Toplumda iki kısım var; bir kısım başkalarıyla paylaşmak istiyor, diğer kısım da istemiyor.
“Merhameti” istedikleri gibi bölüyor insanlar, “adaleti” istediği gibi bölüyor, böylece iki parça arasında da “barış” sağlayamıyor.
10 tane adam var, her şeye sahip olan ve diğer tarafta da 10 milyar insan var, açlık içinde. Alma isteğimizin içinde, bu dünyada kullandığımız özellikler var ve bazı özellikleri de “vermek” için kullanıyoruz. Ama bu başka bir dünyada. :) Bunlar aynı özellikler ama bunlar zıt şekilde çalışıyor. Bence birbirine karıştırmayın!
Bu dünyada bizler hep egoistiz.
10 milyar insan var, bu 10 milyar insanın var olması için -bir problem olmadan- ne yapmam gerekiyor?
Onlarla paylaşmam gerekiyor, %1 olarak ve bu verdiğim şey, adaletli olmalı. İşte Tanzanya'daki adam Bill Gates’den daha mı az hak ediyor bir şeyi? Neden bu adaletli değil?
Eğer sen “doğruluktan” bahsediyorsan, herkesin hak ettiği şeye sahip olması lazım. Şimdi Tanzanya'daki adamın 10 çocuğu var ve onları besleyemiyor bile. Bill Gates de zavallı, parasıyla ne yapacağını bilmiyor! Niye bu şekilde olmalı? Adaletli bir bölünme olmalı, herkes kabiliyetine göre vermeli ve diğerleri kendi ihtiyacına göre almalı. Sosyalist bir koşul!
Ama bizler bunu yapamıyoruz! Çünkü egoistiz. O yüzden en üstteki %1 lik kesim, bu şekilde vermiyor. Eğer ben bu %1’in içinde olsaydım, ben de paylaşmak istemezdim. Nasıl olacak bu peki? Ne yapacağız şimdi?
Yani toplumu bir arada tutmak için ne var? “Merhamet” var, “adalet” var, “barış” var. Yani kısaca “doğruluk” niteliğini, bir şekilde, bir şeyleri sakinleştirip düzene koymak için ortaya getirdiler.
Onlara birazcık veriyorsun, alma istekleri sakinleşsin diye.
Böylece var olmaya devam edebilirler. :)
Peki bu onları neden sakinleştirmiyor? Çünkü onlar köpek değil, bir parça et atıp sonra sakinleşecek öyle mi?
Benim böyle bir köpeğim vardı. Her gün 1 şişe süt ve 1 kilo et veriyordum. Bu ona yetiyordu. Başka bir şey istemiyordu. Bu beni şaşırtıyordu. Oldukça büyük bir köpekti.
Peki bu 10 milyar insan ne istiyor? Onlar köpek değil. Onlar daha çok istiyor. Kendi egoistik isteklerinin içinde herkes tüm dünyayı almak, yutmak istiyor. Peki onları tutan ne!
Bill Gates ne yaptı?
Bir şekilde bunu kendi kazandı. Yani toplumun kurallarına baktığımızda, onun yaptığına hırsızlık diyemeyiz, ama zayıfın (doğruluk özelliği) kurallarına baktığımızda buna hırsızlık deniyor. Yani doğruluk niteliğine göre bakınca hırsızlık olarak kabul ediliyor.
Benim olan senindir!
Senin olan da senindir!
Eğer ben zeki isem, daha başarılıysam, ne yaptım? Daha çok çalıştım, yukarıdan aldım bunları. Bu daha gelişmiş özelliklerin hepsi bana yukarıdan verildi. Bundan dolayı da başarılı oldum diyorum.
Peki onlar beni neden kıskanıyor?
Kıskanıyorlar, çünkü onu yukarıdan aldın!
Ama ben almadım ve bununla hemfikir değilim.
Bu eşitsizliği, yani bu yukarıdan gelen adaletsizliği, yani üst sistem tarafından.
Peki bizler bu eşitsizliği nasıl devam ettireceğiz?
Yani insanlar gelip diyorlar ki hemfikir değilim. Neden serzenişte bulunuyorlar, kime serzenişte bulunuyorlar? Üst sisteme ve üst sisteme şikayette bulunuyorlar. Bu da çok büyük bir problem! :)
Sağlıklı, akıllı, zeki insanlar var 30 yaşındalar, parlamento üyesi oluyorlar, ne yapıyorlar? İki dakika konuşuyorlar parlamentoda, iyi maaş alıyorlar. Diğerleri de diyor ki işte ben de Afrika'da bir köyde doğdum, falan filan…
Yani bunlar gerçek serzenişler.
