması gereken sonuç budur anlamında süsleyerek sunun...
Düşünmeye ne gerek var düşünülmüşü var diyerek okunsun yazılarınız,
Eleştirilmeye kalkanları eski yeni sıfatlar ekleyerek susturun, onlar da kim oluyorlar?
Kısacası, atın kuyuya bir taş bırakın kalsın öyle...
Çıkaracak kırk akıllı, o da varsa öyle birileri elbette, kendi kendilerini yiyorlardır...
Akıllarında bir soru,
Yüreklerinde ağrı,
Yüzlerinde derin yaş izleriyle...
" Ne olacak bu memleketin hali?" ...
Geleceğe yatırım yapmak lazım, henüz doğruyu yanlışı ayırt edemeyecek yaşta olanlara doğruyu yanlışı öğretmek lazım, belki bizler göremeyeceğiz ama iyi bir dünya bırakmıyorsak eğer dünyayı iyi yapacak miraslar bırakmalıyız. Kaygılarınızı paylaşan pek çok insan var, umarım bu kaygılar geleceği güzel yapmak için itici bir güce dönüşür. Hep beraber çalışmayız, iyiyi, güzeli ve doğruyu önce öğrenmek sonra da öğretmek için. En azından öyle olması gerektiğine inananlardanım.
Çok haklısınız...
Eleştirel bakış açısını hâkim kılabilmek, soru sormayı alışkanlık haline getirebilmek bütün mesele...
Değerli katkınız için çok teşekkür ediyorum,
Sağlıcakla kalınız
💐
Ben görüşünüze pek katılmıyorum.
Çocuklara doğru ile yanlışı öğretirsek, kendimizin kopyası olan bir nesil yetiştiririz. Önemli olan doğru ile yanlışı öğretmek değil, doğru ile yanlışı ayırt edebilmeyi öğretmek. Sürekli sorgulayıcı bir nesil yetiştirmeliyiz. Her şeyi sorgulayan bir nesil.
Bu her şeyin içinde de bizim onlara öğrettiklerimiz de olmalı. Yani doğru ve yanlış, dönemin koşullarına göre değişir. Biz ayırt etmeyi öğretemezsek, o nesil ilerleyemez. Öncelikle eldeki bilgi sorgulanmalı.
Yorumunuzu yeni fark ertim, kusura bakmayın geç bir paylaşım olacak:
Doğru ve yanlış zamana göre değişmez kanımca, insanlık tarihi boyunca hemen tüm belgelerde, ilâhi kitaplar dâhil, tariflenen doğru ve yanlış benzerdir. Evrensel değerler değil midir örneğin hiçbir canlının fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne zarar vermemek, hakkı olmayanı almamak?
Kötüler hep oldu ve olacak, iyileredir aslında tüm öğütler, vazgeçme, çalış, terazinin iyi kefesinde ağırlığını arttır değil midir?
Çocuklara evrensel doğru ve yanlışı öğretmeden doğru seçim yapmalarını bekleyemeyiz kanımca...
Tarihsel gerçekleri de gerçek halleriyle aktarmalı, çıkarılması gereken dersleri sorularla ama mutlaka bilgi ile yapmaları için destek olmalıyız...
Yanlış ya da daha vahimi yanıltılmış gerçeklerle o evrensel doğruyu bulmalarını beklemek imkansız değilse bile zor yolu seçmek gibi geliyor bana...
Soru soracaklar, evet
Sorduktan sonra okuyup öğrenecekler, öğrendiklerini karşılaştıracaklar, evet
Tekrar soracaklar...
Ama düşünecekler sürekli...
Bilginin varlığını sorgulayarak doğruların inşasına devam edecekler..
Muhalifliğinizi hiç kaybetmemeniz dileğimle :)
Selamlar
Günümüzde birçok köşe yazarları aydınlar böyle ancak güzel günlerin geleceğini hissetmemek imkansız. Ancak güzel günler yakında deyip beklemek yerine o güne kadar mücadeleye devam etmek şart. Elinize sağlık
Çok teşekkür ederim, köşeleri kapıp rahat köşelerinde oturup geleceğimizin köşelerini yontmaya çalışanları ciddiye almıyorum artık :D
Doğruyu bulacağız bayatımızla geleceğimiz arasındaki duvarları kaldırdıkça...
