Bu deyimi özellikle son günlerde sık duymaya başladık. Bazılarımız uyarı niteliğindeki bu cümleyi dikkate alırken birçoğumuz kulak ardı ediyor. Ne mutlu geçmişten geleceğe gönderilen bu işareti görebilenlere!
Hani bir deyim daha vardır: Mutluluğun resmini çizmek… Herkesin ortak gayesidir mutlu olmak, mutlu etmek, mutluluk saçmak, paylaşmak. Peki, mutlu yaşayabiliyor muyuz? Bu soruya “kısmen” diye cevap vermek doğru olur diye düşünüyorum. Çünkü günümüzde mutluluğu sergilemek, mutlu olmanın önüne geçmiş durumda. Sosyal medya icat olduğundan beri yapmacıklık ve samimiyetsizlik ayyuka çıktı. Haliyle Türkiye’de son yıllarda “Yapmacıklık ve Samimiyetsizlik” bölümü mezunlarında ciddi bir artış gözlenmekte. Toplum olarak teknolojiyi yanlış anladık, fazlasıyla hor kullandık.
Eskiden en ufak sevinçlerimizi bile saklayamaz, çevremize neşe saçardık. Başucunda bayramlıklarıyla uyuyan çocuklar gibi, olmayan sabahlara kapatırdık gözlerimizi. Şimdi ise mutlu görünen ama üzerinden on farklı filtre akan boy boy fotoğraflarımız sanal ortamda eş dost çevremizin beğenisinde. Sanal tebessüm olur mu? Egomuz kalbimize beş boy fark atmışsa olur.
Mutluluğun hafif mayhoş ama alışkanlık yapan bir tadı vardır. Bu tat herkesin damağında aynıdır. Çocukken yediğimiz bir gofretin, tadını yıllar boyunca koruması gibi değişmez mutluluğun tadı. Mutlu görünmeyi değil, mutlu olmayı tercih eden herkes bu tadı ömür boyu damağında taşır. Yapmacık olmayı seçenlerse –hani bazı yiyecekler için kullanırız ya- saman veya talaş tadı verir.
Sözün özü mutluluğun resmini yapmak beyhude bir uğraştır. Zira zamanında denemişler. Nazım Hikmet bir şiirinde Abidin Dino’ya atıfta bulunarak “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye sormuştur. Sonra her nasıl olduysa o meşhur tablo çıkmış ortaya. Hani tüm ailenin ve köpeğin bir yatakta uyuduğu, odada tavuğun gezdiği tablo… Adına da “Mutluluğun resmi” demişler. Ünlü Türk ressam Abidin Dino’yla özdeşleşen bu tablo aslında Amerikalı ressam Dianne Dengel’e aittir. Ektedir Tablonun ismi de Evim Güzel Evim (Home Sweet Home)’dir. Yazık ki pek çok kişi tabloyu hâlâ Abidin Dino’ya ait zannetmektedir. Bu, popüler kültürün bize dikte ettiği hatalardan sadece bir tanesidir.
Teknolojiyi yanlış anlamışız demiştim ya, bu düşüncemi sonuna kadar savunuyorum. Bilgisayar teknolojisi yaygınlaşmadan önce en büyük yardımcımız kitaplardı. Hele ki konu araştırmaysa ansiklopediler hayat kurtarıcı nitelikteydi. Hata payı düşüktü. Birden fazla kaynaktan araştırma yapıp bilginin doğruluğunu teyit etme şansına sahiptik. Nitekim internet girdi hayatımıza. Kesinlikle iyi oldu. Son derece pratik bir şekilde zamandan tasarruf yaparak istediğimiz her bilgiye ulaşabildik. Fakat küresel bazda bir ağa bağlı olması, beraberinde bilgi kirliliğini de getirdi. Sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla insanlar araştırma yapmak yerine gördükleri her şeye inanmayı seçtiler. Böylesi daha ekonomik olsa gerek. Bunca sanal çöpün, bilgi kirliliğinin içinde birkaç kaynaktan araştırma yapmak şöyle dursun, insanlara verilerin doğruluğunu tek kaynaktan teyit etmek bile zor gelir olmuş. Tembellik hat safhaya ulaşmış. Abidin Dino örneğinde olduğu gibi bilgi kirliliği çok ciddi sorun oluşturuyor.