Bizler eşit değiliz!
Peki Bizler üst sistemin yaptığı şeyi, nasıl düzelteceğiz? Problem de bu!
O yüzden denir ki: eğer beni beğenmiyorsan, beni yapan ustaya git!
Bununla hemfikir değilim, eğer bizler eşit olsaydık, gerçekten de böyle karışıklık olmazdı.
Eşitsizlik, bizlerin başkalarının zayıflığından yararlanmamızdan geliyor.
Üst sistemden başlayarak, bizler eşit değiliz zaten.
Yani hem zayıf hem kuvvetli şikayet ediyor.
Ve ne istiyor? Diyor ki;
“Bu dünyayı üst sistem düzenledi. Ne yapayım yani? Akıllıyım, kendimi zayıf olmak için kafamı mı eğeyim? Yani başarılıyım, kendi açımdan düşüp, zayıf mı olayım?”
Bizler eşit değiliz, çünkü aramızdaki eşitsizlik sayesinde üst sistemle olan eşitliğe ulaşmamız gerekiyor. Sadece onun içinde bizler eşit olabiliriz.
Başka yolu yok!
İnsanlar bu dünyada neler oluyor anlamıyorlar.
Filozofların kafası herkesten daha fazla karışmış.
Bizler üst sistemin içinde eşitiz demek, her şey tek bir demet, bütün durumuna geliyor demektir. Son durumda her şey bir küre olacak.
Tüm eylemlerimiz tıpkı üst sistemin yaptığı gibi vermek için olacak. O yüzden, diğerlerinin içine entegre oluyorum ve tüm davranışlarımın diğerlerinin isteklerini gerçekleştirmek için olsun diye çalışıyorum. (Böyle bir çalışmayı, aynı şekilde düşünen bir arkadaş topluluğu ile yapmanızı,, kötü niyetli kişilerin egoist isteklerini yerine getirmeye çalışırken kendinizi bulmamanız için öneriyorum. :))
Burada davranışı kimin yaptığı değil, kimin için yapıldığı önemli olmalı.
Yani, dostunu kendin kadar sev!
Ona bir sandalye veriyorum, ona bir yastık veriyorum vesaire. Sadece bunu yapabiliyorsam bile yeterli.
O zaman insanlar arasında bir fark kalmaz. 100 kilo veren de var, 2 ton veren de. Fark etmiyor.
Çünkü herkes, kendi kabiliyetinden yapıyor, kendini kısıtlıyor ve üst sistem nasıl veriyorsa o da veriyor, sahip olduğu her şeyle birlikte! Kimse burada kendi isteğine bakmıyor. Bu alanda herkes önemli, bir olarak, büyük küçük fark etmez.
Bu dünyada eşitliğe ulaşmaya çalışmak, her zaman yıkım getirir.
Yani ne yapıyorlar? Bak! Avrupa Birliği zorla oluşturulmuş. Ne yaptılar? Bulgaristanı, eski Sovyet ülkelerini bir araya getirdiler. Litvanya olsun, Estonya olsun, tüm fabrikalarını kapatmaya zorladılar. orada, Portekiz'de İspanya'da ağlıyorlar, çünkü balık tutmaları yasaklanmış!
Onlar hayatları boyunca balık tutan insanlar! Yunanistan aynı şekilde, yani tüm Avrupa bu halde. Şimdi bir geri reaksiyon alacaklardır tabi.
Amerikalilar ne söylüyor? Tüm bu Latinler, Afrikalı amerikalılar, daha hafif koşullarda üniversitelere kabul edilebilir. Çünkü yönetimleri geçmişte eğitimden uzak tuttukları bu kitlenin eğitimsizliğinden şikayet etmeye başladı ve bir sonraki nesil daha gelişmiş olsun diye bu işi onlar için kolaylaştırmaya çalıştı. Ama bu çalışmıyor!
Çünkü üst sistem çomak sokuyor.
Bazı yarım yamalak çözümler var tabi. Ama her şey dünyaya üst sistemden gelir. Her şey! Bunu, sadece herkesi alma arzusunun üzerine çıkarttığın zaman çözebilirsin.