Selamlarımla
🎓
Parçası olamadığım o keskin inançlı kalabalıklar...
Keskin demişsin ya. Ne güzel demişsin. Bizi bir arada tutan her şeyi kesti. Çünkü aynı inançlıymış gibi yapanlar dedi ki; sen bizdensin.
O da o güne kadar bilmediği bir grubun ezelden beri üyesi olduğuna inandı.
Tarifi güzel vermişsin. Takip eden lahanalar olduğu sürece aydınmış gibi yapmak gerçekten formülize edilebilir.
Çok teşekkür ederim,
Modern çağın filozofu olmak budur işte, yorumunuzdan yeni bir söylem çıkarılabilir, yeni sorular..
İtici bir yorum yazmışım değiştiriyorum izninle :)
Belki bir gün azminden feyz alırım :)
Hangi yorumunuz itici gelen?
Bence değiştirmeyin, değişmeyin de...
Değiştirdiğim yorum o :) Reflekslerimle yazmışım yahu olur öyle :)
Çok anlayışlıyımdır Doktor :D
@pars11 seni buraya davet ediyorum. Sitenin en olumlu kalan insanı kendisi
: D
Olumlu kalmaya devam edebilmek mesele.. Zaman gösterecek sanırım
Olumlu kalabilmek bir sanattır bu hayatta 😃
Hayatta ve bu güzelliği ruhunuza işleyen şahane ülkede... Karşılıksız sevmeyi öğreten muhteşem haliyle dünyanın en tuhaf sanatçılarını yaratırken olumlu kalmayı seçmek zorunda kalırsınız çoğu zaman...
Süper bir yorum...
İnşallah güzellikler hepimizin olsun...
@doctorbishop Gelecekte sitemitten kazandığım milyonları sayarken hayal ediyorum kendimi. İşin şakasını geçersek dediğiniz gibi iş bardağın çeyreği bile dolu olsa nereden baktığınla alakalı. Ben karakter olarak sadece steemit'i değil tüm hayatı eğlence ve şakaya vurma iyi yanlarını görme ve bundan zevk alma eğilimindeyim.
Olumlu bakışın temel gıdası bu deği mi? Dengeye gelebilmek için diğer kefeye eğlence atalım o zaman :)
🙏🏻
This post has received a 1.04 % upvote from @drotto thanks to: @cinelonga.
İnançlar keskin oldukça "Kimsenin kalbini kırmadan; hakaret etmeden, aşağılamadan, ötekileştirmeden, büyük bir ailenin bireyleri" olmamız çok zor.
Maalesef bu keskin inançlılılık çoğunluğa hakim. En az %85 lik bir oranda insanlar herhangi bir konuda keskin inançlılar. İnsanlara kırmızı çizgileri olması gerektiği öğretilmiş, insanlara anlamsız bir gurur - onur kavramı öğretilmiş.
Kendine muhafazakar değilim diyenler bile çok muhafazakar, çünkü muhafazakar demek mutaassıp demek zannediyoruz. Halbuki muhafazakar demek kendi içinde bulunduğu fikirleri, inandıklarını, yaşam şeklini vs.. çok zor değiştiren ve her daim muhafaza eden demek.
İnsanlar insanlara takım tutar gibi parti tutuyorlar derken, kendileri de şu partiye asla oy vermem, ben yıllarca x partisine oy verdim diyor gururla.
Fikrini değiştimeye bir ad koymuşlar dönek diye. Halbuki kişisel öz çıkarları için fikirlerden uzak bir şekilde saf değiştirendir dönek.
İşte dönek olmamak için, kırmızı çizgileri oldukları için, çok gururlu ve onurlu oldukları için tartışamıyorlar. Her zaman onlar için söylenmemesi gereken fikirler düşünceler var. Bunları dile getirenler zaten konuşmaya değmeyecek aşağılık mahluklar.
Her zaman kendi kafasındaki net bir şekilde doğru olduğu yönünde ve fikir değiştirmeye, yanlış düşünebildiğine olanak vermeyen insanlar hakaret etmeden, aşağılamadan, ötekileştirmeden konuşamıyorlar ve bu sebeple de bir ailenin bireyi olamıyorlar.