Teknolojiyi ve sosyal medyayı egosunu tatmin etmek dışında bilgi amaçlı kullanan çok az kişi var yazık ki. Özellikle 2000 yılı ve sonrasında doğan, yani milenyum nesli kavramsal olarak çok büyük tehlike altında. Akıllı telefonlar, tabletler, dizüstü bilgisayarlar, oyun konsolları… Çocuklar en verimli öğrenme çağında bilgi depolamak yerine çeşitli bilgisayar oyunlarının ve sosyal medyanın esiri olmuş. İlkokul çocuklarının elinde son model akıllı telefonlar… Bilgi yok ama fikir çok. Bilgi yüzeysel, derinlik yok. Bilgiye ulaşma çabası yok. Varsa yoksa oyunlar, ergen benmerkezciliği, beğenilme saplantısı! Hâlbuki biz böyle büyümedik. Çocuklarına bu imkânları sağlayan anne babalar da böyle büyümedi. Birçok ebeveyn çocukluklarında mahrum kaldıkları şeyleri kendi çocuklarıyla ödünleme dürtüsüne sahiptir. “Bizim zamanımızda telefon yoktu, şimdiki çocuklar çok şanslı.”, “Çocukken imkânımız yoktu, gitar kursuna gidemedim. Ama çocuğumu göndermek istiyorum.” gibi cümleleri sık duymaktayız. Anne babalar çocuklarına her türlü imkânı sağlamakla onlara iyilik yaptıklarını düşünüyorlar. Aksine bu son derece yanlış bir düşünce! Çocukken sahibi olamadığınız, özlemini çektiğiniz şeyleri düşünün. Belki bir pinokyo bisiklet, belki de bir futbol topu… Günümüzde temin etmesi zor nesneler değil ama yirmi yıl öncesine gidip bir daha düşünün. Onlara ulaşabilmek için ne kadar çabaladığınızı düşünün. Şimdi de çocuklarınızı düşünün. Gece gündüz hayalini kurduğunuz şeylere ne kadar kolay erişebildiklerini…
Maalesef teknoloji bağımlısı bir nesil yetişiyor. Beyinlerinde nöronlar yerine adeta kablolar dolaşıyor. Android nesil! Bu yüzden çevrimiçi cihazları tıpkı kesici ve yanıcı maddeler gibi çocukların erişemeyeceği yerlere koymak gerekiyor. Mutlak bir kısıtlama çocukların menfaatine olur. Bu cihazları kullandıklarında ise içinde bilgi olan şeyler izlemeleri veya dinlemeleri telkin edilmelidir. Sosyal medyayı kullanmamaları veya az kullanmaları sağlanmalıdır. Bilinçli bir sosyal medya kullanıcısı faydalı paylaşımlar yaparak çevresine emsal oluşturabilir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi muhasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için ülkemizin nitelikli insana ihtiyacı vardır.
Güzel bir yazı olmuş konuyu çok iyi ele almışsınız... Tebrik ederim
Teşekkürler, dilimiz döndüğünce işte...
Cok guzel ifade etmissiniz, cok begendim 👍 tebrik ederim :)
Çok teşekkür ederim. Problemin kaynağını belirlemek çözmek kadar önemli. :)
Hocam yine harika bir yazı. Tebrikler. Maalesef tatminsiz ve tahammülsüz bir nesil yetişiyor. İnşallah bu kötü gidiş bir son bulur.
Hocam teşekkürler. Bizler öğretmen olarak çocukların hayatlarına sadece onları gördüğümüz saatler içerisinde etki edebiliriz. Asıl hayatları ev ve sosyal çevrelerinde başlıyor. Müdahale edemeyeceğimiz uzaklıkta kalıyorlar. Aile, aile, aile...
Kesinlikle, çok haklısınız hocam.
tebrikler
Teşekkürler.