Hoşgeldin tatlım yazılarını özledim. Yazdığını görünce çok sevindim 😍 yine güze bir şekilde doğruları ifade etmişsin harikasın 🤗
Ben de sizleri özledim @baycan yaşamın içinde bazen çok şaşırtıcı, biraz durdurucu şeyler olabiliyor ♥ yine de olup biteni de bizleri büyütüp bakış açımızı olgunlaştırdığı için seviyorum. 🤗 bir daha bu kadar uzun ara vermeme gerek kalmaz umarım ♥♥♥
İnsanların kurduğu sistem o kadar kötü ki;
Çalışmazsan borçlanıyorsun, yaşamın kısıtlanıyor. Çalışınca da bir şeyler alıp, yatırım yapmazsan, kazandığın para değerini kaybedip, yok oluyor. Hatta bir şeyler almayıp, maddi yönden ilerlemezsen, etrafındaki insanların sana saygıları azalıyor. Özellikle Türkiye'de bir konu var, yaya geçitlerinde hep insanlar bekliyor, arabalar geçiyor :(
Ama Yaradanın kurduğu sistem o kadar güzel ki;
Sen çalıştıkça, çabaladıkça, bir yerlerden bir şekilde sana karşılığı geliyor. E zaten bu dünyaya kazık çakmayacaksın, her şeyi satın almana gerek de yok. Seni aç ve açıkta bırakmadan yaşatıyor bu dünyada.
Biz insanlar olarak hem kendimizi, gereğinden fazlasını almamaya yönelik eğitmeliyiz. Fakat bir görevimiz daha var. Gereğinden çok fazlasını almış ve başkalarının haklarını yiyenlere de karşı çıkmalıyız.
Sorun şu ki her iki durumu da yani varlıklı ya da fakir olma durumunu Yaratan yapıyor, ya da en azından göz yumuyor. O'nun iyi olduğunu ve mükemmel olduğunu düşünüyorsak bunu böyle yaratmasının bir sebebi olmalı, ve insan ne yapıp yapıp bu sebebi bulmalı, yoksa nihayetinde Yaratan'a hak vermek şöyle dursun kendimizi O'nu suçlarken buluruz.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Benim çözümüm "Komşunu kendin gibi sev!" davranışını sosyal medyaya resmen bombardıman etmek. Çünkü marka reklamı satış pazarlama için yapılanları taklit edip, insanların nasıl iyi olduklarını yayabiliriz. Böylece az da olsa bir güven oluşur, hatta bir şey satarken falan yanında iyiliğin de reklamı yapılsa ne güzel olur. İyilik moda bile olabilir instagramda falan. :)
Bakalım daha çok objeye sahip oldukça daha çok mutlu olacağız mantığı daha ne kadar dayanacak.
Kendimiz için değil, diğerlerine vermek için aldığımızda sorun olmaz galiba, Mesele herkesin bencilce sadece kendisini doyurmaya çalışmasından geliyor, bu bencillik küçük bir aile de bile mevcut çoğu zaman. Hatırlıyorum dolapta yaş pasta varsa tam ortasında da 2 tane vişne olurdu, o vişneli kısmı herkes kendi yemek isterdi. İtiraf etmem gerekirse ben de diğer 4 kardeşimden önce davranıp pastanın en kremalı, en büyük ve vişneli yerini ben yemeye çalışırdım. :) Güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
Bencillik insan doğasında var ve insanla birlikte dogan, Varolan bişey. İnsanlar arasındaki ilişkileri ve sorunları oluşturan yani hayatı oluşturan bişey sanki. Belkide o kadarda kötü bişey değildir :) herkes melek gibi olsa vah dünyanın haline. Sadece bencillik daha dengeli ve kontrol altında olmali.
Çok doğru, bu yaratılışımızda var, sadece bir özelliği ne için kullandığımız yani niyetimiz çok önemli. Mesela bir katille bir kasabın yaptığı çok benzer ve bir çok kasaplık yeteneği olan insan yanlış bir çevrede katil olabilir. Burada çevre unsuru çok önemli. O yüzden insan önce kendini doğru çevreye koymalı, sonra kötü gibi gördüğümüz bu bencillik bile kim bilir ne faydalı işlere sebep olacak. :)
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
Teşekkür ederim :)