Tüm topluma sirayet etmiş bir hastalık bu. Nedeni ise sıkı sıkıya bir yere, bir şeye aidiyet duyarak, oranın elde ettiği her başarı menfaat veyahut duruşta hiçbirşey yapmadan kendilerine pay çıkarabiliyorlar. Kendilerini bu şekilde bir şey olarak görüyorlar. Çünkü biz gerçekten birşeyler yaparak kendimizi yormayı sevmiyoruz, bir yere ait olup keskin fikirlerimizden taviz vermeden bir iki kelam ettik mi kolay yoldan bir şey olduğumuzu düşünüyoruz.
Vesaire vesaire vesaire...
İnsanoğlu bir çok yerde bu şekilde maalesef, bu sebeple takım tutarken de şiddetli tutuyoruz, sevdiğimiz şarkıcıya şiddetle bağlanıyoruz, sevdiğimiz müzik türünün fanı oluyoruz. Siyaseten taviz vermiyoruz. Hiç bir şey yapmadan vatan millet adı altında savunma mekanizmaları geliştirip kendimizle gurur duyabiliyoruz.
Ne diyordum..vesaire vesaire vesaire
Konuyu derinleştirdiğiniz için çok teşekkür ederim sevgili tahirozgen :)
Evet, yazdığınız tavırdaki insanlar var, sayılarının artışı birilerinin çok işine de geliyor... Ne güzel kazandık demek yerine ne güzel yendik demek daha zevkli geliyor sanırım. Yenilenin aslında kendileri de olduğunu göremeyecek kadar gerçeklikten kopuk yaşamaktan vazgeçemiyor birçok insan...
Bu duruma yani bu toplumsal ateşe en çok odun taşıyanın kimler olduğunu tartışmamız gerekmez mi?
Durum tespiti yapmanın ötesinde, tedavi için bizler kendi hayatımızda bu durumu tersine çevirmek için çaba harcasak nasıl olur?
Kimler bu karşıtlıklardan besleniyor örneğin? Kimlerin işine geliyor?
Bu soruların cevaplarını arıyorum aslında...
Canlı bir organizma gibi görüyorum ben toplumu... Bazı parçaları bütünlüğü bozacak şeklide kendilerine ve çevrelerine zarar veriyorsa bunu fark edip uyarı sinyalleri vermesi gereken sinir uçları gerekmez mi?
Nerede o sinir uçları?
Nelerin peşine düştüler yıllardır?
Bu hastalığın bu kadar ilerlemesinin sorumlusu hastalığı bulaştıranlar mı yoksa mücadele ediyormuş gibi yapıp gününü gün eden hamasi söylem ustaları mı?
Sinir uçlarıyız biz, hepimiz... Farklı siyasi anlayışlarımızla ama bu organizmanın sağlam ve sağlıklı kalması ortak dileğimizle...Uyaracağız, doğruyu eğmeden bükmeden, isimlere indirgemeden, ilkeler üzerinden birlik sağlayarak söyleyeceğiz... Önce biz buradaki ütopyada bu birliği sağlayacağız, bu anlayışa uygun davranacağız, sonra büyüyecek yerleşecek...
İklim önemli diyeceksiniz, o iklimi de bu anlayış getirecek...
İnanmamak için somut örnekler aradığınızı tahmin edebiliyorum;
Tarih felsefesi boyutundan bakalım o zaman, insan her zaman güzelliğe meyleder, çirkinliklere takılıp kalmaz...
Güzellikler için elimizden geleni yaptık biz diyebilmek için sonuna kadar mücadele; herkes için hem de...
Uzun bir maraton bu... Kendi koşumu yapmak istiyorum ben, beni dinlemezler de demiyorum, ötekileştirmiyorum, önce benimle aynı tarafta olduklarını iddia edenlere anlatmaya çalışıyorum, ne fark edecek de demiyorum... Benim için fark ediyor çünkü...
Karanlıktan, mağaranın içinden dışarı koşuyorum ben, arkada kalmak isteyenlere bakıp vazgeçemem...
Dışarısı güzel, hem de çok güzel :)
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
Tebrikler! Yazınız @tryardim topluluk hesabından oy kazanmıştır. #tr tagi altında kaliteli içeriklerizi görmekten mutluluk duyarız. Detaylı bilgi için Tryardım Desteklenen İçerikler 27 Haziran 2018 bağlantısını ziyaret edebilirsiniz.
🙏🏻