Çok güzel ve doğru bir paylaşım olmuş 👍teşekkürler ve tebrikler 😊
Sağ olun, çok teşekkürler. :)
Çok güzel bir yazı tebrik ederim :)
Teşekkürler, sağ olun. :)
elinize sağlık, tebrikler, eğitici-öğretici-kaliteli bir paylaşım
Teşekkürler, okuyanların çıkarım yapmaları mutluluk verici.
faydalı ve düşüncelerin çok iyi dile getirildiği bi yazı olmuş trliste için de tebrik ederim😊
Çok teşekkürler, bilgi güçtür, paylaşıldığında daha da güçlenir. :)
Elinize sağlık. Çok kaliteli ve yerinde bir yazı olmuş. Ben de benzer bir konuda yazdım dün. Yorumlarınızı almak isterim.
https://steemit.com/tr/@hayirhah/emek-vermek-vs-beklemek
Teşekkür ederim, okudum ve oylayıp yorumladım.
Teşekkür ederim. Kaliteli katkıların artması dileğiyle. Bereketli kazançlar.
Umarım, teşekkürler.
tebrikler güzel yazı olmuş ;))
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. 😊
Trliste için tebrik ederim. Çok doğru noktalar sizin değindiğiniz. Çocuğuma elindeki tableti bırak artık diyemiyorum. Çünkü benim elimde de sürekli bir telefon var🙁
Teşekkürler. Biz yetişkinler yine de daha bilinçliyiz. İstediğimiz zaman kendimize dur diyebiliriz ama bir çocuk kendini -özellikle teknoloji konusunda- frenleyemez. Denetim şart.
Öyle tabi denetim şart ama beni kim nasıl denetleyecek sorun orda. Tamam biz yetişkinler kendimizi frenleme konusunda daha bilinçliyiz. Öyle de olmalıyız ama olmuyor işte. Teoriyle pratik birbirinden farklılaşıyor. “Teknolojinin bağımlısı olmayalım. Eski günlerdeki gibi eş dost sohbet muhabbet, gırgır şamataları bırakmayalım. Siber-sosyal değil, reel-sosyal olalım. Yoksa elimizdeki tüm değerler bir duman gibi uçup gidiverecek aman !” uyarılarının varolduğu durumun çoktan bir üst seviyesine çıktığımız günlere girdik gibi geliyor bana.
Yani teknolojiyle o kadar içli dışlı bir dönemdeyiz ki herşeyimiz artık göbekten bağlı vaziyette. Şimdi böyle bir durumda teknolojinin en kullanılabilir “son çıktılarına” (cep telefonu, ipad, smart tv, ipod ve iwatch’u kastediyorum.) limitleme getirmek ya da belki sırt çevirmek, belki de kaza yapmış, en kritik damarına kalas saplanmış, o kalası çekersen ölecek olan adamınkine benziyor da olabilir.
Ama çocuk vs. İpad konusunda her zaman haklısınız 😂
Teknoloji hayatımızı ciddi anlamda kolaylaştırıyor ve pratikleştiriyorsa hiçbir sıkıntı yok bence. Sonuçta çocuklardan farklı olarak zaman sıkıntımız had safhada. Neye ne kadar zaman ayıracağımızı artık -mecburen- planlar duruma gelmişiz. En büyük örneği içinde bulunduğumuz steemit platformu. Bilgisayar başında uyuyan var desem abartmış olmam herhalde. Para hırsı mı dersiniz, insanların yapacak başka bir işi yok mu dersiniz yoksa bu iş bazıları için biçilmiş kaftan mı dersiniz? Teknoloji mevzuunu sadece bu küçük parçada ele aldığımızda insan hayatta neler kaçırıyor diye bir sormak lazım.
Tebrikler ! Paylaşımınız TRListe kurallarına uygun görülmüş olup günün seçilen yazıları arasında yerini almıştır.Paylaşımınız için Teşekkürlerimizi sunarız.Detaylara buradan ulaşabilirsiniz.Eğer, bizimle iletişime geçmek isterseniz TR Discord Kanalından bizlere ulaşabilirsiniz.
Teşekkür ederim. :)
Daha güzel anlatılamazdı diye düşünüyorum 👏👏 tebrik ederim
Teşekkürler, sağ olun.